Pazartesi, Aralık 23, 2024
spot_img

Üretim Ne İçin, Kimin İçin

15 bin çocuğun açlıktan öldüğü bir dünyada aklını, vicdanını koruyan hiç kimse kapitalizmin, ‘yeni dünya düzeni’ olarak sunulan bugünkü düzenin başarılı olduğunu söyleyemez…

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2021 yılında yayınladığı bir raporda üretilen dört milyar ton gıdanın 2,7 milyar tonunun tüketildiğini, 1,3 milyar tonunun çöpe gittiğini açıklamıştı. aynı raporda çöpe giden gıdanın parasal değerinin 1 trilyon dolar olduğu belirtilmişti… rakamların büyüklüğü dikkatinizi çekmiştir sanırım. çöpe giden gıda miktarı 3,5 milyar insanı doyurabilecek oranda… başka bir anlatımla 8 milyar nüfuslu dünyamızda yaklaşık 12 milyar insana yetecek gıda üretilmesine rağmen 1 milyar dolayındaki insan aç…!

Dünyanın en varsılları listesi açıklanıyor her yıl, sıralamadaki yerleri değişse de varsılların adları pek değişmiyor… bu yıl açıklanan listede birinci sırada Elon Musk 219 milyar dolarla yer aldı. 2022 yılında açıklanan listede dünyadaki toplam milyarder sayısı 2.668 kişi… bu 2.668 kişinin sahip olduğu toplam servet 12,7 trilyon dolar… bu milyarderler bilişimden otomotive, tekstilden enerjiye, medyadan modaya kadar çok değişik alanlardaki işyerlerinden kazanıyorlar gelirlerini. kazanıyorlar dediğime bakmayın; insan emeği ürünü olan, para eden her şeyi üretim aşamasından tüketime aşamasına kadar sömürüyorlar…

“zenginin malı züğürdün çenesini yorar” sözüne aldırmayın; dünyanın neresinde olursa olsun bir milyarderin varsıllığında mutlaka bizim de payımız var. ekonomik gücümüze, gereksinim olarak tüketmek zorunda kaldıklarımıza göre az veya çok mutlaka sömürülüyoruz. bu sömürü, az sayıdaki milyoner ve milyarderin daha çok büyümesini, bizim de küçülmemizi (yoksullaşmamızı) beraberinde getiriyor. dolayısıyla ‘zenginin malı…’nı sürekli konuşmak ve sorgulamamız gerekiyor… bunun ilk adımı da üretim ne için, kimin için sorularından başlamak yararlı olabilir diye düşünüyorum.

en başta belirttiğim gıdaya ilişkin durum ve 1 milyara yakın insanın aç oluşunu da sorulara eklemeliyiz… 12 milyar insana yetecek miktarda gıda ürünü üretilen yeryüzünde nasıl olurda 1 milyar insan aç olabilir, aç kalabilir, açlıktan ölebilir? açlık çeken insanların 160 milyonu gıdaya ulaşmakta zorlanıyor, her gün 15 bin çocuk açlıktan ölüyor… yıllar önce tekelci sermaye terörü demiştim böylesi durumları tanımlamak için. her gün 15 bin çocuğun öldüğü bir dünya ve ekonomik, siyasi işleyiş gündemimize bile girmiyor ne yazık ki… bir yere bomba koyarak, bir yere silahla saldırarak insanları öldürmekle, insanların açlıktan ölmesine sebep olan siyasi, ekonomik düzen arasında fark var mı? bombayla, silahla öldürene terörist derken, açlıktan öldürene iş adamı diyor ve sorumluluk yüklemiyoruz bile…

soru ortada duruyor; ne için, kimin için çalışıyoruz? ve çalışıyor olmamıza rağmen neden açız, neden insani gereksinimlerimizi karşılayamıyoruz, neden en temel gereksinimlerimiz arasında bile seçim yapmak, bazılarından vazgeçmek zorunda kalıyoruz…? ‘böyle gelmiş böyle gider’ diyenlere de aldırmayın. insanlık tarihi ‘böyle gitmez’ diyerek verilmiş savaşımlarla dolu. 1789 Fransız İhtilali, 1917 devrimi ve sonrasındaki devrimler de bu insanın sömürüsüne karşı verilmiş yanıtlar olarak duruyor geçmişimizde… bakmayın yenilgi aşamasına denk geldiğimize ve bugünkü ruhumuzu sıkan havaya… açlıktan insanların ölmediği bir toplum düzeninin kurulabildiğini gördük… sahip olunan kişisel varlıkların, bilginin ve gücün sömürü aracına dönüştürülmeden toplum yararına kullanılabildiğini gördük. sosyalizmin bir döneminin yenilgiyle sonuçlanması yeniden kurulamayacağı, 2000’lere dek duyduğumuz gibi ‘tarihin sonu’ anlamına gelmiyor. Her gün 15 bin çocuğun açlıktan öldüğü bir dünyada aklını, vicdanını koruyan hiç kimse kapitalizmin, ‘yeni dünya düzeni’ olarak sunulan bugünkü düzenin başarılı olduğunu söyleyemez…

çokça soru sormak, bu sorularımızı ve yanıtlarını örgütlemek zorundayız… dünyadaki 2.668 milyarder, 63 milyon milyonerin çıkarlarını mı savunacağız, geri kalan 7 milyar 900 milyon insanın çıkarlarını, yani kendi çıkarlarımızı mı savunup koruyacağız? ne için, kimin için üretim sorularımızın yanıtı aynı anda emek sermaye çatışmasında ne tarafta durduğumuzu göstermesi açısında önemli… bizim ürettiğimiz mal ve hizmetler karşılığı alamadığımız ekonomik, sosyal haklarımız milyarderlerin, milyonerlerin hesaplarında yatıyor… açlıktan ölen çocukların, yeterli gıdaya ve sağlık hizmetine erişemediği için ortalama ömrünü süremeyenlerin, savaşlarda ve iş cinayetlerinde öldürülenlerin çalınan ömürleri de milyarderlerin ve milyonerlerin hesaplarında yatıyor. ve elbette bu düzenin bekçisi olan iktidarları da unutmamak gerekiyor… görünürde üretim ve bölüşüm ilişkilerini halk için ve devlet eliyle yürüten fakat bugünkü açlığı, yoksulluğu sermaye yararına düzenleyen iktidarları… bu yüzden üretim ne için, kimin için sorularını bugün yaşadıklarımızla birlikte iktidarların, bu düzenin savunucularının ve sermayenin yüzüne çarpmak, bu sömürü ve cinayet düzenini yıkmak sınıfsal olduğu kadar insani bir gereklilik ve zorunluluktur…

 

    Bugün

      I

bugün

benim dünyam

toprağım susuz

çatlıyor ellerim

kayalar teslim olmuş

yüreğimle bir başıma

dünyam bugün aç

ellerim susuz

toprağım çatlıyor

uyanık ölüyor insanlar

kötülük onur

onur yok artık

 

(Gülmekle Ağlamak Arası adlı kitabımdan)

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar