Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrası dünya medyasının ilgisi savaşa, sivillere yönelik “katliamlara”, ekonomik yaptırımlara, derinleşmesi beklenen enerji ve gıda krizine, Ukraynalı mültecilere ve olası bir nükleer saldırıya odaklandı. Batılı liderler birbiri ardına Rusya’ya yönelik sert açıklamalar yaparken yerkürenin en büyük ekonomisi kabul edilen Çin, Rusya’ya desteğini gizlemiyor. Nedir, verdiği desteğin medyatik görünürlüğünü kısıtlayan bir dış politika çizgisi yürütüyor.
Siyasi gözlemciler, Putin’in 4 Şubat 2022 tarihinde yani Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından kısa süre önce Kış Olimpiyatları vesilesi ile Pekin’i ziyaretini anlamlı bulmuşlardı. Xi Jinping ve Putin yaptıkları ortak açıklamada Batı ülkelerini “soğuk savaşın ideolojik yaklaşımlarını terk etmeye” ve NATO’nun genişleme çabalarını durdurmaya çağırdılar. Öte yandan Putin, görüşmelerinin ardından, Rusya’nın Çin’e her yıl ek 10 milyar metreküp gaz tedarik etmesi için yeni bir sözleşme de dahil olmak üzere bir dizi ticaret ve enerji anlaşması imzalandığını duyurdu[i]. Olasıdır ki iki lider, yaptıkları görüşmede Ukrayna saldırısı nedeniyle Batı’nın Rusya’ya yönelik ekonomik ablukasını hafifletecek tedbirlerde mutabık kalmışlardır.
Putin ve Xi Jinping’in ABD’ne yönelttiği “Soğuk savaşın ideolojik yaklaşımlarını terk etme” çağrısının zayıf bir argüman olduğunu, günümüzdeki NATO’nun yeni dünya düzenindeki yerinin apoletleri sökülmüş bir korkuluktan ibaret olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. ABD ve SSCB’nin görünürlüğündeki iki kutuplu güç dengesinin yerini, küresel şirketlerin moderasyonunda, ağırlık merkezinde Çin ve ABD’nin olduğu bir dünya düzeni almaya hazırlanmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, bu yeni güçler dengesindeki tarafların birbirini tarttığı taktik bir provaya dönüşmüştür.
Üçüncü Dünya Savaşına ilişkin hemen hemen tüm senaryo ve projeksiyonlar ABD ile Rusya’nın karşı karşıya geldiği modellemelere dayanmaktadır. Rusya hem çarlık döneminin hem de SSCB yönetimindeki devletleri uhdesine katmaya talip olduğunu saklayamamaktadır. Putin’in kişiliğinde simgeleşen Büyük Rus İmparatorluğu rüyasıyla, dünyanın en büyük nükleer silah rezervine sahip olması birlikte düşünüldüğünde savaşın kırılma noktasının ABD ile Rusya arasında yaşanacağı sanılabilir. Oysa bu bir illüzyondur. Günümüz Rusya’sı, Çin tarafından manipüle edilebilen güçlü bir “savaş makinası” olmuş ama küresel ekonomiye eklemlenmekte geride kalmıştır. Kanaatimce Çin, olası bir nükleer küresel savaşı kendi toprakları dışında tutma, çıkarlarına uygun olarak sınırlama ve savaştan diri ve süper bir güç olarak çıkma planı yapmaktadır. Muhtemelen Çin, Ukrayna savaşının dinamiklerini inceleyerek Tayvan’ı işgal etme konusundaki planlarını da revize etme yoluna gidecektir[ii]. Çin, Rusya’nın tam tersine olmak üzere küresel sermayenin oyun kurucu dev şirketlerini desteklemiş ve dünya ekonomisini domine edecek güce ulaşmıştır.
Çin’in yukarıda ana hatları ile açıkladığım yol haritasını, Uzakdoğu’nun kadim Go oyununun stratejik bir hamlesi olan “Tenuki” ile açıklamak isterim: Tenuki, oyunculardan birinin, rakibin hamlesine cevap vermek yerine tahtanın başka bir noktasına hamle yapmak anlamına gelir. Siyah 15. hamlede Tenuki yapmıştır.
Shanghai’da Covid-19 pandemisi
2019 yılının sonunda ortaya çıkan SARS-CoV-2 pandemisinin yayılmasına engel olmak maksadıyla Çin hükûmeti 10 milyon nüfuslu Wuhan kentini 23 Ocak 2020 tarihinde karantina altına aldı. Kente 1 hafta içinde devasa sahra hastaneleri yapıldı ve şehir ekonomisi durma noktasına geldi, toplu taşıma durduruldu, eğitime ara verildi ve tüm işyerleri kapatıldı. Karantinanın kapsamı ve tedbirlerin katılığı ile ölçecek olursak bu çapta bir “kapanma” dünya tarihinde görülmemişti. 2020 yılının Nisan ayında şehirde uzun süredir yeni vaka tespit edilmediği için Çin Hükûmeti karantinayı sonlandırdı. Çin hükümeti pandemiye karşı mücadelede kullandığı bu yönteme “Sıfır Covid” politikası adını verdi. Wuhan dışında başka kentlerde de küçük çapta uygulanan katı karantina uygulaması ve “Sıfır Covid” politikası sonucunda Çin pandemide can kaybının en düşük olduğu ülke olmayı başardı. Öte yandan başta ABD olmak üzere diğer ülke hükümetleri Çin’in bu katı tutumunu insan hakları ihlali olarak göstermeye çalıştı. Pandemi can almayı sürdürdükçe Çin’in pandemi yönetimi üzerine ileri geri konuşanların sesleri kısılmaya başladı. Çünkü pandemi boyunca 1 milyon kişi başına ölüm sayısı ABD’de 3000 kişiyi aşarken Çin bu sayıyı 3’te tutmayı başarmıştı[iii]. Çin ve ABD arasında ölüm oranı açısından 1000 kat fark ortaya çıkmıştı. Demokrasi ve insan hakları “şampiyonu” Avrupa, ABD kadar olmasa da milyon kişi başına oldukça yüksek ölüm sayılarına ulaştı[iv].
Çin’in pandemi yönetiminde kullandığı “Sıfır Covid” politikasındaki başarıyı, insanların temel hak ve özgürlüklerini sınırlandırarak sağladığını itiraf etmek hiç kolay değil. Batı’nın eğitim, kültür, demokrasi anlayışı gibi Rönesans’tan bu yana bir paradigmadan diğerine savrulan değerlerinden, toplumların temel kodlarına sızmış hatta kazık çakmış ezberlerinden vazgeçmek olanaklı görünmüyor.
Eğer son aylarda Shanghai kentinde pandemiye ait yeni yaşanan gelişmeler olmasaydı bu yazıyı bir Çin güzellemesi ile noktalayabilirdim. Ama işte o Shanghai yok mu…
26 milyon insanın yaşadığı Shanghai, Çin’in nüfusu en yüksek olan şehri olmanın yanı sıra ülkenin ekonomi, finans, ticaret ve nakliye merkezidir. Birkaç hafta önce Omicron alt varyantı BA.2’nin Shanghai şehrini vurduğu ortaya çıktı. 4 Nisan günü ortaya çıkan 10 bin pozitif testin 425’inin semptomatik olduğu bildirildi. Bu sayı “korona ile beraber yaşama veya ölme” politikasına sahip ABD ve Avrupa ülkeleri için “ihmal edilebilir” olsa da Çin’in “sıfır” politikası için kabul edilemezdi. Çin hükümeti çok kısa bir sürede ülkenin dört bir yanından 2.000 doktor ve 38.000 sağlık çalışanını Shanghai kentine getirdi. Kent, hiçbir ön bilgilendirme yapılmadan karantinaya alındı.
Wuhan kentinin neredeyse 3 katı büyüklüğündeki, yiyecek ihtiyacı şehir dışından getirilen Shanghai, besin ihtiyaçlarının tüm ailelere ulaşmasında ağır sorunlar yaşamaya başladı. Tespit edilen tüm vakaların, belirti vermiyor bile olsa hastaneye yatırılarak izole edilmesi sağlık sisteminin çökmesine ve diğer hastalıklara yönelik sağlık hizmetlerinin durmasına sebep oldu. Halkın akşamları evlerinin pencere ve balkonlarından attığı çığlıklar ve protesto şarkılarına engel olmak için insanları evlerine girmeye ve karantina kurallarına sessizce riayet etmelerini anons eden insansız hava araçlarının gökyüzünde dolaştığı video görüntüleri sosyal medyada hızla yayıldı[vi].
Doğru olup olmadığı kesin olmayan yüzlerce haber, fotoğraf ve video sosyal medyada yayılmış bulunuyor. İnternette yaygın olarak paylaşılan bir videoda, insanlar evlerinde açlıktan ölürken bir lojistik deposunda çöpe atılan tonlarca gıda ürününü gösteriyor[vii].
Twitter’da paylaşılan bir başka videoda bir haftalık karantinanın ardından süpermarketlerden bir kutu gıda ve ilaç almaya çalışan insanlar izleniyor[viii].
Tartışmaları en çok artıran başka bir videoda, Çinli yetkililerin sokaklarda bulunan ölü köpekleri kaldırırken tehlikeli madde giysisi giydiğini gösteriyor[ix].
Dünyanın pek çok ülkesindeki basın yayın organları Shanghai kentindeki gıda maddelerine ulaşmada çıkan sorunların medyada yer almasını Çin Komünist Partisi’ne yükselen bir muhalefet olarak aktarıyor[x]. Pandemi yönetimine yönelik eleştiriler hemen tümüyle Çin hükümetinin “Covid sıfır” politikasına yönelmiş durumda.
“Covid Sıfır”
İki yılı aşan bir süredir devam eden pandemide belli başlı iki yöntem kullanıldı. İlk yöntem, ABD’nin başını çektiği, Avrupa, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinin uyguladığı kısmi kapanma, sorumluluğun bireylere yüklenmesi, ekonominin çarklarını durdurmama, aşı geliştirerek hastalıkla beraber yaşama stratejisi sonucunda resmi rakamlara göre 6 milyon, bilim insanlarının verilere dayalı tahminlerine göre 15 milyon insan yaşamını kaybetti. Çünkü uygulanan bu yöntem işsizlerin, yoksulların, yaşlıların, kronik hastalığı olanların yaşamını gözden çıkarmıştır. İkinci yöntem Çin’in “Covid sıfır” stratejisidir. Virüsün toplumdaki dolaşımını sıfıra yakın düzeyde azaltan bu yöntemde salgından etkilenen bölgelerde tüm ekonomik ve sosyal faaliyetler tamamen yasaklandı. Pozitif vakalar karantina merkezlerinde izole edildi, sokağa çıkma yasağı askeri/polisiye tedbirlerle uygulandı. Bunun sonucu olarak Çin, dünyanın geri kalanından 1000 kat daha düşük ölüm oranı ile geçtiğimiz 2 yılı tamamladı. Peki ya Shanghai!
Çin, uyguladığı “Covid sıfır” politikasıyla elde ettiği düşük vaka ve ölüm sayılarına güvenerek önemli bir hata yaptı: Kendi ürettiği inaktif aşılarla yetinerek mRNA aşılarına onay vermedi veya kısmen onayladı. SARS-CoV-2 virüsü Çin içinde dolaşımda kalamadı ama tüm dünyada hızla yayıldı ve mutasyonlar, varyantlar üretti. Omicron varyantı inaktif aşılardan etkilenmiyordu ve Çin’in dünyaya açılan kapısı olan Shanghai kentinden içeri daldı. Tüm gıda gereksinimini dışarıdan temin eden Shanghai, 26 milyonluk nüfusuyla virüse aşısız ve açlıkla yakalandı.
ABD ve Batı ülkelerinin Çin hakkındaki iddialarını boş verin… 15 milyon insanın ölümüne sebep olan kendi stratejilerini nasıl savunacaklar? Sosyal güvenlik kurumlarının üzerinde yük kabul ettikleri yoksulları, kronik hastalığı olanları ve yaşlıları gözden çıkaran “virüsle beraber yaşamak” adını verdikleri stratejilerinin aslında bir katliamdan ibaret olduğunun anlaşılacağı korkusu yaşıyorlar. Çin’in başarısının ellerindeki kanı göstereceğini biliyor olabilirler mi? Muhtemelen evet.
Çin aşı konusunda niye bu kadar büyük bir hata yaptı? Bu soruya cevap vermeden önce Çin’in “Covid sıfır” stratejisini hangi siyasi saiklerle geliştirmiş olduğunu anlamak zorundayız. Bu yöntemi komünist/sosyalist bir rejimin gereği olarak yapmış olabilirler mi? Bu yazının girişinde Çin’in Ukrayna savaşına olan yaklaşımına, küresel sömürü araçlarının geliştirilmesindeki “başarılarına” baktığımızda ortada komünizmden söz etmenin mümkün olmadığı anlaşılıyor. Ama Çin, geçmişindeki komünizm deneyimi ile toplum sağlığına yaklaşım konusunda çok önemli deneyimlere, daha önemlisi siyasi reflekslere sahip olmuştur. Çin’i pandemiden koruyan, kazandığı bu reflekslerdir. Bu refleks Çin’de milyonlarca insanın yaşamını kurtarmıştır. Peki ya aşı zafiyeti? Cevabı basit: Refleks merkezi çalışıyor ama o kadar… Wuhan başarısı, dünya ekonomisine egemen olma düşü gören Çin’in megalomanisini beslemiş, başarılı reflekslerini bilimin gerekleriyle taçlandırma gereği duymamıştır. Oysa iyi bir Go oyuncusunun bu hatayı yapacağı düşünülebilir mi? Elbette hayır.
DİPNOTLAR
[i] https://www.theguardian.com/world/2022/feb/04/xi-jinping-meets-vladimir-putin-china-russia-tensions-grow-west
[ii] Çin’in Tayvan üzerinde hak iddia etmesi Uzakdoğu’nun sıcak gündem maddelerinden biridir. Ama bu çetrefilli konu ayrı bir yazıyı hak ediyor.
[iii] Kaynak: https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries
[iv] 1 Milyon kişi başına ölüm sayıları İtalya 2680, İngiltere 2501, İspanya 2207, Fransa 2199, Almanya 1583 kişi.
[v] Görsel kaynağı: Pixabay.
[vi] https://www.albawaba.com/node/whats-really-happening-china-shocking-videos-emerge-shanghai-1473643
[vii] https://twitter.com/himalayavoices/status/1512557762961543171
[viii] https://twitter.com/disclosetv/status/1512787344570597377
[ix] https://twitter.com/direkchannel/status/1513002412545609728
[x] https://www.bnnbloomberg.ca/communist-party-urges-support-for-xi-as-anger-grows-on-lockdowns-1.1753243