iktidarın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak tanımladığı yönetim modeline geçeli 4 yıl oldu… o günleri anımsayanlar “siz bu kardeşinize verin yetkiyi…” diye başlayan cümleleri de anımsarlar. tabi yalnızca o cümleleri anımsamak yetmez, yetmemeli; 2018’deki verileri bir bütün olarak bugünle karşılaştırmak gerekir… CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut 2018 temmuzundan 2022 temmuzuna geldiğimiz/ getirildiğimiz yeri “Tek Adam Rejiminin 4. Yılı Raporu” başlığıyla derlemiş… kısaca rapordan bazı verileri paylaşacağım ki yetki verdiğimiz kardeşimizin 4 yıllık karnesi olarak elimizin altında, gözümüzün önünde dursun.
2018’de 891,8 milyar dolar olan milli gelir 793 milyara düşerken, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olmaktan çıkarak 2021 yılı sonunda 21. sıraya düşmüşüz… 10.694 dolar olan kişi başı gelir 9.374 dolara düşmüş (ki muhtemelen şu an daha düşük). Merkez Bankası’nın net 36 milyar dolar rezervi tüketilmiş ve rezerv eksi 54,5 milyara düşmüş… 2018 Haziran ayında 4,60 olan 1 dolar 17,20’yi geçmiş…
benzin 4 yıl içinde 6,24 TL’den 25,32’ye, 5,69 TL olan motorin 24,74 TL’ye yükselirken 1 TL olan 200 gr. ekmek 4 TL’ye yükselmiş… 2018’de %20,3 olan enflasyon %78,85’e çıkmış.
bu noktada rapordan bağımsız olarak bir ekleme yapmak isterim. 2018 yılında brüt asgari ücretin 2.029 tl, kesintiler sonrası net asgari ücretin 1,603 tl olduğunu da anımsayalım. enflasyon karşısında yılbaşında %50 yükseltilerek 4,250 tl yapılmasıyla övünülen asgari ücret mayıs ayında erimiş, tepkilerin ve talebin yoğunluğu, önümüzde seçimler olması gibi nedenlerle üzerine %30 daha artış yapılarak 5,500 tl yükseltilmişti… oysa 2018 den bugüne enflasyon yaklaşık 4 kat, ekmek fiyatı 4 kat, akaryakıt ürünleri 4 kat artmışken asgari ücret aynı oranda artmamış ki vergi dışı bırakıldığı için hesaplaması daha kolay… 2018’de 2,029 tl olan brüt asgari ücret artık vergiden muaf olduğu için bugün en az 8.120 tl olması gerekir… TÜİK enflasyonuna göre bile bütün ücretlerin 4 kat artması gerekirdi ki artmamış olması iktidarın ücretlilerimizi enflasyona ezdirmedik sözünün doğru olmadığını söylemekle yetineyim…
dönelim rapora; yurttaşların bankalara borcu %237 artarak 526 milyar TL’den 1 trilyon 284 milyar TL’ye çıkarken Hazine’nin nde borçları artarak iç/dış borç toplamı 1 trilyon 67 milyar TL’den 3 trilyon 363 milyara yükselmiş. KOBİ borçları da 550 milyar TL’den 1 trilyon 506 milyar TL’ye çıkmış… (yurttaşların günlük gereksinimleri dâhil harcamalarını ancak borçlanarak karşılayabildiği sonucu çok mu abartılı? değil, çünkü sistem yurttaşları borçlandırarak aynı zamanda bir zorunlu bağımlılık ilişkisi de yaratıyor.)
2018 yılında açlık sınırını 1,714 TL olarak açıklayan TÜRK İŞ 2022 yılında açlık sınırını 6,319 tl olarak açıklamış (bu da iyileştirilmiş haliyle bile asgari ücretin 2018’deki alım gücünün altında kaldığını gösteriyor. bir de TÜRK İŞ’in Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun tarafı olarak gerçekte işçilerin tarafında olmadığını, kendi araştırma ve raporuna dahi sahip çıkacak bir söylemde bulunmadığını gösteriyor.)
geçtiğimiz dört yıllık dönemde icra dosyası sayısı 18 milyon 680’den 23 milyon 826 bine yükselirken anti depresan kullanımı da 49 milyon 43 bin kutudan 59 milyon 641 bin kutuya yükselmiş… (yoksulluk, işsizlik ve gelecek kaygısıyla anti depresan, hatta alkol ve uyuşturucu kullanımı arasında bağ olduğunu, buraya kadar rapordan aktardığım bölümlerin bu biçimde sonuçlanmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum.)
raporda uluslararası özgürlük, adalet ligleri, işsizlik, istifa edenler, istifa edemeyip affını isteyenlere kadar başka bölümler de var… yetki verdiğimiz kardeşimizin enflasyonla, dövizle, faizle nasıl mücadele ettiğini ve sonuçlarını görmemiz açısından bu kadarı yeterli… muhterem hala daha muhalefeti eleştirirken koalisyonları lanetleyip, mevcut sistemde hızlı karar almanın, ‘tek ses olmanın’ yararlarını! anlatıyor… iyi de 20 yıldır tek başına iktidarda olan, bu iktidarın son dört yılını kendi yarattıkları/ istedikleri sistemle yönetenlere o zaman nedir bu çektiğimiz diye sorma hakkımız fazlasıyla var… biliyorum korona, savaş, komşulardaki durum gibi bahaneler hazır. fakat bunlar bir tek bizi mi etkiliyor? koronaysa bizden daha fazla önlem uygulayan, kapanan, yurttaşlarına ekonomik yardım yapan ülkeler bizden iyi durumda… Rusya ve Ukrayna’nın gazına, petrolüne, tahılına bizden daha çok bağımlı olan ülkeler de bizden daha iyi durumda… komşularla ilişkilerde Neo Osmanlı sevdası, ‘onurlu yalnızlık’ romantizmi gibi anlamsız politik tercihlerin sorumlusu biz (iktidarda olmayanlar olarak biz) değiliz…
gerçekler üzerinde buluşmak
dört yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen şeyin sistemsizlik (belirsizlik ve kaos) olduğunu söylersem abartmış olmam sanırım… belki de Saray ve iktidarın kurmak ve işletmek istedikleri sistem bu belirsizlik ve kaosun üzerine kuruludur kim bilir…? ‘biz ayrı dünyaların insanlarıyız’ diyerek kendi dünyamızdan olanlarla birlikte, iktidarın büyüsüne kapılan ve yolunu şaşıranlarla buluşmanın yollarını bulmak zorundayız… kendine, liderine, partisine, örgütüne biat ve iman etmekte kararlı olanları bir kenara bırakarak boşa çıkan beklentilerden, karşılığı olmayan sözlerden bıkan, yorulan, özgürlüğünü ve haklarını talep eden herkesle gerçekler üzerinde buluşmaktan söz ediyorum…
birbirimize zorunluluktan değil, insan olmanın gereği olarak katlanacağımız, tüm farklılıkları kendi öznelliği ve gerçekliği ile kabul edip bir arada yaşama irademizi koşulsuz göstereceğimiz, varlığı ve yokluğu adil olarak bölüşebileceğimiz, her türlü iktidar ilişkisini reddeden bir bilinçle birlikte toplumsal iktidarı amaçlayan bir buluşmadan söz ediyorum… sınıflar arası iktidar savaşımında ezilenlerin iktidarını savunurken sınıf içinde yeni iktidar biçimleri ve araçları yaratmayacak bir buluşmadan söz ediyorum…
2018’den bu yana Saray rejiminin ve arkasındaki AKP/MHP iktidarının yarattığı, yaratmaya çalıştığı tekçi, dinci, ırkçı siyasal, toplumsal, kültürel yapının daha derin ve geçmişle bağlantılı köklerinin de olduğunu biliyor ve kabul ediyorum… özellikle son 10-12 yılda yaşanan sosyal, kültürel, ideolojik, ekonomik dönüşüm ve değişim ancak çoğulculukla, laiklikle, halkların kardeşliği ve herkese eşitlik, herkese özgürlükle bilinciyle aşılabilir…