Pazar, Aralık 22, 2024
spot_img

sesimi duyan var mı?

bir anlam arıyoruz! fakat yarattıklarımızın bizim dışımızdaki insanlarla anlam bulacağını, anlamları da örgütlememiz gerektiğini görmüyor veya bencilliğimize yeniliyoruz...

anlam arayışımız veya yaşama anlam verme uğraşımız bir tutunma, yaşamı sürdürmek için bir gerekçe yaratma isteği belki de… belki de ölüme meydan okuma…

kimi bir ses duymak için

kimisi duyurmak için sesini

aranan da insan arayan da

çığlık aynı çığlık

sesimi duyan var mı

depremin simgesel sloganı olan “sesimi duyan var mı?” çığlığı son zamanlarda o kadar çok karşımıza çıkıyor ki… sokakta mikrofon uzatılan da, sosyal medyada yazan, paylaşan da, hakları için yollara düşen de, sevdiklerini iş cinayetlerinde, baskınlarda yitirenler de çığlık atıyorlar; daha doğrusu hepimizin bir çığlığı var…

özgürlük, adalet, eşitlik, barış ve insan onuruna yakışan bir yaşama isteğinin, yaşama tutunma çırpınışının dile getiriliş biçimleri ayrı ayrı olsa da hepsi, hepimiz “sesimi duyan var mı?” çığlığında buluşuyoruz…

bir anlam arıyoruz! fakat aradığımız anlamın kendi dışımızla bağlarını kurmuyoruz… bir anlam arıyoruz! fakat yarattıklarımızın bizim dışımızdaki insanlarla anlam bulacağını, anlamları da örgütlememiz gerektiğini görmüyor veya bencilliğimize yeniliyoruz…

insan/ insanlık ölüme meydan okuma noktasına kadar gelebilirken, “sesimi duyan var mı?” diye çığlıklar atarken anlamlarımızı çalanlara, yok edip bizi nesneleştirenlere yönelmiyor, yönelemiyorsak yaşadığımız ömür ne içindi, yaşayacağımız ömür ne için…? oysa hepimiz biliyoruz ölümün de kalımın da bir anlamı var, olmalı… belki şu soruyu sormalıyız kendimize; edilgenlikte mi eşitleneceğiz yoksa birey olarak kendimizi var edebileceğimiz “yaşamak güzel şey be kardeşim” diyebileceğimiz etkenlikte mi eşitleneceğiz…?

sesimizi duyanlar mutlaka olacaktır; biz de duyanlardan olacak mıyız? yoksa hep bizi duymalarını mı isteyeceğiz…? kolaya kaçıp ezberlerimizi yineleyerek anlamı tüketmeye, çığlığın sahibini öncelemeye devam mı edeceğiz, yoksa kendimizi ve bize benzeyenlerle anlamı birlikte üretmeye, çığlıklarımızı büyütmeye mi yöneleceğiz…?

“sesimi duyan var mı?” yoksulların ve yaşama hakkından yana olanların çığlığı, çağrısı ve sorusudur. ister enkaz altında can arayışı olsun, ister bir lokma karşılığı iş arayışı… ister tutuklu gazeteci ve siyasi suçlunun adalet arayışı olsun, ister anadilinde türkü söylemek isteyen “öteki”nin özgürlük arayışı… ister can telaşındaki kadınların eşitlik çağrısı olsun, ister tarlalarda ırgatlık yapan çocukların yaralı düşleri… nereden yükselirse yükselsin bilirim ki yaşama tutunmamız için bir mukavemet çağrısıdır “sesimi duyan var mı?”

‘ben senin yanındayım, yakınındayım’ diyenimiz de ‘artık tükendim, dayanacak gücüm kalmadı’ diyenimiz de aynı inadı, çıkmayan canımızdaki umudu dile getiriyoruz. yani; arayan da insan aranan da… bu gerçekliği gördükten sonra yapmamız gereken şeylerden biri ‘anlamaya çalışmak’. biz neden “sesimi duyan var mı” diye çığlıklar atmak zorunda bırakılıyoruz…?

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar