Pazar, Aralık 22, 2024
spot_img

Seçim İçin, Seçime Kadar

İktidar bileşenleri ve Altılı Masa arasındaki sömürünün şiddeti, yöntemleri, biçimleri tartışmasının ötesine geçerek tüm bireyler ve ezilenler için özgürlükleri, eşitliği, adaleti savunmak, üretim ve bölüşüm politikalarının nasıl olması gerektiğini ortaya koymak ancak devrimci, sosyalist bir mücadeleyle mümkündür.

Saray/AKP/MHP iktidarı muhtemelen 14 Mayısta yapılacak olan seçimlerde istediği sonucu elde edemeyeceğini gördüğü için seçmen algısını değiştirmeye yönelik hamlelerini sürdürüyor. Son olarak Merkez Bankası açıkladığı iki kararla döviz kurunun seçimlere kadar şu anki değerinde tutmak için yurtdışından döviz getirenlere ekstra avantajlar sağlayarak ve Kur Korumalı Mevduatlarda faiz oranları serbest bırakarak ekonominin düzelmeye başladığı algısının yanında zenginlere kaynak transfer etmeyi sürdüreceğini göstermiş oldu.

Yüksek enflasyon ve halkın alım gücünün düşmesi sonucu iktidar seçmeni durumundaki yoksulların iktidardan kopmasının görünür olması iktidarı da korkutmuş durumdadır. Bu durumu tersine çevirmek için asgari ücret artışının beklentilerin üzerinde açıklanması, 2 bin TL’ye kadar olan borçların silinmesi, bazı devlet alacaklarında yapılandırılmaya gidilmesi, EYT düzenlemesi, bazı zincir marketlerin birçok üründe fiyat artışı yapmayacağı açıklaması, son olarak önümüzdeki günlerde elektrik fiyatlarında indirime gidileceğinin açıklanması gibi çok sayıda girişim iktidarın seçimlere kadar seçmenleri ikna etmeye yönelik adımlar olarak görülmelidir. Daha öncesinde Cemevlerine yönelik düzenleme, Roman yurttaşlara yönelik olarak Roman Koordinasyon Merkezi kurma kararı gibi girişimlerin seçimlere kadar artacak süreceği görülüyor.

İktidarın mevcut sıkışmışlık içinde ciddi bir oy karşılığı olmamasına rağmen Hüda Par ile görüşmesi, türban düzenlemesini Anayasa’ya sokma ve cinsiyetçi, ayrımcı aile tanımındaki ısrarı ideolojik tercih olmakla birlikte seçimleri bunlar üzerinden sürdüreceğinin işaretleri olarak görülmelidir. Tam olarak söylemek gerekirse Saray/AKP/MHP iktidarının seçimleri kazanmak için yaratacağı gerilimlerden biri bu alanda olacaktır.

Saray/AKP/MHP iktidarı ekonomik olarak bunları yapmanın yanında dış politikayı da iç siyasette kullanabilecek hamlelere dönüştürmek için her fırsatı değerlendiriyor. İsveç’te Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakılması sonrası iktidarın verdiği tepkiler ve bu olay sonrası İsveç’in NATO üyeliği ile ilgili görüşmelerin askıya alınması iktidarın bu olayı sonuna kadar iç siyasette kullanacağını gösteriyor. Böylece batı karşısında yeni bir gerekçe olarak Kuran yakılması kullanılırken, karşıtlığını da oya dönüştürme amaçlanıyor. Kuran-ı Kerim yakıldığı için ayağa kalkanların yaşadığı bu coğrafyada insanların yakıldığını ve kimlerin nasıl pozisyon aldıklarını unutmamak ve anımsatmak gerekiyor.

Suriye ile görüşmelerin başlamasının bir nedeninin de seçimler olduğu açıktır. Özellikle milyonlarca Suriyeli göçmenin varlığının toplumun önemli bir bölümünde yarattığı rahatsızlık, yoksulluğun, düşük ücretin sorumlusu olarak görülmesinin de etkisiyle iktidar bu sorunu kendisinin çözebileceği, ilk adımların atıldığı gibi bir algıyı önemsiyor. Bununla birlikte Suriye yönetimiyle toprak bütünlüğü üzerinden bir anlaşma yoluna giderek Kürtlere yönelik bir operasyon için Rusya ve Suriye’nin onayını aradığı açıktır. İçerde yaptığı, yapacağı düzenlemelerin yeterli olmayacağını gören iktidar Suriye ve Irak’ta Kürtlere yönelik olarak yapacağı operasyonlarla güvenlik isteğini ilk sıraya çekerek özgürlük, adalet talepleriyle birlikte yoksulluğu, işsizliği, eşitsizliği de unutturacak hamleler için fırsat kollayacaktır.

Saray/AKP/MHP iktidarı ve sermaye açısından bütün sorun öncelikle işlerin şu anki durumdan daha kötü olmasını önlemektir. Merkez Bankası’nın son açıkladığı kararlar döviz sorununu çözmeye, halkın ve şirketlerin dövize yönelmesini engellemeye dönüktür. İktidar ihtiyaç duyulan döviz için Rusya, Çin, Katar, BAE ve Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmalarla birlikte döviz getirme olanağına sahip banka, şirket ve kişileri de teşvik ederek seçimlere kadar kaynak yaratmayı amaçlamaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ‘TL değerli olursa ihracatımız artmaz’ açıklaması gerçek niyetin döviz artışının seçimlere kadar engellenmesi olduğunu göstermektedir.

Saray/AKP/MHP iktidarı ekonomide bu düzenlemeleri hayata geçirirken Nureddin Nebati ‘Türkiye Müslüman bir ülke. Faize yatırmayınca iki alan kalıyor. Ya dövize ya altına bağlayacak ya da gayrimenkule” diyerek faizsiz bankacılık işlemlerinin yaygınlaştırılacağının sinyalini vermiş oldu. Dolayısıyla ekonomik bir adım gibi gösterilerek İslami usullere göre bankacılık işlemlerinin devlet eliyle ve desteğiyle gerçekleştirileceği görülüyor. İktidar bugüne kadar eğitim sisteminde, kültürel vb. alanlarda sorun çözme söylemiyle ideolojik, laiklik karşıtı hamlelerinin bir benzerini ekonomi alanında yapmaya hazırlanıyor görünmektedir. Türban ve Ailenin Korunması adına Anayasada yapılmak istenen düzenlemeler de bu kapsamdadır. Tüm bu hamleler yalnızca seçimlere yönelik değil, seçimlerden sonrasına da yöneliktir. Özellikle Anayasada düzenleme yapmak için gereken Meclis çoğunluğunun bulunamayacağı bir dönemde olduğumuz ve önümüzdeki seçimlerde de böyle bir dengenin oluşma ihtimali çok yüksek olduğundan iktidar Cumhurbaşkanlığını veya Meclis çoğunluğunu, hatta ikisini de kaybetse bile Saray/AKP/MHP iktidarı Anayasa üzerinden ideolojik varlığını sürdürecektir. Yaşam biçimlerinin, kişisel tercihlerin Anayasa, yasa ile düzenlenmesinin yanlışlığı ile birlikte yukarıda belirttiğimiz durumda gözden uzak tutulmalıdır.

Tayyip Erdoğan’ın Anayasaya rağmen üçüncü kez aday olacağını açıklaması gerçekte iktidarın hukuktan ne anladığını göstermektedir. Bu nedenle Meclisin erken seçim alması dışındaki tüm durumlarda Tayyip Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkılmalıdır. Devlet gücü ve zoruyla seçimlere girmesi durumunda muhalefetin her yerde ve alanda bu hukuksuzluğu görünür kılması, boykot dâhil diğer seçenekleri tartışması zorunludur. Saray/AKP/MHP iktidarının ekonomik krizle birlikte ciddi bir meşruiyet krizi yaşadığı açıktır ve bu meşruiyet krizi derinleştirilmelidir. Özellikle bir çatışma ortamı yaratılarak, dini ve milli değerler gerekçe yapılarak gerilimin artırılması ve güvenlik kaygısının belirleyici olmasının önüne geçmenin yollarından biri iktidarın seçimleri kazanmak için her yolu kullandığını, kullanacağını göstermek ve meşruiyet krizinden çıkmasına yol vermemektir.

Yukarıda saydığımız çatışma ve tartışma konuları Altılı Masa içindeki partilerin değilse de bu partilerin seçmenlerinin oy tercihlerinde belirleyici olma potansiyellerine sahiptir ve iktidar da bunun üzerine gidecektir. Altılı Masa bileşenlerinin iktidar ve Tayyip Erdoğan’a karşı seçim kazanmaya yönelik hamlelerinin mevcut düzeni restore etmek, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkabilecek düzen karşıtı toplumsal, sınıfsal muhalefeti düzen içinde tutmak olduğu açıktır. Bu nedenle sosyalistler, devrimciler, yaşam savunucuları olarak iktidarın bu konulara yönelik söylemlerine yanıt üretmekten daha çok halkın temel sorunlarına somut, sınıfsal çözümler üretmek zorundayız.

Cumhur İttifakı’nın ve Altılı Masa’nın seçim için, seçimlere kadar aldıkları, alacakları pozisyonların ötesine geçerek halkın temel sorunlarını görünür kılıp, öncelikle hale getirirken devrimciler, sosyalistler olarak somut, ortak çözümler üreterek seçimlerden sonrasını da içeren bir mücadeleyi bugünden kurmanın yollarını bulup, araçlarını üretmeliyiz. İktidar bileşenleri ve Altılı Masa arasındaki sömürünün şiddeti, yöntemleri, biçimleri tartışmasının ötesine geçerek tüm bireyler ve ezilenler için özgürlükleri, eşitliği, adaleti savunmak, üretim ve bölüşüm politikalarının nasıl olması gerektiğini ortaya koymak ancak devrimci, sosyalist bir mücadeleyle mümkündür. Verili durumda bu mücadele ancak var olan devrimci, sosyalist güçlerin ortak mücadelesiyle ve seçimler sonrasını da içermesiyle mümkündür.

Bir Cevap Yazın

Haftalık Siyasal Durum Değerlendirmesi