Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Savaşın Gölgesinde Seçime Giden Fransa

Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde seçime giden Fransa’da adaylar seçmene ne söylüyor, ne vaat ediyor?  

10 Nisan 2022 tarihinde Fransa savaş, islamafobi, göçmenlik tartışmaları ve yükselen sağ siyasetlerin gölgesinde seçime gidiyor. Toplam on iki adayın[1] yarıştığı birinci turda adaylardan biri oyların yarısından fazlasını elde edemezse seçim 24 Nisan tarihinde yapılacak olan ikinci tura kalacak. En sağdan en sola farklı ideolojik yelpazelerden gelen adaylar seçimler boyunca sağlık sistemi, alım gücü, iklimsel değişiklik, kamusal güvenlik, homoseksüel evliliği, kadına yönelik şiddet, sosyal haklar ve özellikle Ukrayna savaşı meselelerinde birbirlerine meydan okuyorlar. Bizler bu yazının kaleme alındığı, propaganda ve seçim yasaklarının başladığı seçim arifesinde, Fransa kamuoyunda seçilme ihtimali en yüksek üç adayı Fransız toplumuna vaat ettikleri bağlamında incelerken, seçimin Fransa için sadece başkanlık değil aynı zamanda toplumun birlikte yasama modeli üzerine bir seçenek seçimi olduğunu söylüyoruz. Birinci tur seçimlerde en fazla oy oranını elde edeceği tahmin edilen üç aday: Fransa’da Neoliberal politikaların uygulayıcısı merkez siyasetin lideri mevcut devlet başkanı Emmanuel Macron (La République en marche LREM/İlerleyen Fransa), diğeri aşırı sağcı Marine Le Pen (Rassemblement national RN/ Ulusal birlik partisi) ve sosyalist partiler arasındaki en güçlü aday Jean-Luc Mélenchon (La France insoumise LFI/ Boyun eğmeyen Fransa). Bu üç lider ülkenin temel meseleleri hakkında sol, sağ ve merkez siyasetin söylemlerini yaklaşık olarak sentezleyen figürler olarak tanımlanabilir.

Üç farklı aday üç farklı siyaset: Macron, Le Pen, Mélenchon

2012-2017 yılları arasında iktidardaki sosyalist lider François Hollande döneminde ekonomi bakanı seçilen Macron daha o yıllardan itibaren (her ne kadar ismi sosyalistlerle birlikte telaffuz ediliyor olsa da) Fransa’yı neoliberal sistem içerisinde rekabetçi bir noktaya taşımak istediğinin sinyallerini verdi, 2017 yılında yapılan seçimlerde ülkenin devlet başkanı seçildi. Başkanlığı döneminde sosyal politikalara ayrılan bütçeleri küçülttü, emeklilik yaşını 65’e yükseltti, çalışma yasalarını iş verenler lehine değiştirdi. Neoliberal dönemin popülist ruhuna uygun olarak rekabetten ve istikrardan yana olduğunu her fırsatta gösterdi ve merkez siyasetin önemli bir figürü haline geldi. Bugün seçimlerde seçilme oranı en yüksek aday gibi görünüyor. Başkanlığı döneminde uyguladığı politikalar sonucunda ülkede sol partilerin etkileri azalırken, daha çok sağ ve aşırı sağ politikalar itibar kazandı. Macron döneminde başlayan Gilet jaunes (sarı yelekliler) eylemlerinde ülkede polis şiddeti görünür şekilde artarken, göçmenlik, İslam, kimlik sorunlarına ilişkin çözüm arayışlarında muhafazakâr sağ ve radikal sağ ideolojik olarak güçlendi. Bu durum Fransa’da özellikle 2022 seçimi boyunca siyasetin muhafazakâr ve sağcı bir zemine kaymasına neden oldu. Bu sağcılaşmanın en önemli figürlerinden birisi 2012 yılından beri başkanlık seçimlerinin güçlü adaylarından olan Marine Le Pen. Kendisi her ne kadar radikal sağcı ırkçı aday Éric Zemmour’a göre daha yumuşak bir profil gibi görünse de modern, neşeli, yumuşak imajın arkasında son derece sağcı, göçmen karşıtı, ulusal kimlik güzellemesi, nefret siyaseti yapan, beyaz Avrupalı erkek siyasetini temsil eden bir kadın yer alıyor. Birinci tur seçimlerine haftalar kala yükselen sağcı siyasete karşı en keskin söylemlerin sahibi ise sosyalist aday Jean-Luc Mélenchon. Kendisi özellikle Le Pen’in yabancı düşmanı kimlik siyaseti karsısında yerel seçimlerde vatandaş olmayanlara seçme hakki tanımayı vaat ediyor ve başkanlık seçiminde tek sol seçenek olarak öne çıkıyor. Bu üç adayın ortaklaştığı ve farklılaştığı konulara kısaca bakacak bakarak Fransa’nın hangi başkanı seçerek nasil bir siyasete yelken açacağını anlamaya çalışalım.

  • Rusya-Ukrayna savaşı

Fransa Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde seçime giderken, adayların savaşa ilişkin söylemleri onların iç siyasetteki söylemlerinin önüne geçerek seçimin en belirleyici öğelerinden biri haline geliyor. 2019 yılında NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini ve pek çok ülkenin bu birlikten çıkmak istediğini söyleyen Emmanuel Macron pek çok popülist lider gibi söylediği sözleri unutup, Ukrayna-Rusya savaşıyla beraber NATO’ya bir şans daha verilmesi ve Fransa’nın da NATO’nun bileşeni ülkelerle beraber Ukrayna’ya silah gönderilmesi gerektiğini savundu. Yeniden seçileceği koşullarda ise NATO desteğiyle Rusya’ya karşı yaptırımlara kararlılıkla devam edeceğini belirtiyor.

Fransa’nın NATO’dan çıkması gerektiğini söyleyen sosyalist aday Mélenchon ise Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı olmadığını ancak bu yaptırımların Fransızların zaten zayıflamış olan satın alma gücünü daha da zayıflatma riski olduğunu söylüyor. Aynı zamanda Ukraynalıların silahlandırılmasına da karşı olan Mélenchon Avrupa Güvenlik İş birliği Teşkilatı kapsamında ateşkes talebiyle beraber Rus birliklerinin bölgeyi boşaltılmasının ve Ukrayna’nın tarafsızlık statüsüne geçmesi gerektiğini belirtiyor. Marine Le Pen ise NATO’nun Avrupa ülkelerini korumadığını, Rusya’yı Gürcistan’dan Ukrayna’ya kadar tehlikeli bir şekilde kuşatmayı amaçlayan savaş çığırtkanı bir yapı haline geldiğini belirtiyor. Fransa’nın diplomatik çözümün parçası olması gerektiğinden söz ederken, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımların Fransızların satın alma gücünü olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiyor. Fransız birliklerinin Ukrayna’ya gönderilmesine karşı ve Rusya’da endişe yaratan durumun Ukrayna’nın NATO’ya entegre edilme korkusu olduğunu belirtip, Ukrayna’nın NATO’ya katılmaması gerektiğini söylüyor.

Ukrayna’dan gelecek olan mülteciler konusunda ise her üç aday onların en iyi şekilde korunması ve barınması gerektiği görüşünde hem fikir, ancak Le Pen yabancılar arasında Avrupalı olan ve olmayan ayrımı yaparak beyaz Avrupalı milliyetçi seçmenlerin kendisine olan desteğini güçlendiriyor. Le Pen Fransa’ya gelmek isteyen Ukraynalıların memnuniyetle karşılanması gerektiğini söylerken, Fransa’nın Cenevre sözleşmesine saygı duyması gerektiğini belirtiyor. Kendisine bu “saygılı” söyleminin neden Suriyeliler için söz konusu olmadığını soranlara ise cevap olarak Suriye’den gelenlerin çoğunluğunun erkek olduğu cevabını veriyor. Le Pen’e göre savaştan kaçanların arasında kadınlar ve çocuklar da olmalı ama yok ve bu gelen erkeklerin çoğu zaten Fransa’da mülteci statüsünü alamıyorlar. Le Pen’in bu yorumu Fransa kamuoyunda aslında sağcı liderin göçmenler arasında batılı/Hristiyan ve doğulu/Müslüman şeklinde kategorize olmuş bir ırkçılık modeli geliştirmesiyle ilişkilendiriliyor.

  • Din ve laiklik sorunu

Son yıllarda Fransız kamuoyunda en önemli meselelerden birisi olan din ve laiklik konusu. Macron bir önceki dönemde olduğu gibi ayrılıkçı radikal İslam’a karşı mücadeleye devam edeceğini özellikle vurguluyor.

Le Pen kamusal alanda her türlü dini sembolün takılmasını yasaklıyor. Ancak daha önce çoğunlukla okullarda ve devlet kurumlarında geçerli olan bu yasakların kapsamını genişleterek, kendisinin özellikle sokakta ve okul çıkışlarında da kadınların örtü takmasına yasak getireceğini belirtiyor. Bu söylemlerle Le Pen sistematik olarak yaptığı yabancı düşmanlığı ve nefret söylemlerinin merkezine Müslümanları koyuyor.

Mélenchon ise kamu ve devlet parasının hiçbir dini kuruma verilmeyeceğini belirtirken, Hristiyanlar lehine herhangi bir çifte standarttın söz konusu olmayacağını da üzeri kapalı olarak (herhangi bir vali ve bakanın herhangi bir dini törene katılmasına izin verilmeyeceğini belirterek) vurguluyor. Din ve devlet işleri konusu seçime günler kala Mélenchon yaptığı bir konuşmada son yıllarda özellikle Müslümanlara karşı artan sağcı nefret söylemlerine müsaade etmeyeceğini söyleyerek seçime haftalar kala Müslüman cemaatlerin açıktan desteğini kazandı. Fransa’da imamlar ve hatipler cemaat üyelerine gönderdikleri mesajlarda Fransa’da yükselen islamofobi karşısında Mélenchon ’un desteklenmesi gerektiği çağrısını yaptı.

  • Sosyal haklar ve kamu hizmetleri

Kamu hizmetleri anlamında ise üç aday birbirlerinden oldukça farklı önerilerle öne çıkıyorlar. Mevcut devlet başkanı Macron devletin maaş ikramiyesi, konut yardımı, çocuk yardımı gibi destekleri kontrollü olarak devam ettireceğini, Fransızların son yıllarda iyice düşen alım gücünü arttıracağını söylüyor. Macron aynı zamanda gençlere verilecek formasyonlarla iş istihdam alanını genişleteceğini, gençlere 500 Euro kültürel harcama ödeneği hazırlayacağı sözünü de veriyor.

Yeni dönemde devletin yoksullara olan sosyal yardımlarına ilişkin Mélenchon temel gıda urun fiyatlarının kontrol edileceği ve güvencesiz insanların sosyal haklardan faydalanacağı sözü veriyor. Yine seçim döneminde en önemli sorun olan alım gücü meselesinin sadece maaş artışlarıyla değil devletin siyasal desteği sayesinde de rahatlatılacağını söylüyor. Mélenchon aynı zamanda sarı yelekliler eylemlerinin başlamasında önemli olan ulaşım meselesini çözeceğini, şehirlerde okul, hastane, gar gibi önemli merkezi yerler arasındaki en uzak mesafenin toplu taşıma ya da özel araçla en fazla yarım saat içerisinde ulaşılabilir nitelikte olacağını vaat ediyor. Özellikle gece mesaisi olan zor meslek gruplarının haftalık çalışma süresini 32 saate indireceğini ve çalışanların ücretlerinin artıracağını vaat ediyor.

Le Pen ise ücretleri arttırmayacağını ancak asgari ücretin üç katına kadar çalışanlarına zam yapan şirketlere vergi indirimi yapılmasını vaat ediyor. Son olarak ise kendisinden beklenildiği şekilde bütün sosyal yardımların bir ya da iki çocuğu olan «Fransızlara» rezerve edileceğini ileri sürüyor. Böylelikle göçmenlik meselesinde olduğu gibi sosyal yardım meselesinde de Le Pen ırkçı çizgisinden vazgeçmiyor.

Sosyal alandaki reformlar kapsamında, Mélenchon aynı zamanda marihuana satışı ve kullanımını yasallaştırma sözü verirken, Macron ve Le Pen böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını söylüyor.

  • Kadına yönelik şiddet ve LGBTI+ birey evlilikleri

Macron kadına yönelik şiddet ve cinsiyetçilik konusunda ücretli cezalarına arttırılması gerektiğini savunuyor ve hükümetin 2021 yılında başlattığı aile içi şiddet faillerinin dosyasının oluşturulması uygulamasının devam ettirileceğinden bahsediyor. Mélenchon kadına yönelik şiddet ve cinsiyetçilikle mücadele konusunda bir milyar Euro harcayarak kararlıkla mücadele edeceğinden söz ediyor. Macron ve Mélenchon aynı zamanda seçim programlarında LGBTI++ bireylerin haklarından söz ederken, onların evlilik yapmasına herhangi bir şekilde karşı görüş belirtmiyorlar. Buna karşın Marine Le Pen şiddet uygulayan eş ya da eski eşlerin en kısa sürede cezalandırılacağından ve cinsiyetçilik yaptığı için suç alan insanların  adli ve cinsel suç işleyen insanlarla aynı suç kapsamında inceleneceğinden söz ediyor; ancak eşcinsel evliliğine programında hiç yer vermiyor.

  • İklim krizine karşı mücadele

İklim krizi konusunda hassas olduğunu belirten her üç aday da benzin ya da dizel ile çalışan arabaların kaldırılması ve elektrikli arabaların kullanışının yaygınlaştırılması noktasında hem fikir. Bunun dışında Macron, yeniden seçilirse elektrikli araba vergilerinde düşüş getireceğini, evlerde özel izolasyon sistemi yaptırarak enerji tüketiminin azaltılacağını, güneş enerjisinden daha fazla faydalanılması için çalışacağını belirtiyor ve yeni havaalanı yapımı gibi doğraya zararlı projeleri iptal edeceğini açıklıyor. Bunun dışında Macron ve Le Pen’in seçildikleri dönemde nükleer santral yapımını durdurmayacaklarını söylemesi ekoloji konusunda güvenilir adaylar olmadıklarını gösteriyor. Mélenchon ekoloji konusunda önerileriyle diger iki lidere fark atarak seçmenine daha fazla güven veriyor.  Mélenchon Fransa içinde trenle dört saatten az süren yerlere uçakla gidişi yasaklayacağını söyleyerek Macron ve Le Pen’e ekoloji konusunda belirgin bir fark atıyor.

  • Covid 19 ve demokrasi sahasının küçülmesi

Pandemi sürecinde Fransa’da mevcut ekonomik kriz büyürken, yüz binin üzerinde insan öldü ve insanlar kamusal alanda sertifika uygulamaları sonucu aşı yaptırmaya mecbur bırakıldılar. Bu durum pek çok Fransız için memnuniyetsizlik yaratırken, Fransızların bir kısmı cumartesi günlerini protesto eylemlerinde geçirdi. Anti-demokratik ve otoriter uygulamalar olarak tanımlanan Covid 19 uygulamaları başkanlık seçimlerinde halkın politikacıların taleplerini değerlendirdiği meselelerden birisi oldu. Jean Luc Mélenchon restoran, sinema, konser gibi sosyal alanlara girmek için sertifika uygulamasının mecburi olmayacağını belirtiyor. Aşı karşıtı uygulamaları özgürlüklere karşı olduğu için kaldırılacağını ve aşı yaptırmayan sağlık emekçilerinin tekrar işlerine geri getirileceği sözünü veriyor. Le Pen ise aşılara karşı olmadığını ancak aşı kartı uygulamasını kaldıracağını, Covid 19’un göreli olarak düşmesi sonucunda esnetilen uygulamalara devam edeceğini, küçük çocuklara aşı yapılmasını istemediğini belirtiyor.

  • Polis şiddeti ve toplumsal kontrol

Fransa’da 2018 yılından itibaren başlayan sarı yelek eylemleriyle beraber görünür derecede artan polis şiddeti, özellikle Covid 19 döneminde yoğunlaştı. Sokak eylemlerinde polislerin göstericilere olan şiddeti bazı politikacılar tarafından ülkede güvenlik sorunu olduğu gerekçesiyle savunuldu. Bu sorun seçim döneminde adayların açıklıkla konu hakkındaki görüşlerini dile getirmesi gereken meselelerden birisi oldu. İktidarı döneminde polise geniş yetkiler vererek her turlu barışçıl gösterinin polis şiddeti ile bitmesine neden olan Macron, yeni donemde de bu tarz uygulamaların daha da arttırılacağı işaretlerini şimdiden veriyor. Özellikle güvenlik açığı olan mahallelerde (bu mahalleler çoğunlukla yabancıların yaşadığı yoksul mahalleler) polis sayısının arttırılacağını söylüyor. Marine Le Pen ise yeni bir polis otoritesi kuracağından söz ediyor, seçildiği takdirde polis ve jandarmanın yetki alanını genişleteceğini söylüyor. Fransa’da bu yetkinin çoğunlukla yabancılara karşı bir şiddet olarak ortaya çıkacağını şimdiden tahmin ediliyor. Buna karşın Mélenchon ise Avrupa’da yükselen otoriter ve sağcı siyasetin tam karşısında bir aday olarak arttırılan polis şiddetine müdahale edeceğini ve polislerin yetkilerini daraltacağını belirtiyor. Polislerin olaylar sırasında çoğunlukla ırkçı uygulamalarına neden olan kimlik kontrol uygulamalarını değiştireceğini ve protesto eylemlerinde şok tabancası, göz yaşartıcı bomba kullanımını yasaklayacağı sözünü veriyor.

  • Sadece başkanlık değil birlikte yasama modeli olarak seçimler

Fransa’da yıllardan beri süren güvenlik, ekonomik kriz, göçmenlik, islam gibi kamusal sorunlar seçime aylar kala başlayan Ukrayna-Rusya savaşının gölgesinde uzun zamandır sürmekte olan toplumsal kaygıları daha fazla su yüzüne çıkarıyor. Özellikle savaştan kaçan Ukraynalılara karşı oldukça destekleyici olmaya çalışan siyasetçilerin tutumları Fransa halkının aklına Ortadoğu’dan gelen mültecilere yönelik ayrımcı uygulamaları getirirken, neden insan hakları uygulamalarının Avrupalı olan ve olmayan arasında çifte standartlı bir şekilde gerçekleştirildiği fikrini de getiriyor. Gazete ve televizyonlarda Ukraynalıların her şeyden önce Avrupalı oldukları için özel olarak ilgiyi hak ettikleri ve Fransızlarında onların durumuna düşebileceği fikirleri oldukça açık şekilde dile getirildi.  Örneğin BFM TV’de konuşan bir spiker Ukrayna’dan Fransa’ya girişi yapmak isteyen insanlar için: «onlar Suriye rejiminin bombalarından kaçan Suriyeliler değil, bizimkine benzeyen otomobilleriyle hayatlarını kurtarmak için yola çıkan Avrupalılar’ diye konuştuğunda doğrudan doğruya son yıllarda Suriyelilere karşı yükselen nefreti yaygınlığını ve normalleştirilmesini akıllara getiriyor.

Ukraynalı mültecilerin nasil karşılanacağı meselesi aslında son dakikaya kadar adayların oy oranlarının düşmesinde ve artmasında önemli bir mesele olarak kendisini gösterdi. Örneğin istatistiklere göre Marine Le Pen’de çok daha ileri giden sağcı politikacı Éric Zemmour Ukraynalıların savaştan kaçmak için Fransa yerine Polonya’ya sığınmasını tercih edeceğini söylemesi onun Fransa genelindeki aldığı oy oranını düşmesine neden olurken, onun birinci tura bile kalamayacağı görüşünün artmasına neden oldu. Fransa kamuoyunda çoğunlukla Avrupa dışından gelen Müslümanları hedef alacak şekilde yükselen sağ siyasetin karsısındaki tek güçlü aday ise sosyalist aday Jean Luc Mélenchon. Her ne kadar sosyalist partinin oyları tarihinde olmadığı kadar düşüşe geçse de (2%) Boyun eğmeyen Fransa hareketinin temsilcisi Mélenchon Fransa’da yükselen sağa karşı tek alternatif aday olarak öne çıkıyor. Özellikle seçime oldukça az bir süre kala Mélenchon yabancı düşmanlığına özellikle Müslüman nüfusa yönelik yapılan ayrımcılığa karşı olduğunu söylemesi onun son dakikada Fransa’daki imamların cemaatlerini Mélenchon’a oy vermeye davet etmesine neden oldu.

Sosyalist aday Mélenchon göçmenlikten güvenlik sorununa kadar Avrupa’da son yıllarda artan otoriter uygulamaların karşısındaki 2022 genel seçimlerinde tek lider olarak öne çıkıyor. Macron yaptığı uygulamaları devam edeceğini belirterek Fransızlar için bir istikrar şıkkı olarak öne çıkarken, Le Pen ise Avrupa’da yükselmekte olan sağcı otoriter insan haklarına aykırı uygulamaların kendi iktidarı döneminde arttırılacağı sinyallerini veriyor ve bu yönüyle de sağcı seçmenin desteğini alıyor.

Bugün yapılan Fransa seçimleri sadece bir başkanın seçilmesinden daha çok yakın gelecek zamanda Avrupa’da yükselen sağcı dalgaya karşı nasıl bir siyasal iklimin inşa edilebileceği konusunda da oldukça kritik bir öneme sahip. Fransa Le Pen’i seçip dünyada yükselen göçmenlik meselesi karşısında nefret siyasetini benimseyip ülke genelinde otoriter siyasetlerin yükselişe teslim mi olacak? Yoksa sosyalist Mélenchon’u seçerek yabancı düşmanı cinsiyetçi anti-otoriter anti-demokratik uygulamalara dur mu diyecek? Yoksa mevcut Başkan Macron’un liderliğinden Fransa halkını her geçen gün kırılganlaştıran yoksullaştıran Neoliberal siyasete devam mı diyecek? sorularının cevaplarını ya bugün 10 Nisan (birinci tur) ya da 24 Nisan (ikinci tur) seçim sonuçlarına bakarak anlayacağız. Ancak her turlu demokratik uygulamalara rağmen Fransa seçimlerine baktığımızda seçimin her şeyden önce insanların bir lidere tapma kültürü olarak değil hala fikirlerin ve zihniyetlerin tartışıldığı bir mecra olduğunu gösteriyor. Umuyoruz yakın gelecek zamanda Türkiye’de yapılacak olan seçimlerde de belirli konular üzerinde adayların kendi programlarını şeffaf olarak sunabilecekleri bir zeminde çoğulcu demokratik yollarda yapılabilecek olan bir seçimi görebiliriz.

[1] Anne Hidalgo, Nathalie Arthaud, Marine Le Pen, Valérie Pécresse, Jean-Luc Mélenchon, Emmanuel Macron, Philippe Poutou, Nicolas Dupont-Aignan, Fabien Roussel, Yannick Jadot, Jean Lassalle, Éric Zemmour.

 

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR