Futbol takip edenler hemen hatırlayacaktır, maçların stadyumlarda tribünlerden seyredilebildiği zamanlarda her ‘büyük’ takımın diğer büyüklerin taraftarlarınca nefret edilen futbolcuları olurdu. Bazıları oynadıkları takıma ciddi sportif katkı yaptıkları için değil, rakip tribünlerin nefretini kazandıkları için kendi taraftarınca ilahlaştırılmışlardı. Alex gibi, Hagi gibi, Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü gibi, Arveladze Kardeşler gibi oyuncuların sportif katkıları onları dört büyük takımın unutulmazları yapmıştı. Ama oynadıkları sırada en az bu isimler kadar tribünlerin sevgilisi olmuş olmalarına rağmen takımdan ayrıldıklarında isimleri hatırlanmayanlar, siyasette de kullanılan bir taktiği uyguluyorlardı. Düşmanın / Rakibin Nefret Objesi olmak.
Maç sırasında rakip futbolculara kırmızı kartlık hareketler yapmak, rakip tribünlere el kol hareketleri yapmak, küfürler etmek, elini şortunun içine sokup imalarda bulunmak, saha içinden saha dışındaki rakip yedek kulübesini ve hatta teknik heyeti taciz ve tahrik etmek, mikrofon uzatıldığında centilmenliğe sığmayan bir dil ve kelime seçimiyle renklerine bağlılığını ve rakibe olan duygularını cümle aleme ilan etmek. Futbol seyircisinin ezici çoğunluğunun kültür seviyesine hitap eden, kendini tanımladığı “taraftar” kimliğini daha sert, daha korkusuz, daha büyük(!), daha manalı ve daha erkek hissettiren bu karakterler arkalarına aldıkları taraftar desteğiyle kadrodaki yerlerini garantileyip, sözleşme yenileme dönemlerinde diğer takım arkadaşlarından daha az pazarlık yapmak avantajı yakalıyorlardı. Bu futbolcular durumun son derece bilincindeydiler, ‘tribünlere oynama’ gereksiz bireysel top gösterileri yapmak değildir, hatta bunu yapanlar fazla barındırılmazlar, ‘takımdan kesik yerler’, ama rakip oyuncuyla, taraftarla, yöneticiyle dalaşıp durmak maddi ve manevi çıkar sağlar, vasatlığı sihirli bir değnek değmişçesine süper stara yükseltir. Derbi maçı akşamı takımdaki her oyuncu kendi taraftarının alkışı ile, mevzu bahis ‘nefret objesi’ ise rakip taraftarlardan aldığı tepki ile de değerlendirilir. Rakip tribünler ona yazdıkları küfürlü marşları okudularsa, onun o gün sahada ne yaptığının pek de bir önemi yoktur.
Sağ siyasetlerin algı operasyonları için matbu/ digital/ ekran ortamlarında şahıslara, kurumlara ve ürünlere yatırım yaptığı bilinen bir gerçek. Bir anlamda maaşa bağlanmış gazeteciler, yazarlar, televizyoncular, sosyal medya hesapları ve hatta sanatçılar, sporcular vasıtasıyla ideolojik hegemonya kurduklarını ve sürdürdüklerini biliyoruz. Bu unsurların bir kısmı örtülü, bir kısmı açıktan saflaşmış. Deşifre olanlar var, ‘güvenilmez’ diye tariflenenler var, ilişkisi bilinmeyenler var. ‘Kullanışlı aptal’ sandığımız, ajitasyona inandığını zannettiklerimiz var.
Nefret Objeleri ise görünür olan, kimliği konusunda kimsenin şüphe etmediği, safını net ilan etmiş unsurlardan çıkar. Forması her zaman üzerindedir. Belli bir çıraklık, kalfalık, ustalık süreçlerini tamamlamıştır. İki gol atıp tribünlerin sevgilisi olunamayacağı gibi iki tekme atarak da olunamaz, belli süreçler içerisinde istikrarı korumuş olmak gerekir. Burada bir parantez açıp karşı cephede “Nefret Edilen İsim” olmak ile “Nefret Objesi” olmak arasındaki farkı belirtmek gerek. Nefret Objesi etken karakterdir. Kadroludur. Her eyleminin politik sonuçları vardır. Eyleminde kalite ihtiyacı yoktur, o artık yeteneği sorgulanmayan bir sanatçı gibidir, ne eylerse sonuç doğurur. Gündem belirleme, değiştirme yeteneği kazanmıştır. Nefret edilen kişi ise her eyleminde hizmet kalitesini korumak zorundadır, gündemin edilgen olarak katılımcısıdır, kalitesi düşerse arafa düşer. Tarihten silinir. Sol çevrelerin yayın organlarında yetişip yandaş medyaya geçen tipler bu kategoridedir mesela. Eylemi hizmet ettiği efendisine politik fayda sağlamalıdır, edindiği “Nefret Edilen Kişi” pozisyonu sonuçtur. Nefret Objesi pozisyonu ise sebeptir, her eylemi ile politik sonuçlara yol açar. Güncel örnek olarak CHP içindeki Üst Yönetim – M. İnce ayrışmasında eskiden Gündem, Birgün, Taraf şimdi Sabah yazarı olan, muhalif çevrelerin ‘nefret ettiği kişi’ listesine ucundan da olsa girebilen bir şahıs; CHP Yönetimi ile İnce arasında hizmet ettiği İktidar çevresinin işine gelecek bir eylem yapabilmek için uğraşmasını gerektiren, ciddi emek harcayacağı bir iş çıkartmak zorundadır. Tırnaklarıyla kazıya kazıya, birçok arkadaşını gözünü kırpmadan harcayarak, yakaladığı ilk fırsatı iyi değerlendirerek “Nefret Objesi” olabilmiş YeniŞafak yazarı ise örnekteki Sabah yazarının zekâ ve entelektüel birikim olarak tırnağı bile olamayacağı halde CHP yönetimi ya da İnce lehinde kuracağı tek cümle ile karşı cephede eğilim dengelerini değiştirebilir. Tabi “Nefret Objesi” ters manyel etkilidir. Karşı cephede kimi överse itibar kaybettirir. Bu değişmez bir doğa kanunu olduğu için bilimseldir, her eyleminin sonuçları hesaplanabilir. Siyasette sonuçları hesaplanabilir eylemler mutlaka komploların da ilgi alanına girer. ABD Başkanının yemeğine zehir katarak düzenlenen bir suikast İktidar tarafından ‘doğal ölüm’ olarak lanse edilebileceği için hedeflenen etkinin sağlanması dürbünlü tüfekle kamu ve medya önünde vurulması ile garanti altına alınır.
Nefret Objeleri için mistik güçlere sahiptirler denilebilir. Eski Ankara Belediye Başkanı M.Gökçek Twitter hesabından Mukavemet paylaşıp övgü dolu 1 cümle kursa Mukavemet itibarını geri kazanabilmek için 500 tane M. Gökçek dosyası yapmak zorunda kalır, gündemi şaşar. Belini bir daha doğrultamayabilir. Bu da bir politik sonuçtur. Gökçek ise taraftar takipçilerinde oluşacak şaşkınlığı ve öfkeyi en fazla 3 twitle unutturur, gündemlerine geri döner.
Her nefret edilen unsurun Nefret Objesi kabiliyetlerine sahip olmadığı ve olamayacağı açıktır. Nefret Objeleri hizmet ettiği saflarda takip edilmiyor dahi olabilir. Çünkü popülaritesinin kaynağı kaç gol attığı ya da kaç gol kurtardığı değil, rakip tribünlerde isminin neden olduğu uğultunun büyüklüğüdür. Uğultu yüksekse, kimse nedenini sorgulamaz, sahiplenilir. Sağ Siyasetlerdeki bu Nefret Objesi haline gelebilmiş tiplerin neredeyse hiçbiri, kanaat önderi gibi, sözcü gibi davransa da yandaş ve güya tarafsız medyada her gün kürsü bulsa da, derinlikli fikirler üretebilecek kapasitede değildirler. “Kayserili tüccar akıllı çocuğunu işin başına koyar, diğerlerini okuturmuş” deyişinde olduğu gibi esas Sağ Siyaset yapıcıların dikkat çekmeyecek noktalarda konumlandığı, Nefret Objelerinin Osmanlı Ordusunun ‘deliler’i gibi karşı tarafın üzerine salındığını da söyleyebiliriz. Sözde tarafsız haber kanal ve programlarında boy gösteren, muhalif kesimlerce izlenen, popülaritesini kendi saflarında seyrediliyor olmaktan değil, karşı saflarda seyrediliyor olmaktan alan bu kategori aslında savundukları fikirlerin üretiminde zerre rol almayan, ikna etmek hedefi olmayan toplum mühendisliği aparatlarıdır. Toplum mühendisleri değil, sadece aparatlarıdırlar. AKP’nin 18 yıllık tarihi boyunca televizyonlarda muhalif kesimin değerli isimleri, politika üreticileri bu Nefret Objeleri ile tartıştılar. Bazen cazgırlığa çirkefliğe dayanamayıp stüdyoyu terk ettiler, bazen ellerini kaldırdılar, ama çoğunlukla Objeyi susturdular, tüm argümanlarını çürüttüler, sağlam kapaklar yaptılar, fikir tartışması diye tanımlı bu kavgaları kazandılar, biz Tv başında mest olduk. Ama bir tane AKP seçmeni dahi saf değiştirmedi. Bazı Nefret Objeleri dinlenmeye çekildi, yenileri geldi, her yeni gelen eski argüman ve eski tarz çirkefliklerle Nefret Objeliğini katmerledi ama bunlara karşı kazanılan onca tartışma, kavga ne sandığa yansıdı ne de halkta bir değişime yol açtı. Medya ve sosyal medya Nefret Objeleri ile muhalefetin sözcülerinin çatışma alanı oldu ama mistik güçleri olan Nefret Objelerinin hiçbir yenilgisi veya hatası İktidara eksi yazmadı. Ancak sırf orada olduğu için muhalefetin sözcüsü kabul edilenlerin her hatası genel muhalefete eksi yazdı. Nefret Objeleri yıllardır ekranlarda muhalefeti ya berabere kalacağı ya da kaybedeceği bir çatışma zemininde oyaladılar. Muhalefet bu mistik nefret objeleri ile uğraşırken ekseni kaydı, onca emeğini ve vaktini heba etti. Malum Nefret Objesi evli çifti herhangi bir konuda ikna edebileceğini sanan muhalefet temsilcileri yüzünden neler kaybettiğimizi belki önümüzdeki dönemlerin sosyologları yazacaklar. Nefret Objemize iki laf çakılabileceği umuduyla yıllardır her gün Tv başında tartışma programı seyrederken biz nasıl bir dönüşüme uğradık inceleyecekler.
Nefret Objeleri kart oyunlarındaki joker gibi. Çoğunlukla bizi oyalayıp, esas siyaset yapıcılarının faaliyetlerini engelleyebilecek mekanizmalar kurabilme ihtimalimizi ve hatta akıl sağlığımızı bozmakla görevliler. Kendi yandaşlarının da buğulu bir camdan seyrettiği savaşçıları gibiler. Biz nefret ettikçe ve isimlerini bağırdıkça neler olduğunu önemsemiyor, zaferler kazandıklarını sanıyorlar. Bu artık bir alışkanlığa dönüşmüş durumda, buğulu camın arkasından bizim uğultularımızın gelmesinin müptelası olmuşlar. Bu uğultu midelerinden gelen uğultuyu bile bastırabiliyor. Nefret Objeleri bu fonksiyonları ile İktidara muazzam bir fayda sağlıyorlar, hatta bir diğer kabiliyetleri olan ve sadece nefret objelerinde bulunan ters minyal fonksiyonunu kullanmaya pek gerek de duymuyorlar. Hizmet ettikleri iktidarın bir politikasının taban desteği için, ya da muhalif saflardaki bazı isimleri güçlendirmek ya da güçsüzleştirmek için kendilerine has bu yeteneği çok kullanmıyorlar. Çünkü karşılarına çıkan muhalefet temsilcileri, aslında Nefret Objelerinde olmayan bir yeteneği var sanıyor, “Muhalif bireyleri ikna yeteneği”…
Haftaya, Nefret Objeleri neden kimseyi ikna edemez? Muhalefet neden Nefret Objeleri çıkaramıyor?