Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Mutfaktaki Yangın Büyürken Etkili Bir Toplamsal ve Politik Mücadele

“Eski rejimin neredeyse bir tür “fotoğraf arabı” gibi benzer “devlet ve sermaye rasyonelleri”nin yeniden üretilmesi ile toplumsal formasyon değişiklikleri sağlamaya çalışan Erdoğan sonrası için en güçlü iktidar alternatifi, ne yazık ki, Erdoğan iktidarı ve onu iktidara taşıyan ittifakların ideolojik politik bagajlarını geleceğe taşımak isteyenlerdir. 

Seçimlerden önce, özellikle toplumdaki bütün değişim talebini sandığa indirgeyenler tarafından iktidarı götüreceği iddia edilen “mutfaktaki yangın” olanca hızıyla büyüyerek devam ederken, sandıkta iktidarı gönderemeyenler şimdi ülkede yaşananları adeta uzaktan izlemekle yetiniyor gibi.

Başka CHP ve Altılı Masa’nın diğer siyasal partileri, vatandaşın alım gücünü, yaşam enerjisini ve umudunu her geçen gün tüketen ekonomik kriz karşısında üç maymunu oynuyor. İktidar ve sermaye çevreleri gibi, muhalefet de ekonominin Mehmet Şimşek eliyle rasyonellerine kavuşturulacağına inanıyor olsa gerek ki, bu konuda her geçen gün yoksullaşan halkın sesine kulak vermiyor.

Oysa ki, Haziran 2023 seçimlerini Erdoğan ancak bir koalisyon kurarak (ve muhalefeti parçalayarak) yüzde 52 ile kazandı ancak partisi AKP yüzde 35 oy aldı. Açık ki, toplumun önemli bir kesimi AKP’de siyasal bir gelecek görmediğini belirtmiş oldu. Özellikle, CHP’nin Erdoğan sonrası yeni bir burjuva merkezi inşa etmek hedefi ile sağ muhafazakar seçmeni bir araya getirme hedefinde önemli ölçüde başarılı olduğunu açıklıkla söylemek gerekir. Bu açıdan ülkenin sağ muhafazakar seçmeninin önemli bir bölümünün (hatta AKP’nin ilk yıllarında destekleyenler de dahil olmak üzere) AKP’den ve Erdoğan’dan uzaklaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu durum Erdoğan iktidarının göründüğünün aksine daha zayıf olduğunun, iktidar zemininin parçalı olduğunun en açık göstergelerinden birisi olarak okunmalıdır.

Bir siyasal proje olarak AKP’nin uzun zaman önce toplum üzerindeki hegemonyasını yitirdiği Erdoğan’ın ise iktidarını baskı politikaları ve milliyetçi İslamcı söylemin dozunu arttırarak sürdürdüğü açık.

Erdoğan da bu durumun farkında olmalı ki, Haziran seçimlerindeki gerilemenin araştırılacağını belirtmişti. Hürriyet Gazetesi’nden Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Abdulkadir Selvi, 09 Ağustos tarihli köşe yazısında bu duruma işaret ederek AKP’nin gerilemenin nedenlerini bulmak üzere çeşitli araştırmalar yaptığından söz ederek AKP’deki gerilemenin üç nedenini belirtiyor:

“Ekonomi, Suriyeli Sığınmacılar, Değişim Talebi”

Erdoğan’ın bu üç başlıktan ilk ikisi hakkında ne tür bir “çözüm” geliştirmeye çalışacağı en azından Mart 2024 seçimlerine kadar kabaca belli olmuş durumda, ancak değişim talebinin içeriği belirsiz olduğu için o hususun ne tür bir yeni sorun alanı oluşturacağı halen ayın karanlık yüzü.

Seçimlerin hemen ertesinde ekonominin başına, burjuvazi tarafından ve muhalefetin önemli bir kesimi tarafından da kabul görecek, ekonomiyi tekrar kapitalist rasyonellere bağlayacak bir ekibi getirmesi, İçişleri Bakanlığı’na İstanbul eski Valisi Yerlikaya’yı getirerek kaçak göçmenlere yönelik ‘operasyonlara’ başlayarak toplumdaki kızgınlığı nötralize etmeye çalışması, yerel seçimlere oy oranını arttırarak girme çabası olduğu kadar ülkede büyüyen hoşnutsuzluk dalgasının boyutu ve tepkinin düzeyi ile de ilgili.

Haziran 2023 seçimleri sürecinde milliyetçi kişi, grup ve odakların seçimin tayin edici gücü haline geldiği de gözönüne alınırsa, göçmen karşıtı söylemin toplumun büyük bir bölümü üzerinde hegemonya kurduğu rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla bugün iktidarın yanlış politikaları sonucu ülkemize gelen göçmenlere karşı biriken öfkeye iktidar ve muhalefetin benzer bir yaklaşım içerisinde olması şaşırtıcı değil.

Aslına bakılırsa, çok uzun zamandan beri iktidar ile muhalefetin ülkenin temel meselelerine yönelik çözüm önerilerinin birbirinden farklı olup olmadığı da belirsiz.

Sürekli belirttiğimiz gibi, “Eski rejimin neredeyse bir tür “fotoğraf arabı” gibi benzer “devlet ve sermaye rasyonelleri”nin yeniden üretilmesi ile toplumsal formasyon değişiklikleri sağlamaya çalışan Erdoğan sonrası için en güçlü iktidar alternatifi, ne yazık ki, Erdoğan iktidarı ve onu iktidara taşıyan ittifakların ideolojik politik bagajlarını geleceğe taşımak isteyenlerdir. 

Belki de, önceki sermaye rejiminin muktedirleri, yeni sermaye rejiminin dışlananları, eski sermaye rejiminin dışlananları da yeni sermaye rejiminin muktedirleri haline dönüştüklerinden sürekli aynı kumaştan dikilmiş iktidar pelerini giymeye çalışıyorlar.”

Bu yüzden Meral Akşener ve Altılı Masa’nın diğer sağ muhafazakar bileşenlerinin yerel seçimler sürecinde ortak bir tutum alıp alamayacakları büyük oranda belirsizliğini korumaktadır. Özellikle daha önce Masa’yı çok kritik bir evrede devirerek Millet Koalisyonu’nun zayıf karnını gösteren Akşener’in 26 Ağustos’ta Afyon’da yapacağı iddia edilen açıklaması yerel seçim sürecine de etki edebilecek bir içerikte olup olmayacağı belli değil ancak, seçim sürecindeki ‘milliyetçi kabarış’tan Akşener’in Masa’yı tam devirmeden kimi yerlerde tek başına hareket ederek yararlanmak istemesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Aksi bir tutumun, Masa’yı tamamen dağıtması, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerin tekrar AKP’ye geçmesine hizmet edebileceği seçeneğini devreye sokacaktır. Mart 2024 yerel seçimlerinin Haziran 2023 seçimlerinin bir tür sağlaması olarak gerçekleşeceği göz önüne alınırsa, Erdoğan karşısında burjuva muhalefetinin nasıl bir siyaset izleyeceği önem kazanıyor. Ancak açık söylemek gerekir ise, bugün mevcut iktidara alternatif bir seçenek görünümünden çok uzaktalar.

Toplumsal muhalefet güçleri açısından da durum açık söylemek gerekirse çok iç acıcı görünmüyor. Sandık sonuçları (ve yaz rehaveti) etkisinden ve (tabi solun yapısal sorunlarından kaynaklı) nedenlerden ötürü olsa gerek, solun, sosyalistlerin, devrimcilerin mevcut dağınıklığı ve güçsüzlüğü aşma yönünde somut bir yönelimi görünmüyor. Akbelen Ormanları’ndaki mukavemet, Cumartesi Anneleri’nin yılmak bilmez inatları ve işçi direnişleri dışında adeta bütün toplumsal muhalefet güçleri ülkenin temel meselelerine yönelik çeşitli düzeylerdeki zayıf basın açıklamaları, kapalı salon etkinlikleri vb dışında adeta sosyal medyaya kadar geri çekilmiş halde.

Bu koşullarda, burjuva iktidar ve muhalefetin ülkeyi adım adım uçuruma sürüklediği koşullarda solun, sosyalistlerin devrimcilerin etkili bir toplumsal siyasal alternatif geliştirmek için harekete geçmesi çok gerekli.

Daha önce de söylediğimiz gibi “halkı her geçen gün yoksullaştıran, daha da yoksullaştıracağı artık kesin olan bu iktidara karşı toplumsal muhalefet güçlerinin etkili bir muhalefet sergilemek üzere inisiyatif alması gerekli ve zorunludur. (…)

Ancak toplumsal muhalefet güçleri ve sosyalistler ve devrimciler açısından bu mevcut tabloda bir seçenek oluşturma için mücadeleye girişmek her zamandan daha gerekli ve zorunlu.

Bunun yolu da devrimcilerin, sosyalistlerin cesaretle siyasetin merkezine talip olması ile mümkün olacaktır.

Bugün CHP’nin yarattığı büyük boşluğu emekçiler, yoksullar ve ezilenler lehine doldurabilmesi için devrimcilerin sosyalistlerin önünde kaçınılmaz ikili görev bulunmaktadır.

1-Toplumsal Muhalefet Güçlerini hızla derleyip toparlamak, toplumsal talepleri yüksek sesle yeniden dile getirmeye başlamak

2-Bu toplumsal talepleri hayata geçirebilmek için bağımsız etkili ve büyük bir sosyalist mukavemet koalisyonu kurmak için harekete geçmek!

Ülkemizin içinde bulunduğu bu koşullarda, toplumsal muhalefet güçlerinin yeniden derlenip toparlanması mevcut irili ufaklı bütün muhalefet güçlerinin yan yana gelmesi ve ülkede iktidara yönelik mevcut memnuniyetsizlik potansiyellerini güçlü bir sosyalist mukavemet koalisyonu etrafında yeni bir mücadeleye hazırlaması bugünün temel görevidir.”

Bir Cevap Yazın

Haftalık Siyasal Durum Değerlendirmesi