ABD Başkanı Donald Trump, koltuğuna veda etmesine sayılı günler kala Washington’daki “Amerika’yı Kurtar” adlı mitingiyle dünyanın gözlerini Amerika’ya çevirdiği bir dizi olaylara sebep oldu. Mitingin ardından kalabalık bir grup, silahlarla Kongre binasını bastı ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, şehirde 15 günlük sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bir süreç başladı. Tüm yaşananlar Trup’ın seçimlerde hile yapıldığı iddiasının oy tabanında ciddiye alınır bir karşılık bulduğunu gösterdi. Dünyanın çeşitli bölgelerine ‘demokrasi getirmek’ adına asgari müdahalelerde bulunan Amerika için yaşanan bu kalkışma şok etkisi yarattı.
Amerikan siyaset dünyasının girdiği bu süreçte aslında neler yaşandığını, yaşananların önümüzdeki dönemde Amerika’yı nasıl etkileyeceğini gazeteci Ceyda Karan Tek Soruda Gündem için yanıtladı.
Amerika’da neler oluyor? Yaşananların önümüzdeki döneme etkileri ne olacak?
“Amerika’da bu olan bitenin Anayasal düzene darbe niteliği taşıdığı bana göre tartışmasız. Böyle bir kalkışmanın tankla tüfekle ya da Amerikan ordusu kanalıyla yapılmamış olması, yöntemsel olarak böyle kalmış olması hedefleri açısından bir şey değiştirmiyor. Trajik olan, olayların Trump’ın teşvikiyle, beğenilsin ya da beğenilmesin, kurulu düzen içerisinde bir seçim sürecinin sonucunu kabullenmek istememesiyle ve bu sonucu tersine çevirmek için sıra dışı yollar kullanmasıyla meydana gelmesidir. Yaşananlar bu anlamıyla bir anayasal düzeni değiştirme girişimizdir. Silahlı birtakım insanların bir ülkenin onay mekanizmasını akamete uğratmak üzere baskın düzenlemelerinin başka bir izahı yok. Bu, sistemlerinin ne kadar iyi olduğu tartışması ayrı bir konu.
Diğer taraftan yaşananlar sistemin kendi kurallarını işletmekte zorlanıldığını bize gösteriyor. Trump faktörü bunda etkili elbette. Amerikan tarihinde bu tip başkanlar çok bulunmuyor belki ama Trump, sistemi zorlaması bağlamında en sıra dışı isimlerden bir tanesi. Olaylar engellendi ama engellenmeme olasılığı da zaten yoktu. Zira Cumhuriyetçiler dahil (kasımdan bu yana her ne kadar teslim sürecine itiraz edecek olanlar vardıysa da) Trump’a sahip çıkan olmadı. Kalkışma da tam bu nedenle Trump’ın işi gibi görünmesine rağmen açıkçası Trump’ın işine yaramadı. Ama o kalkışmayı gerçekleştiren taban yerlerinde duruyor. Capitol Grounds’in basılmasına verilen Cumhuriyetçi parti tabanındaki destek azımsanmayacak niteliktedir. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte Amerikan muhafazakar politikaların şekillenmesinde etkili olacak bir süreç olduğunu düşünüyorum.
SİSTEMİN AYAKTA KALMASININ ŞARTI TRUMP’IN CEZALANDIRILMASI
Trump yarattığı ortamda iktidar devrinin bir daha Cumhuriyetçilere geçemeyeceği temasını işledi. “Biz bu hileyi kabul edersek bir daha seçilemeyeceğiz” diyordu. Amerikan seçimi ve düzeninin temeli siyasetin iki parti arasında, top gibi birinden öbürüne atılmasına dayanıyor. Yaşananların Demokratlardan Cumhuriyetçilere ya da tersi bir süreci sekteye uğratacak bir sonucu doğurması halinde Amerika için başka şeylerden konuşmamızı gerektirecek. Bunun olamaması için aslında sistemin Trump’ı cezalandırması gerekiyor. Bunu savuşturmanın tek yolu Trump’ın cezalandırılması. Ama onu da yapacaklar mı belirsiz. Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Özetle Trump faktörü dediğimiz şey Amerikan politikaları için de bitmiş değil. Bu ancak Trump’ı hapse tıkarlarsa, azil süreci ya da başka sebeplerle bitecek bir şey. Aksi taktirde de Amerikan politikalarını etkileyecek bir süreç yaşanacaktır.
LİBERAL DEMOKRAT SİSTEMİN ZOR ZAMANLARI
Bu Amerika içi mesele… Bir de Amerika’dan dünyaya verilen mesaj var. Yaşananların aslında verili sistemi tehdit ettiğini söylemek yanlış olmaz. Sistemin iyi ya da kötü olup olmamasından bağımsız olarak, kapitalist düzen içerisinde parlamenter ya da farklı biçimlerine sahip işleyişlerde, toplumların rahatsızlıklarının sonucu (ekonomik, siyasi çeşitli sebeplerle) değişim imkanı öngören bir sistem. Çünkü burjuva demokrasisi halkın geniş kesimlerinin iktidarı değiştirebileceği fikrine sahip olmasına dayanıyor. Bu popülizm tartışmalarının ki bence en önemli tarafı, iktidarlara gelen liderlerin insanların elinden bu fikri alacak eğilimlere girmiş olmaları. Bu nedenle de Amerika’da yaşananlara Avrupa’dan da hızlıca tepkiler geldi.
Türkiye’de de benzer bir sıkıntıyı yaşıyoruz ki Dışişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde “kazansanız bile iktidarın size verileceğini mi zannediyorsunuz” dedi…
Toplamda dünyadaki kurulu sistemin, liberal demokratik çerçevesinin zorlandığı bir dönemden geçiyoruz. Amerika’da olup bitenler bu süreci de etkileyecektir.
MUKTEDİR ELİTLERİN REZİLLİĞİ
Bir de tabii Amerika’nın dünya halklarına yönelik müdahaleleri var. Yani Trump yönetiminde açıkça gördük ki Venezuella’da iktidar yıkılmaya çalışıldı. Paralel iktidarlar kuruldu. Mesele Maduro’yu beğenmek beğenmemek meselesi değil. Mesele şu, onlar bir tarafı, son derece karmaşık bir şekilde istihbarat servislerinin rol oynadığı, suikastlerin, komploların eksik olmadığı süreçte başka bir ülkedeki iktidarı değiştirmeye çalıştılar ve başaramayıp yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bu yeni değildi. Şimdi dünyaya demokrasilerini bir örnek gömlek gibi giydirmek için her türlü şeyi yapabilecek muktedir elitler rezil oldular.
Kaldı ki Amerikan demokrasisi sınıfsal perspektiften ne tür bir demokrasi ki korunması gerekiyor? Hangi sosyo-ekonomik temelde ne gibi şahane yanları var ki korunması gerekiyor? Pandemiye baktığımızda nüfusun yüzde 1’i ölmüş. Sağlık özel sektöre dayalı. Çalışamayan insanın sağlık sıkıntısı yok, ölüyor. Böyle bir sistemin kurumsal demokrasisini savunulması gerektiği fikri bir tarafta öbür tarafta çiçek aşısı yüz binlerce insanı kurtarmış, herkese bedava sağlık hizmeti sunabilen başka bir sistem olan Çin Halk Cumhuriyeti ise yıkılmalı… Buradaki çifte standart tabii ki herkesin gözüne girdi nihayetinde. Amerika’da yaşananlar bize hem Amerika’ya dair hem de Amerika’nın dünyadaki duruşuna dair, dünyaya mal etmeye çalıştıkları fikri ve kurumsal temellere dair üzerinde tartışılması gereken ciddi şeyler olduğunu gösteriyor.”