Kürtaj ve kürtaj üzerinden yürütülmekte olan kadın politikaları hem yerel hem de evrensel boyutta yaşadığımız dönemin kanayan yaralarından bir tanesi. COVİD-19 pandemisiyle birlikte çöküşü giderek hızlanan kapitalist sağlık sistemleri, hali hazırda var olan eşitsizlikleri daha da görünür kılarken, özelleştirilmiş ve ücretsiz sağlık hizmetinden mahrum bırakılmış kadınlar, yozlaşmış kadın sağlığı politikaları ve kürtaj hakkının engellenmesi ile adeta yaşam mücadelesi vermekte.
Kürtaj aslında kadınların doğum yapabilmeleri ve sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri kadar doğal ve temel bir insan hakkıdır. Öyle ki günümüzde; gelişen sağlık teknolojileri ve yöntemleriyle kürtaj, kadın sağlığına ve yaşamına yönelik herhangi bir risk içermeden ve hatta cerrahi operasyona dahi gerek duyulmadan gerçekleştirilebilmektedir. Tıbbi düşük veya medikal kürtaj, cerrahi bir operasyona ve hatta belli semptomlar haricinde klinik yardıma dahi ihtiyaç duyulmadan kadınlar için güvenli kürtajı mümkün kılmaktadır.
Kadınların güvenli kürtaja erişimine dair bütün bu gelişmeler yaşanırken, kürtaj politikaları; patriarkal sistem ve erkek hegemonya içerisinde dünyanın dört bir yanında yasaklar şeklinde karşımıza çıkıyor. Kadın sağlığı ve doğurganlık özgürlüğü “aile kurumunun devamlılığı” adı altında yasaklanırken, kadınların onurlu yaşam ve bedenleriyle ilgili karar alma haklarını gasp ediyor.
Tüm bunlara rağmen aslında “kadınlık” üzerinden kadının doğurganlığını kontrol etme özgürlüğünü ve yaşam hakkını tehdit eden yasaklarla dahi sonlandırılan gebelik sayısında Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre bir azalma bulunmuyor.* Ücretsiz, güvenilir ve ulaşılabilir kürtajı mümkün kılmayan politikalar neticesinde kadınlar, merdiven altı denilebilecek sağlıksız ve ıstıraplı kürtaj işlemlerinin öznesi haline geliyor.
Kürtajı tamamen yasaklayan veya sınırlandıran yasalar, kadınları toplumsal cinsiyet kodlarına sıkıştırmaya ve bu yolla kadınların yaşam haklarına ve onurlarına yönelik toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa uğramalarına sebebiyet veriyor. Bunun dışında zorunlu tıbbi kürtaj yaptırması gereken kişiler açısından, kürtajın suç kapsamında değerlendirilmesi ise yaşam hakkının hükümet politikaları aracılığıyla birinci elden ihlaline sebebiyet vermekte.
Kürtaj hakkının tamamen yasaklanması veya fiilen ücretsiz, güvenilir ve ulaşılabilir kürtaj hizmeti sunulmamasının sonuçları hem kadınlar hem de sağlık sistemleri üzerinde ciddi tahribata sebebiyet veriyor. Buna rağmen, bugün dünyanın çok az ülkesinde isteğe bağlı kürtaj hakkı ulaşılabilir, temel bir yaşam hakkı olarak kabul ediliyor. Kadınlar, dünyanın dört bir yanında kürtaj ve bedenleri üzerinde karar alabilme hakları için mücadelelerini sürdürüyor; patriarkal, muhafazakâr hükümet politikalarına ve toplumsal cinsiyet kodlarına karşı sokağa çıkarak seslerini duyurmaya çalışıyor.
POLONYA’DA KADINLAR KÜRTAJ HAKLARI İÇİN GREVDE
Bugün Polonya’da bu mücadelenin bir örneğine rastlamak mümkün. Polonya Anayasa Mahkemesi’nin hali hazırda kısıtlı olarak izin verilen kürtaj yasasını tamamıyla yasaklayan bir karar vermesiyle birlikte kadınlar tekrardan sokaklarda haklarını aramaya başladı.
2016 yılından itibaren meclis gündemine taşınan kürtaj yasakları için protesto haklarını kullanan Polonyalı kadınlar bugün, “fetal anormallikler sebebiyle gerçekleştirilen” kürtajların da anayasayı ihlal ettiğine dair Anayasa Mahkemesi kararına karşı haklarını arıyorlar. Yüksek Mahkeme kararı doğuştan kusurlu fetüslerin varlığı halinde kürtajı yasaklayan bir yasa tasarısının önünü açmış durumda, bundan sonra kürtajın sadece tecavüz, ensest ya da annenin hayatının tehlikede olması amaçlarıyla yapılabileceği, ama ceninin ciddi sağlık sorunları olması durumunda yapılamayacağı anlamına geliyor.**
Bir süredir kadınların hak arayışlarını sürdürdüğü eylemler üzerine Polonya’da iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi lideri kararın değiştirilemeyeceğini söyledi.
Muhafazakâr sağcı Hukuk ve Adalet Partisi, karara karşı ayaklanan kadınların eylemlerinin “Polonya’ya ve Katolik Kilisesi’ne karşı gerçekleştirilmiş bir saldırı” olduğunu ifade ederek aslında dünyanın dört bir yanındaki popülist iktidarlar gibi kadınların bedenleri üzerinden yürütülen sömürü politikalarına bir örnek veriyor.
Buna karşılık Polonya’da kadınlar, üzerlerinden yürütülen çirkin politikaya karşı seslerini yılmadan, usanmadan yükselterek, başta başkent Varşova’da olmak üzere ülkenin birçok şehrinde eylemler düzenleyerek “Kadın grevi” için çağrı da bulundular.
Son olarak Polonya’nın dört bir yanından yüzbinlerce kadın, henüz yürürlüğe girmemiş yasayı ve Anayasa Mahkemesi kararını protesto etmek için başkent Varşova’da muhteşem bir gösteri gerçekleştirdiler. Otoriter rejimlere karşı muhteşem bir başkaldırı olarak tarihe geçecek bu dayanışma ise deprem felaketinin ülkemizi sardığı bu günlerde hepimize bir umut ışığı olarak göründü.
Polonya’da yakın zamanda örneğine rastladığımız ancak dünyanın dört bir yanında uzun süredir kadınların kanayan yarası haline gelmiş kürtaj yasakları, başta kadınların yaşam hakkı ve sağlık hakkı olmak üzere temel insan haklarına aykırılık taşımakla birlikte kadınları, “annelik” sıfatı dışında başka bir varlığı yokmuşçasına ötekileştiriyor ve toplumsal cinsiyet kodlarıyla kadınların fiziksel ve ruhsal bütünlüklerine saldırı niteliği taşıyor.
KÜRTAJ, TÜRKİYELİ KADINLARIN DA KANAYAN YARASI
Bugün Türkiye’de de kadınlar isteğe bağlı kürtaj hizmetine erişmekte ciddi sorunlar yaşamakta. Pandemi sebebiyle çöküşü giderek hızlanan sağlık sistemimizde bugün isteğe bağlı olarak kürtaj hizmeti veren bir devlet hastanesi bulmak neredeyse imkânsız olmakla birlikte, sadece birkaç özel sağlık kurumunun bu hizmeti çok yüksek ücretler karşılığında gerçekleştirdiği biliniyor.
Türkiye’de bugün güvenli, ücretsiz ve ulaşılabilir kürtaj hakkı kadının, daha doğru bir söylemle hamile kalabilen her kişinin yaşam hakkı olarak tanınmıyor. Kadınlar, kürtaj hizmetine ihtiyaç duyduğunda bu taleplerini çekinmeden kendisine en yakın sağlık kurumuna iletip bu hakka ulaşamadığı sürece de böylesine bir yaşam hakkından bahsedebilmek mümkün olmayacaktır.
Bugün tam olarak tüm kadınlar adına kadının sömürüsü üzerine kurulu olan kürtaj ve doğum kontrol yasaklarını içeren patriarkal sistemin muhafazakâr politikalarına karşı Polonyalı kadınlarla birlikte mücadele etme zamanı. Bu yüzden bizler de sesimizi yükseltiyoruz; “Kirli politikalarınızı bedenimizin üzerinden çekin! Hiçbir kadın mücadelesinde yalnız değildir!”
* “Kürtajı yasaklayan yasalar, onurlu yaşama ve bedenimizle ilgili karar alma hakkımıza yönelik bir saldırıdır” 23 Aralık 2019 https://www.amnesty.org.tr/
** BirGün, Polonya’da kadınlar kürtaj hakkı için eylemde, 27.10.2020