Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Kur’an’da Hümanizma Üstüne

“O’nun buyruğu, sevgi yolunda yürümenizdir.”

Bu söz Kur’an’da geçiyor dersem şaşırır mısınız? Şaşırdıysanız haklısınız. Bu söz İncil’de Yuhanna’nın 2. Mektubu, 1:6’da

Kur’an’da insan sevgisine ilişkin böyle sözler yoktur; ama şu sözlerin insan sevgisiyle ilgili olduğu düşünülür:

1) Meryem 13

Meryem Suresi 12,13,14.Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl” deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve safiyet verdik. O, Allah’tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, başkaldıran bir zorba değildi. Diyanet İşleri Meali (Eski) Bu ayetteki “hananen” sözcüğü sadece burada geçer ve genellikle kalp yumuşaklığı olarak anlamlandırılır.  Söz Yahya’ ile ilgilidir. Yani buradan genel bir insan sevgisi çıkarılamaz.

2) Maide 32’de İsrail oğullarına yönelik olarak koşullu da olsa bir insan öldürmenin tüm insanlığı öldürmek olduğu anlatılır.

Maide 32 Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık: “Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur”. And olsun ki, onlara belgelerle peygamberlerimiz geldi, sonra buna rağmen, onların çoğu yeryüzünde taşkınlık edenler oldu. Diyanet İşleri Meali (Eski)

Suat Yıldırım bu ayeti açıklarken şunları söylüyor:

Bu âyet insan hayatının kutsallığını vurgulayan en mükemmel bir beyandır. Hayatın korunması için, her bir kişi, başkasının hayatının kutsallığını kabul edip onu korumaya çalışmalıdır. Mevdûdi’nin dediğine göre bu hüküm mevcut Tevrat’ta yer almaz. Ama onun tefsiri olan Talmud’da değiştirilmiş olarak: “İsrail’den tek bir kişiyi öldüren, tüm ırkı öldürmüş gibi cezalandırılacaktır” tarzında yer alır (Tefhim, bu âyetin açıklamasında). Suat Yıldırım Meali Maide 32. Ayet Açıklaması

Bu alıntıda da görüldüğü gibi İslamcı kesimin yazarları ve siyasetçileri bu ayetten yola çıkarak İslam’ın insan sevgisiyle dolu bir din olduğunu anlatırlar. Bu savlarını kanıtlamak için ayetin sadece “Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur “tümcesini alırlar. Üstelik genellikle koşullu bölümü yani “bir kimseyi (bir kimseye ve yeryüzünde BOZGUNCULUĞA karşı olmadan) öldürürse” koşullu tümcesinde parantez içine aldığımız yan tümceciğini yazmazlar. Oysa ayetin iki anlamsal boyutu vardır:

a) Ayette doğrudan tüm insanlara değil İsrail oğullarına seslenilmiştir. Üstelik çok eski dönemlerde. Yani bu sesleniş Peygamber döneminde yapılmış değildir.  Buradan bir genelleme yapılarak bütün insanlık için geçerli bir ilke çıkarılabilir mi? Çok zor.  Bunun daha net, güncel ve doğrudan İslam’la ilgili bir söyleyişle olması gerektiği açıktır.

b) Ayetteki koşul anlamı. Ayete göre insan bir insanı başka bir insanın ölümüne karşılık olarak öldürürse bir sakınca yoktur. Daha da önemlisi yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olarak insanların öldürülebileceğidir. Peki, kimin bozguncu olduğuna kim arar verecek, nasıl karar verecek? Örneğin bir yönetici çıkıp da “Hıristiyanlar, bozguncudur, Yahudiler bozguncudur; Budistler bozguncudur;  Aleviler, hatta milliyetçiler, solcular, İslamcılar bozguncudur derse bu kitleler öldürülecek mi? Ayetteki bu ifade hiç kuşkunuz olmasın İslam tarihinde iktidar mücadelelerinde çok ve acımasızca kullanılmıştır. Daha Halife Ali döneminde Ali yanlıları Haricileri böyle suçlamışlar, Hariciler de onlara aynı suçlamalarla karşılık vermişlerdir. Muaviye ve Ali taraftarları da aynı suçlamalarla birbirlerini öldürebileceklerine inandırılmışlardır. Basra’da(Cemel Savaşı), Sıffin’de, Nehrevan’da yüz bini aşkın Müslüman bu savaşlarda birbirini bu gerekçelerle öldürmüştür. Osmanlıdaki öldürmelerin gerekçesi de bozgunculuk olmuştur. Fatih’in çocukları Cem’le Beyazıt mücadelesinde de benzer suçlamalar vardır. Kurtuluş Savaşı’nda Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ve Teali İslam Cemiyeti Başkanı, İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi İskilipli Atıf Hocanın İngiliz uçaklarıyla dağıttığı bildirilerde de Mustafa Kemal ve arkadaşlarına da bu şekilde suçlamalar yönetilmiştir.

Özetle sevgili okur, bu ayetten insan sevgisi çıkarmak doğru değildir. Tarihsel olarak da tam tersi bir biçimde ayetteki yan yargı ön plana çıkarılmış; bırakın insan sevgisini Müslümanların birbirine yönelik sevgileri bile dikkate alınmamıştır. Çünkü bir Müslüman öteki Müslümanı bozguncu olarak görünce onu öldürmeyi de mubah saymıştır.

Kur’an’da şu ayetlerde de insan sevgisine değinildiği öne sürülmektedir.

Mümtehine 1 Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz; oysa onlar, Rabbiniz olan Allah’a inandığınızdan ötürü sizi ve Peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer sizler Benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden onlara sevgi gösteren kimse, şüphesiz doğru yoldan sapmıştır. Diyanet İşleri Meali (Eski)

Allah müminlere sesleniyor ve size gelen gerçeği inkâr edenleri sevmeyin diyor. Buradan Müminleri ya da Müslümanlar sevmek anlamı çıkarılabilir; ama tüm insanları sevmek anlamı çıkarılamaz.

Mümtehine 7’de dolaylı ve olası bir sevgiden söz edilir.

Allah’ın sizinle, düşmanlık gösterdiğiniz kimseler arasında bir sevgi yaratması umulur; Allah Kadir’dir, Allah bağışlayandır, acıyandır. Diyanet İşleri Meali (Eski)

Bu ayette insanların birbirini sevmesinden söz edilmiyor; ama düşman olanların bile sevilebileceğinden söz ediliyor. Daha doğrusu Allah’ın böyle bir imkân ya da fırsat yaratabileceği umuluyor.

Evet, sevgili okur!

Kur’an’da insan sevgisinden söz eden ayetler bunlar. Görüldüğü gibi Kur’an’da İncil’deki şu sözlere benzer açıklıkta insanları sevmeye yönelik sözler yoktur. “Her şeyden önce birbirinizi candan sevin. Çünkü sevgi birçok günahı (kötülüğü)örter. Söylenmeksizin birbirinize konukseverlik gösterin. “Petrus’un 1.Mektubu 4:8,9

Hoş, Hıristiyanlar yüzlerce yıl bu ve benzeri ayetlere rağmen insanlara zulüm ve işkence ettiler; yaktılar, öldürdüler. Hem de en yetkili din adamlarının emriyle… Aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp Roma’da diri diri yakılarak idam edilen İtalyan filozof, rahip, gökbilimci Giordano Bruno’yu anımsayın!

İslamcı siyasetçiler Allah sevgisinden söz ederler.  Vatan, millet sevgisinden söz ederler. Zaman zaman da insan sevgisinden söz ederler. Son on dokuz yıllık iktidarında “Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim /Yaratandan ötürü” dizelerini dillerine pelesenk edenlerin uygulamada zerre kadar insan sevgisine önem vermediklerini birçok davranışlarıyla gördük. Gezide oğlu katledilmiş bir anneyi yuhalatanlar biliyoruz. Elbette tüm Müslümanları insan sevgisinden uzak olarak göremeyiz; ama tüm İslamcı siyasetçileri için(Müslüman siyasetçiler demiyorum) bu genellemeyi yapabiliriz. Çünkü onları bundan alıkoyacak bir kutsal emir de tavsiye de yok. Bu yüzden hele iktidarı ele geçirmişlerse dillerinden hakaret hatta küfür; yüreklerinden kin eksik değildir İslam’ı siyasi çıkarları için kullananların.

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR