İşsizlik Önce Kadınları Vurdu

Pandemi sürecinde kadınların en çok sosyal destek talep ettiğini söyleyen Melike Keleş, “Kayıt dışı çalışma, kadınların yoğun olarak hizmet sektöründe çalışması gibi nedenler kadınları birdenbire işsizliğe sürükledi” dedi.

Covid-19 salgını ile birlikte hayatın her alanındaki politikaların insan odaklı olmadığı bir kez daha gözler önüne serildi. Pandemi sürecinden en çok zarar gören dezavantajlı grupların başında ise yine kadınlar yer aldı. Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğunun artması, kadınların temel haklarının ihlalleri, var olan sözleşmelerin hayata geçirilmemesi gibi zaten var olan sorunlar pandemi sürecinde daha da derinleşti. İktidar politikalarıyla yok sayılan kadınların hayati sorunlarının pandemi sürecine tezahürlerini Mor Çatı gönüllüsü Melike Keleş ile konuştuk.

Pandemi sürecinde evde geçirilen zaman arttıkça ev içi şiddetin de yükseldiği belirtiliyor. Bu süreçte kurumunuza olan başvuru sayısı arttı mı? Pandemi sürecinin sizdeki yansıması nasıl oldu? Pandemi sonrasına oluşturulabilecek bir “sosyal program” için hangi sorulara cevap aramak ve nasıl bir program ortaya koymak gerekir?

Çok sorulan bir soruyla başlayabiliriz; kadına yönelik şiddet alanıyla ilgili neler yaşandı, bu dönemde şiddet arttı mı? Bu dönemde ulusal ve uluslararası medyada kadına yönelik şiddetin arttığına dair yaygın bir söylenti oluştu ve bu da bir etki yarattı. Şiddet arttı mı sorusuna cevap verebilmek için nitelikli verilere ihtiyacımız var, ancak devlet hiçbir zaman bu alanla ilgili nitelikli bir veri tutmuyor. Şiddetle ilgili başvuruların en çok geldiği yer devlet kurumları ve buralara gelen nitelikli veya niteliksiz veriler toplumla ve kadın örgütleriyle paylaşılmıyor. Bu bizim yıllardır söylediğimiz ve üzerinde durduğumuz bir konu aslında. Nitelikli veriden kast ettiğimiz şu aslında kaç kadın hangi şiddet türlerine maruz kalmış, kaç kadın sığınak desteği istemiş veya yasal haklarını öğrenmek istemiş veya kaç kadın yasal haklarını bilip bunlardan yararlanmak istemiş. Bütün bu verilere göre kadına yönelik şiddetle mücadelede nasıl önlemler alınmış veya alınmamış.

ŞİDDET MAĞDURU KADIN DESTEKSİZ KALDI

Verileri sadece rakamlara indirgersek rakamlar bir şey ifade etmez. Tek bir kadının bile şiddet görmesi çok önemli ve bunun için mücadele mekanizmalarına bakmak gerekiyor. Dolayısıyla pandemi döneminde de bu anlamda bir veri tutulmadığı için biz sadece kendi verilerimize bakıp buradan sonuçlar çıkarıp bu sonuçlar üzerinden politika yapmaya çalışıyoruz. Her şeyden önce bu erkekler pandemi dönemiyle birlikte birdenbire şiddet uygulamaya başlamıyor aslında. Fakat pandemi döneminde kadınlar, şiddet uygulayanla 7/24 bir arda yaşamanın dezavantajını yaşadılar ve bu durumda daha sık şiddete uğradılar. Kimi zaman destek mekanizmalarını aramak onlar için çok güç hale geldi, çünkü bizi arayan dayanıştığımız kadınlar bizi genelde kocalarının evde olmadığı yalnız oldukları saatlerde arıyorlar. Pandemi döneminde aldığım başvurularda birkaç örnek yaşadım. “eşim aşağıda, acaba mesajlaşarak konuşabilirmiyim” veya “kapatıyorum konuşamam” gibi örneklere tanık oldum. Bu durum bizlere bir kez daha, evlerin kadınlar için ne kadar güvenli yerler olduğunu sorgulamamıza neden oldu. Yine kendi verilerimize baktığımızda Pandemi döneminde, şiddete uğrayan kadınlar destek mekanizmalarına erişimde büyük zorluk yaşadılar. Daha önce de yaşanan kötü uygulamaların arttığını gördük.

PANDEMİDE DEVLET MEKANİZMALARI TIKANDI

En fazla başvuru nedeni, bizim de en çok üzerinde durduğumuz konu; şiddet nedeniyle devlet kurumlarına başvuran kadınların kötü uygulamalarla karşılaşması oldu. Kadınların bir takım yasal hakları var, kadına yönelik şiddetle ilgilenen devletin mekanizmaları var, yasalar var, 6284 sayılı tedbir ve koruma kararı içeren karar var, sığınaklar var. Bu noktalarda mekanizmaların nasıl çalıştığına baktık. Sistemin tıkandığı, kötü uygulamaların yaşandığı ile ilgili eski ve yeni çok fazla başvuru aldık. Sırf yasal haklarını kullanamadığı için bizi arayan çok fazla başvuru oldu. Zaten kötü işleyen devlet mekanizmaları tam anlamıyla tıkanmış duruma geldi.

EN ÇOK SOSYAL DESTEK TALEP EDİLDİ

Bu alanda çalışan kadın örgütleriyle bir araya gelip deneyimlerimizi aktardığımızda gördük ki; kadınların en çok ihtiyaç duyarak talep ettikleri konu sosyal destek olmuş. Bize yapılan başvuruların detayında da bunu gördük. Çünkü kadınlar pandemi koşullarında büyük bir yoksullukla karşı karşıya kaldılar. Kayıt dışı çalışma, kadınların yoğun olarak hizmet sektöründe çalışması gibi nedenler kadınları birdenbire işsizliğe sürükledi. Özellikle yalnız yaşayan kadınlar bu sorunları oldukça fazla yaşadılar. Yasal olarak devletin sağlamakla yükümlü olduğu sosyal destekler sunulamadı, bu mekanizma tıkandı. Bize yapılan yeni başvurularda kadınların bir paket makarna için bile sosyal desteklerden yararlanmakta çok büyük zorluklar yaşadıklarını biliyoruz. Bize başvurmayıp bu sorunları yaşayan veya devletin kurumlarına başvurup o kurumların tıkanıklığını yaşayan çok daha fazla kadın olduğunu da biliyoruz.

Pandemi koşullarında en çok öne çıkan konu kurumların işlemez hale gelmesiydi. Pandemi dönemi ile birlikte zaten sorunlu olan bu devlet mekanizmaları tam anlamıyla çöktü. Devletin açtığı kampanyalara (biz bize yeteriz gibi) internet üzerinden başvuran kadınlar oldu ancak geri dönüş alamadılar. Pandemi öncesinde de kadına yönelik şiddetle ilgili yasalarda, kadınların hakları konusunda her zaman kötü uygulamalarla karşılaşıyorduk. Örneğin 6284 çok geniş kapsamlı bir yasa ve sadece kadına şiddet uygulayanı uzaklaştıran değil aynı zamanda kendi hayatını yeniden planlamak için birtakım olanaklar sunan ve o olanakları hayata geçirme konusunda destekleyen maddeleri içeriyor. Çok açık bir şekilde ihtiyacı olan kadınların geçici maddi destek almasını söyleyen maddeler var. Pandemi öncesinde bize başvuru yapan kadınları yönlendiriyorduk ancak bu maddeden yararlanan bir tane örnek göremedik.

“SALGIN VAR SIĞINAKLAR KAPALI”

Pandemi öncesinde kadınlar nasıl destek alıyordu? Kaymakamlıklara, sosyal hizmet kurumlarına başvurularda bulunuyorlardı ve kaymakamlıklardan, valilikten destek alanlar oldu ancak bu destek bir defaya mahsus olabiliyordu. Buralarda da o kadar kötü uygulamaya maruz kalıyorlardı ki kimi zaman bizim araya girmemiz, yasaları hatırlatmamız gerekebiliyordu. Buna rağmen alamayan kadınlar da oldukça fazlaydı. Bütün devlet kurumlarında salgın gerekçesiyle başvuran kadınların, bu kurumlarda çalışanlarca, salgın bahane edilerek yanlış yönlendirmeleri oldu veya “salgın var sığınaklar kapalı” “salgın var günde 15 kişiye bakamam” gibi uygulamalarla karşılaştılar.

Bizim verilerimizin bir diğer önemli noktası da Pandemi döneminde okulların ve işyerlerinin kapanmasıyla ailelerinin yanına dönmek zorunda kalan bekar kadınların, aile içindeki uğradıkları şiddet nedeniyle bize olan başvurulardaki artışlar oldu. Mesela burada öğrenci bir kadını devlet sığınağına yönlendirmekte büyük sıkıntı yaşadık, çünkü uzaktan eğitim almaları için, sığınaklarda bütün bu olanakların olması gerekiyordu. 6284 sayılı yasadan yararlanıp şiddet uygulayanı evden uzaklaştırma konusunda ise, uygulayan baba olduğu için buna cesaret bile edemiyor haklı olarak. Konuşmamın başında da söylediğim gibi, nitelikli veriler toparlanmış olsa ve bu verilere göre nitelikli önleyici tedbirler alınırdı. Ama bugün hala, “babandır”, “kocandır”, “abindir” gibi sözlerle kadınlar şiddet ortamına dönmek zorunda bırakıldı/bırakılıyor.

Belediyelerin kadına yönelik şiddete ilişkin bünyelerinde bulunan kurumların çalışmalarında pandemi sürecinde şiddetin yüzde 40 arttığına ilişkin haberler yer aldı. Alo 183 yapılan başvuruların yarı oranda yükseldiği bildirildi. Pandemide kadına yönelik şiddetin önüne nasıl geçilebilir?

Melike KelesPandemi döneminde kimi büyük şehir belediyelerin çeşitli destek mekanizmalarını oluşturduklarını biliyoruz. Telefonla veya online üzerinden psikolojik destek hattı oluşturdular, yine ekonomik destek hattı oluşturdular. Hatta bu destek hatlarına bizler de birçok kadını yönlendirdik.  Kadına yönelik şiddetin yüzde 40 artmasını hangi verilere dayanarak söylendiği önemli tabi ki, misal daha önceleri aldıkları başvuruya kıyasla mı bunu söylediler veya yeni kurulan psikolojik destek ve sosyal destek kurumlarına mı gelen başvurular üzerinden mi söylendi açıkçası tam bilemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim sosyal yardım talebi için tüm büyük ve ilçe belediyelerindeki başvurularda büyük bir artış gözlendi. Belediyelerin bunu yapması gerekiyor zaten, kadınların şiddetten uzaklaşabilmesi için destek mekanizmalarını oluşturmakla yasal yükümlülüğü vardır. Kimi belediyeler bu eksikliği kısmende olsa yerine getirmeye çalıştı.

ALO 183 PANDEMİDE ÇÖKTÜ

Alo 183 hattına gelince, sadece şiddet mağdurlarının değil dezavantajlı grupların destek aldığı bir hattır. Kadına yönelik şiddetle ilgili özel bir danışma hattı yoktur. Kadın örgütleri bu sorunu çok sık gündeme getirdi hatta İstanbul sözleşmesi izlemesini yapan GREVİO’nun Türkiye değerlendirmesinde bu sorunu ortaya koyarak bunun bir ihtiyaç olduğunu raporunda belirledi. ALO 183 bu ihtiyacı gidermemişken pandemi döneminde tamamen çöktü. Hatta Mor Çatı’ya başvuran kadınlardan edindiğimiz bilgiye göre, bu hatta çalışanların da yeterli donanımda olmadıklarını öğrenmiş olduk. Bu hattı arayan kadınlardan Mor Çatı’ya yönlendirme yapıldığına da tanık olduk. Karantina süreçlerinin ilk aylarında hat tamamen tıkandı kontrol amaçlı aradığımızda biz de ulaşamadık. Çünkü bütün dezavantajlı grupların sosyal destek dahil bu hattı araması sistemi işlemez hale getirdi. Biz yıllarca bunu dile getirmiş bulunuyoruz, özellikle pandemi döneminde bunu yayınlarımızda sosyal medya paylaşımlarımızda ve devletin kurumundan talep edilen yazılarımızda sıkça dile getirdik. Fakat bizi kimse duymadı dikkate almadı. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultay bileşenleri olarak bu dönemde yaptığımız kampanyalarda bu talebi de öne çıkaran kampanya yaptık.“ALO 183 sadece kadına yönelik şiddet alanında başvuru alan yardım hattı olmalı “dedik.

Ayrıca kadınları, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Kadın Acil Destek(KADES) uygulaması olan aplikasyona yönlendirdik. Şiddet anında telefonla konuşmak çok tehlikeli olabiliyor, KADES uygulamasının butonuna basıyor ve polisin gelmesi gerekiyor. Aslında iyi bir uygulama, kadınlar kimi zaman şiddet anında telefonla konuşamıyor bu uygulama çok pratik ve biz de bu uygulamayı başvurularımıza yönlendirdik hatta şiddet nedeniyle karakola giden kadınlara bu uygulamayı yüklemişler ve kullanmalarını söylemişler. Ne yazık ki, pandemi döneminde KADES uygulamasının da kötüye gittiğini gördük. Butona bastığı halde polisin gelmediğini en sonunda yine telefon açmak zorunda kaldığını söyleyen kadınlar oldu.

DEVLET ÇÖZÜME KÖR SAĞIR DİLSİZ

Devlet bilim kurulu kararıyla 65 yaş üstü ve 18 yaş altına önlemler getirdi ama kadına yönelik şiddetle ilgili hiçbir şey yapmadı. Buna ilişkin de acil eylem planı olmalı ve uygulanmalı. Bakanlık, valilik, belediyelerden bilgi edinme çalışmalarımız oldu ancak devletten bir yanıt alamadık.

Mor Çatı’nın yürütmüş olduğu bağımsız bir sığınak olduğu için telefon üzerinden bile dayanışma merkezini arayıp bizimle irtibat kurmaları yeterli, boş yerimiz varsa kadınların kabulünü yapabiliyoruz. Ancak devletin sığınma evine ihtiyaç duyan kadın, talebini polis üzerinden yapmak zorunda. Burada da kadınları sığınaklara almamak için yine salgın bahane edildi. “Salgın var sığınaklara alım yapılmıyor”, “sağlık kontrolüne gidin test yaptırın gelin (test yaptırmak için koşulların olması gerekiyor biliyoruz)” gibi çeşitli bahaneler öne sürdüler. Halbuki devletin bir karantina programı olması gerekiyor, başvuran kadınlara test yapılır, karantina süresinde bir yerde tutulur, sonrasında sığınağa alınabilir.

Buraya kadar Pandemi döneminde kadına yönelik şiddetle mücadelede mekanizmaların kötü uygulamalarından bahsettik. Çünkü hakikaten çok kötü uygulamalar yaşadı kadınlar. Özellikle pandemi gibi olağanüstü dönemlerde devlet acil önlem paketi çıkarmalı, başta bütün yasalar uygulanmalı, uygulamayanlar yasaları ihlal edenler hakkında yaptırım olmalı. Her bir kurum görevlileri kafasına göre takılmaz. Birçok konuda hemen genelge çıkaran devlet şiddetle mücadelede de acil önlem paketiyle birlikte genelge çıkartıp bütün kurumlara bunu yaygınlaştırmalı. Acil eylem planını kamu spotu ve görsel medya aracılığı ile duyurmalı. Elbette bütün bu önlemler şiddettsiz bir toplumun kapısını açmaz, çünkü kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele çok uzun erimli bir mücadele. Kadın erkek eşitsizliğinden kaynaklı olduğu için bu bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadeledir. Ama etkin bir mücadele ile kadınlar yalnız ve korunaksız olmadığını anlar. Yasalara güvenir ve şiddet uygulayan için bir caydırıcılık da olur.

10 MADDELİK ACİL EYLEM PLANI

Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultay bileşenleri olarak bu dönem acil yapılması gerekenleri şöyle sıraladık;

Alo 183, sadece kadına yönelik şiddet alanında başvuru alan Acil Yardım Hattı olmalıdır.

Sığınak ve acil barınma ihtiyacının karşılanması için sığınak sayısı ve kapasitesi arttırılmalıdır.

KADES uygulaması tüm platformlarda etkin bir şekilde duyurulmalı/paylaşılmalıdır.

Sosyal yardımlar/desteklerin öncelikle erkek şiddetine maruz kalan kadınlara ulaştırılmasının önü açılmalıdır.

Yerel yönetimler tarafından hazırlanan acil eylem planlarında kadına yönelik şiddet faktörü dikkate alınmalı, kadınlara yönelik hizmetlere yer verilmelidir.

Kamu spotu aracılığıyla kamuoyuna salgın önlemleri süresince kadınların tüm yasal haklarının devam ettiği/var olduğu konusunda bilgilendirme yapılmalıdır.

Kadına yönelik şiddete karşı sosyal, hukuki ve psikolojik destekler online platformlara taşınabilmeli ve güçlendirilmelidir.

Şüpheli kadın ölümleri mutlaka titizlikle incelemeye alınmalı ve aydınlatılmalıdır.

Kadınların şiddet sonrası destek mekanizmalarına erişimi için Pandemi önlemleri çerçevesinde kolaylaştırıcılık sağlanmalıdır.

6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi etkin ve eksiksiz şekilde uygulanmalıdır.

Hepimiz bu dönemde hazırlıksız yakalandık. Biz de mor çatı olarak bu dönemi nasıl yürüteceğimizi planladık ve çalışmalarımızı hiç aksatmadan yürütebildik. Ofisten çıkıp evlerden çalışmaya devam ettik, bir telefonumuzu sosyal çalışmacılara yönlendirerek başvuru almaya devam ettik. Bize başvuran kadınlardan bu Pandemi döneminde kadınlar cephesinde neler oluyor, nasıl veriler çıkarıp değerlendirme yapacağımızı kadınların en çok hangi desteklere ihtiyacı duydukları bilgisine ulaşmış olduk. En önemli kaynak çünkü kadınların kendisidir. Bu bilgilerle bir izleme raporu çıkardık ve daha sonra her ay bir izleme çıkardık.

ŞİDDETİN VERİSİ TUTULMUYOR

Emniyet kaynaklı verilen bilgilerde, pandemi sürecinde suç oranının azaldığı yönünde açıklamalar yapılmıştı. Diğer taraftan medyaya yansıyan haberlere baktığımızda kadın cinayetleri açısından pek durağan bir süreç yaşanmadığını gözlemlemekteyiz. O halde kadınlar bu dönemde maruz kaldıkları şiddet karşısında sessiz kalmayı mı tercih ettiler?

Nitelikli veriler olduğunu düşünmüyorum. Devlet bir veri sunsun, pandemi döneminde artış var mı, en çok talep edilen nelerdi, bütün bunlara doğru yönlendirmeler yapıldı mı? Sadece pandemi dönemi değil öncesinde de genel olarak Türkiye’de şiddet verisi yok. Kadın örgütlerinin kendilerine olan başvurulardan bazı verileri var her 10 kadından 4’ü fiziksel şiddete maruz kalıyor gibi, Bianet’in kadın cinayeti çetelesi var bunların dışında devletin verisi yok. Dolayısıyla pandemi döneminde şiddet şu oranda arttı diyemiyorum. Karantina döneminde şiddeti uygulayan ile kadın 7/24 aynı evdeler, dolayısıyla şiddete açık çok alan var. Bu dönemde bir kez daha evlerin, ailenin kadınlar açısından o kadar korunaklı ve güvenli bir yer olmadığını gördük.  Kadınlar şiddet karşısında sesiz kalmayı değil, haklarını kullanıp şiddetten uzaklaşmayı tercih ederler her zaman önemli olan burada niyet, dünyanın en iyi yasalarını getirirsiniz ama niyet buna uygun olmayınca, yasalar kâğıt üzerinde kalıyor. Hatta bir süredir yasalar üzerinde geri çekeriz tehditleri yer almaya başladı. Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli yasalar var, 6284 ve İstanbul sözleşmesi gibi. Biliyorsunuz ki, sözleşmeyi geri çekme tartışmaları var. Bu yasalar kadınların yıllardır mücadelesi ile kazanılan haklardır. Ve birçok kadın cinayetlerinde hayatını kaybeden kadınların kanları vardır bu yasalarda. O yüzden kadınlar yasaların uygulandığına güvenmek istiyor.

65 yaş üstü kadınlar, mülteci kadınlar ve istismara uğrayan çocuklar kapalı kapılar ardında ne olduğunu bilemediğimiz bir dönem yaşandı denilebilir mi?

Bu dönemde yüz yüze başvuru alınamadı dolayısıyla çocuk istismarı konusu ulaşamadı bize ama bu çocuk istismarı olmadı anlamına gelmiyor. Mekanizmalar işlemediği için buna ilişkin tespit yapmak zor. Ancak mağdur olanların destek alamadığını net olarak söyleyebiliriz. Son dönemde dikkatimizi çeken bir diğer konu; annesi şiddete uğradığı için destek almak isteyen 18 yaş altı kız çocuklarının başvuru yapmaları oldu. Anneleriyle birlikte şiddete uğrayan genç kadınlar mail üzerinden bize ulaşma fırsatı bulabildiler. Aynı zamanda çocuk istismarına maruz bırakılan çocuklar açısından da karantina sürecinin zor geçtiğini söyleyebilirim. Okullar ve eğitim için destek aldıkları tüm sosyal ortamlar kapalı ve evde kapalı kalmak onlarında destek almasını zorlaştırdı. Çünkü çocuklar istismarı o kadar kolay anlatamazlar. Tabi ki, mülteciler içinde çok zor, kayıtlı değillerse bu zorluk daha fazla hissedilir şekilde yaşanıyor, kurum destekleri sıfır.

60 YAŞ ÜSTÜ KADINA SIĞINAK YOK

Kadına yönelik erkek şiddetinin yaşı yok, kadınlar her yaşta erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor. Fakat çok anlamsız bir şekilde şiddete karşı her kadının sığınak hakkı olmasına rağmen 60 yaş üstü kadınlar devletin sığınaklarına kabul edilmiyor. Yani şiddetin yaşı yok ama destek almanın yaş sınırı var, şiddet nedeniyle barınma ihtiyacı duyan kadınlar huzur evleri gibi yerlere yönlendiriliyor, Kadınlar bunu tercih etmeyince şiddet ortamında kalmayı tercih ediyor. Pandemi koşullarında, salgından en fazla etkilenen kesimin 65 yaş üstü olduğu düşünülüp sokağa çıkma yasağı konulurken, bu kadınların 7/24 evlerde şiddet uygulayanla bir arada kaldığı hiç hesaplanmadan buna karşı önlem alınmadı. Bu yaş grubu kadınlar açısından da zorlu aylar olduğunu düşünüyoruz tabi ki.

Olası ikinci dalga yaşanmasa bile bizim çok temel bir sorunumuz var aslında; veri paylaşımı. Bunu covid-19 verileriyle de yaşadık. Devletin ve bakanlıkların bilgi saklama gibi bilinçli bir politikası olduğunu görüyoruz.

İkinci dalga veya bu dönemin 2021-2022’ye kadar uzaması konuşuluyor buna hazırlık olarak devletin acil önlem paketi planı oluşturması gerekiyor. Çok acil olarak sadece şiddet hattı oluşturulmalı, buna göre veri toplanması lazım. Yasaların tam anlamıyla uygulanması gerekiyor. Devletin bütün kurumlara genelge gönderip, yasayı gönderip uygulamaya geçmesi ve bu yasayı kötü kullanan görevliye yaptırım uygulaması gerekiyor. Bu dönemde çok fazla genelge çıktı, bunlardan bir tanesi “6284 ile ilgili kanunları uygularken virüs ve sağlık koşullarına çok dikkat edilmeli” gibi bir geneldeydi. Hali hazırda kurumlar pandemi koşulları bahane edilerek işlevsiz hale gelmişti. Genelgenin geri çekilmesi için kadın örgütleri olarak tepki verdik.

6284 UYGULANSIN

Şiddet uygulayıcıları pandemi dönemiyle birlikte birdenbire şiddet uygulamaya başlamadı aslında. Bu yanıltıcı olur. Şiddet vardı ve o kişiler şiddet uyguluyordu, kadınlar da zaten şiddet görüyordu sadece pandemi döneminde 7/24 bir arada oldukları için alanların şiddete çok açık ve korunaksız olduğunu görmüş olduk. Erkeğin evden dışarı atılmasının sağlıksız olacağı düşünülüyor. Kadın zaten çocuklarıyla birlikte sokağa çıkıyor, sokakta kalıyor, karakollara gidiyor, sığınma evi araştırıyor. Şiddetten kurtulmak için bu mekanizmalara ulaşamadılar ve şiddet ortamına geri dönmek zorunda kaldılar.

6284 gereğince kadın karakola gittiğinde polis eşliğinde eve gelsin ve polis adamı evden uzaklaştırsın, kapının kilidini değiştirsin, adam eve geldiğinde cezai yaptırımı olsun. Polis kadını geri göndermesin. Sığınma evleri daha kötü, hiç önermem gibi caydırıcı söylemlerin önüne geçilmesi gerekiyor.

Yasanın uygulamasıyla ilgili bir başka sorun da; kadın 6284’e göre tedbir kararı aldığında ve gizlilik kararından yararlanmak istediğinde uygulamaya ilişkin kurumlardaki görevlilerin bilgisizliği ile karşılaşıyor. Bu karar alındığında kadının ikameti, çocuğun okulu, SGK’sı, çalıştığı iş yeri bilgisi vb gizlenebiliyor. Bunların nasıl uygulanacağına ilişkin kurumlardaki görevlilerin bilgisi yok. Bir genelge ile çok kolay çözülebilecek bir iş, bir yazılımla sağlanabilir ama yapılamıyor.

Kadınların bu dönemde yaşadığı en büyük zorluklarından bir diğeriüreme sağlığı vekürtajla ilgili oldu. Bu dönemde hiçbir devlet hastanesi kürtaj yapmadı. İstenmeyen gebelik yasal sınırlar içerisindeyse kadınların kürtaj olması sağlanmalı. Ücretsiz doğum kontrol ilaçları ve yöntemleri uygulanmalı. Acil önlem planında bu konuda da devletin yasaları uygulaması gerekiyor.

Var olan yasaları uygulamak sorunun önemli bir kısmını çözer diyebilir miyiz?

6284’ün çok geniş kapsamlı bir yasa olduğunu belirtmiştim. Kadınlar yasanın tümünden yararlanabilirsesığınağa gitmeden şiddetten uzaklaşıp hayat planını yeniden oluşturabiliyorlar. Yasaları uygulamadıkları gibi uluslararası sözleşmeleri ve 6284’ü; aileleri yıkıyor, nafaka zulümü vb. gerekçelerle tartışmaya açıyorlar.

KADINLAR İÇİN ADLİ SİSTEM DE ÇÖKTÜ

Bu dönemde adli süreçler de oldukça kötüydü ve kadınlar çok mağdur oldular. Tedbir kararları, nafaka davası, velayet davası, geçici velayet, çocukların teslim edilmemesi, icranın işlememesi vb konular görülemedi. Mahkemelerde acil işler sıralaması yapılabilirdi, nöbet sistemi kurulabilirdi.

Sonuç olarak pandemi dönemi bir kez daha; güvencesiz kayıtsız işlerde çalışmanın kadınları nasıl yoksullaştırdığını bir kez daha gösterdi. İstihdam politikalarında toplumsal cinsiyet temelli,eşitşiz iş bölümünden kaynaklı olarak kadınların daha çok güvencesiz işlere yöneldiğini, bunun sonucunda da karantina döneminde daha fazla mağduriyet yaşadıklarını gözlemledik . Cinsiyet temelli iş bölümü kadın erkek eşitsizliğini daha çok derinleştiriyor, derinleştikçe kadınlar daha fazla ayrımcılığa uğruyor. Dolayısıyla tek başlarına hayatının planını yapma, ekonomiyi sürdürme gibi ihtiyaçlarını gideremiyorlar.

EKONOMİK DESTEK SAĞLANMALI

Şiddetin temel kaynağı tabi ki kadınların yoksul olması ve ekonomik nedenler değil ama ekonomik nedenler kadınların şiddete uğramasının daha fazla önünü açıyor. “Kadınlar bunca şiddeti yaşarken neden hala o evlerde duruyorlar?” sorusu zaman zaman hepimizin aklına gelmiştir. Cinsiyetçi iş bölümü olmasa, güvencesiz işlerde çalışmasa, ekonomik olarak sosyal desteklere erişimi sağlansa kadınlar kendi hayatlarını kurmakta zorlanmayacaklar. Devletin, kadınlara yönelik destek mekanizmalarını güçlendirmesi gerekiyor. Ancak devlet politikalarına baktığımızda kadının hala aile içerisinde o cinsiyetçi iş bölümünü yapması bekleniyor ve politikaları bunu teşvik ediyor. Örneğin; ev kadınlarına işsizlik parası verilmeli ancak bunu bu bir iş bölümü üzerinden yapmamalı. Yani hasta bakıcılığı, engelli bakımı üzerinden değil doğrudan işsizlik maaşı bağlanmalı. Devlet hasta ve yaşlı bakımı gibi işleri kadınlara yüklüyor ve orada da suç işliyor çünkü sigorta, emeklilik hakkı, güvence yok. İş-kurlar güvenceli kayıtlı işlere yönlendirmeli. İş-kura başvuran kadınlar 7 aylık bir işe giriyor ve 7 ay sonra iş bitiyor. Sosyal politikalar hayata geçirilirken kadınların eşit yurttaşlık hakkı göz önünde bulundurularak hayata geçirilmeli.

Sonuç olarak kısa vadede ve acil olarak yapılması gerekenler;

Devlet acil eylem planı yapmalı.

Yasalar uygulanmalı.

Şiddet hattı hayata geçirilmeli.

İstihdamda toplumsal cinsiyet temelli eşitsiz iş bölümü uygulamaları kaldırılmalı.

Kadınlar dezavantajlı grup olarak değerlendirilip ekonomik destek mekanizmaları sağlanmalı.

Sığınaklar ve ilgili yasalar uygulanmalı ve yaptırımı olmalı.