İran yazı dizisi 4. Bölüm
Bu yazımda 1951-1953 yılları arasında İran Başbakanı olarak görev yapmış, görev yaptığı sürede Başbakanlık maaşı almamış ve bir CIA darbesi ile görevden uzaklaştırılmış önemli bulduğum bir siyasi aktörü tanıtacağım: Muhammed Musaddık. Kanımca 20. yüzyılda “1979 İslam Devrimi” öncesinin en önemli tarihsel kırılma noktası Musaddık olmuştur.
1881 yılında doğan ve köklü bir ayan ailesinden gelen Musaddık, öğrenimini Avrupa’da yaptı. Aldığı eğitim ve ailesinin gücüyle memuriyetteki basamakları hızla tırmandı, genç yaşlarında valilik ve bakanlık yaptı. Ta ki Şah tarafından istifaya zorlanana kadar! Kenara, köşesine çekilip oturacak bir adam değildi Musaddık, 1941 yılında siyasete atıldı. Halk arasında “rüşvet almaz” unvanıyla tanınıyordu; 1941 sonrası kaos ortamında milliyetçi ve ulusal cephenin liderliğini üstlendi, sosyal demokratların desteğini sağladı. TUDEH parti örgütü, SSCB politikaları nedeniyle çatırdıyordu. SSCB politikalarına karşı çıkan sosyalistlerin de bir kısmı Musaddık’a destek verdiler. Musaddık İngiltere düşmanı olarak tanınıyordu; nedir, İngiliz parlamenter sistemine hayranlığını saklamıyordu.
Muhammed Musaddık, 1951 yılında örgütlediği sokak gösterileri, dilekçe yazma eylemleri ile sağladığı kitlesel hareketle, yirminci yüzyılın ortasında, 70 yaşında kendisini İran Başbakanı olarak buldu. Musaddık bir taraftan İngilizler tarafından işletilen petrol tesislerini devletleştirmeye çalışıyor öte yandan da Şah’ın yetkilerini budamak için yasal düzenlemelere gidiyordu. Uygulamaya koyduğu politikaların bağımsız, demokratik bir İran Cumhuriyeti kurmaya yöneldiğini gören toplumun tüm gerici kesimleri, şah yanlıları, radikal İslamcılar, aşiretler, İngilizler, petrolden nemalananlar Musaddık’a karşı birleşmeye başlamıştı. Olası bir demokratik cumhuriyet bütün bu kesimlerin çıkarlarına kökten aykırıydı. Şah yanlısı bir bakan mecliste Musaddık’ı “ayak takımını kışkırtan bir çete lideri” olarak tanımlamıştı. Musaddık’ın ilk icraatı National Iran Oil Company’yi kurmak oldu. İngiltere ateş püskürüyordu, İran’dan yapılan petrol alımını durdurdu ve İran’ın alacaklarını dondurdu. İran ekonomik abluka altındaydı ve ağır yoksulluk toplumun tüm kesimlerini etkilemeye başlamıştı. Britanya İmparatorluğu kuyruğu kıstırılmış kedi gibiydi, Musaddık’ı Birleşmiş Milletler’e şikâyet etti. Musaddık BM Güvenlik Konseyi’nin karşısına çıkarak İngiltere’yi yıkıcılıkla suçladı ve diplomatik ilişkilerini kestiğini açıkladı. 1952 yılında Musaddık, aşiret liderlerinin etkisini ve şahın yetkilerini sınırlandıracak yasal düzenlemeler yapmaya hazırlanıyordu. Savaş Bakanı’nı atama yetkisinin kendisine ait olduğunu açıklayınca Şah ile ciddi biçimde karşı karşıya geldi. Şah karşı çıkınca Musaddık bir radyo konuşması yaparak bazı “şer odaklarının” petrolün devletleştirilmesini engellemek için ordunun denetimini ele geçirmek istediğini açıkladı. Halk bir anda sokağa döküldü, üç günlük genel grev sonrası Şah geri adım attı. Musaddık Savaş Bakanlığı’nı ele geçirmiş ve Şah yanlısı 136 üst düzey subayı ordudan uzaklaştırmıştı. 1953 yılına gelindiğinde monarşinin kaldırılması ve demokratik bir cumhuriyet kurulması tartışılmaya başlamış, Şah panik içinde ülkeyi terk etmişti.
1953 yılına, İngiliz istihbaratı ile iş birliği içindeki CIA, İran’da darbe hazırlıkları yaparak girdi. Britanya dünya kamuoyuna Musaddık’ı şu sıfatlarla tanıtıyordu.
“Fanatik, deli, acayip, kaypak, dengesiz, demagog, çocuksu, bezdirici ve dar kafalı, dönek, çılgın, Şark kurnazı, diktatör, Robespierre bozuntusu, Frankenstein kılıklı…”
Dönemin ünlü ABD’li gazetecisi Drew Pearson “özgür dünyanın” geleceğinin Musaddık gibi adamların eline bırakılamayacağını yazıyordu. ABD’nin Britanya Basın Ataşesi, Musaddık’ın afyon ticaretine girdiğini ve dünyayı tehdit ettiğini bildiriyordu. ABD ve Britanya hükümetleri Musaddık’ın TUDEH’le işbirliği yaptığını ve Sovyetler Birliği ile gizli görüşmeler yaptığını açıkladılar. ABD ve İngiltere dünya kamuoyunu “Musaddık avına” hazırlarken bir yandan da Musaddık’ı “kâğıt üzerinde devlete bağlı ama uygulamada yetkilerin Batılı şirketlere ait bir konsorsiyuma devredildiği” bir petrol politikasına ikna etmeye çalışıyorlardı. Musaddık direndi! CIA darbe için bütün hazırlıklarını tamamlamıştı.
19 Ağustos 1953 günü Şah yanlısı Ayetullah Behbehani ve Ayetullah Kaşani adlı vaizlerin kışkırttığı 2000 kişilik bir kalabalığın bağırışları arasında 32 Sherman tankı Musaddık’ın evini ve radyo binasını kuşattı. Üç saat sonra General Fazlullah Zahidi’nin Şah tarafından Başbakan olarak atandığı duyuruldu. Şah Muhammed Rıza Pehlevi yaptığı açıklamada, 19 Ağustos gününü “Özgür İran halkının biricik hükümdarlarını korumak için kahramanca savaştığı” devrim günü olarak ilan etti. ABD’nin 34. Başkanı Dwight D. Eisenhower yaptığı açıklamada, İran halkının komünizme ders verdiğini ve Şah monarşisine derin bir sevgi beslediklerini söyledi.
Muhammed Musaddık üç yıl hapis yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra öldüğü 1967 yılına kadar dünyadan izole edilmiş bir şekilde ev hapsinde tutuldu.
1953 darbesiyle milliyetçi, ulusal cephe taraftarı, sosyal demokrat ve sosyalist muhalefet sert bir şekilde ezildi. Muhalefetin önde gelenleri Sovyet ajanlığı, komünizm propagandası yapmak, Şah rejimini yıkmak, vatana ihanet suçlarından tutuklandı. 1954 yılında İran petrollerinin yönetimi uluslararası bir konsorsiyuma devredildi. Darbeden radikal dinciler zarar görmeden ve çok güçlenerek çıktılar. İran CIA darbesinin bedelini 25 yıl sonra “İslam Devrimi” adı altında çok ağır bir biçimde ödeyecekti.
Gelecek bölüm: İran şiiri.