- Bölüm.
İran 10. ile 20. yüzyıl arasındaki 1000 yıl boyunca neredeyse milim değişmeyen yokluk ve yoksullukla yaşamış; şahların, sultanların, aşiret reislerinin, dini önderlerin kılıç, şiddet, dini bağnazlıkları ile sürdürdükleri yönetim aygıtları varlıklarını asırlar boyu sürdürmüşlerdir. Buna karşılık İran şiiri 10. Yüzyılda Firdevsi’den aldığı bayrağı, 20. Yüzyılda Sîmîn Behbehânî adlı bir kadın şaire taşımayı başarmıştır.
Sîmîn Behbehânî 20 Temmuz 1927 doğumlu olup 19 Ağustos 2014’te Tahran’da ölmüştür. Yaşamı boyunca ulusal otoritelere, halkın bağnazlığına, yaşadığı toplumun hurafelerine karşı yazdığı 600’den fazla şiiriyle mukavemet etmiştir.
Sîmîn Behbehânî’nin babası tanınmış yazar ve İkdâm gazetesi müdürü Abbas-i Halîlî, annesi dönemin seçkin kadınlarından Fahr-i Adil-i Hilatberî’dir. Babası Abbas Halîlî Arapça ve Farsça dillerinde şiir söylemiş, Firdevsi’nin Şahnâme’sinden yaklaşık 1100 beyiti Arapçaya tercüme etmiş, sayısız roman yazmış ve yayımlamıştır. Sîmîn Behbehânî, babası hakkında şunları yazar:
“Babam tarih ve inceleme konusunda onlarca cilt kitap yazmıştır. Roman tarzını başlatan kişidir. Müdürü olduğu İkdam gazetesinin çok okunduğu zamanlarda yani Muhammed Rıza Pehlevi dönemi öncesi, eserleri Milli kütüphanelerde, meclislerde ve saygın başka kütüphanelerde yayımlanmıştır. Şüphesiz ben cesur, hakkını savunan, özgürlükçü ve korkusuz olmayı babamdan öğrendim. (eğer başarabildiysem) O sadece kadın hakkının kazanılmasında çalışmadı, kadın haklarını arayarak yaşamı boyunca kadınlara rehber oldu.”
Baba Abbas-i Halîlî, daha kızının doğumundan önce hükümeti tehdit ettiği düşünülen eserleri nedeniyle geçici olarak sürgüne gönderilmiştir. Anne ve babasının ayrılmasından sonra onu yazmaya teşvik eden şair olan annesinin yanında kalmıştır. Annesi sosyal ve aktif bir kadındır. Kendisi gibi düşünen birkaç kadınla birlikte 1922 yılında Vatansever Kadınlar Derneğini kurmuş ve bu derneğin aktif üyesi olmuştur. 1935 yılında da Kadınlar Gazetesini kurmuştur. İran’da kadın hareketinin, İran feminist düşüncesinin öncüsü ve liderlerinden biridir. Sîmîn Behbehânî annesi hakkında şunları söylemiştir:
“Annem sanırım kendi dönem kadınlarının ilginç örneklerinden biriydi. O dönemde kadın için okuma ve yazma günah sayılıyordu. Fars edebiyatı, fıkıh, usul, Arap dili, felsefe, mantık, tarih ve coğrafya derslerini iyi bir şekilde zamanın hocalarından öğrenmişti. Fransızcayı kendi evlerinin yakınında oturan İsveçli bir kadından küçük yaşta öğrenmişti. Elbette annem şanslıydı, çünkü anne ve babasının kucağında büyümüş ve küçükken onun eğitimi için hiçbir imkândan kaçınmamışlardı”
Sîmîn Behbehânî’nin ilk şiiri 14 yaşında yayımlanmıştır:
“Annem ilk gazelimi Meliku‘ş Şuarâ Bahar’ın editörlüğünü yaptığı Nevbahar gazetesine gönderdi ve orada yayımlandı.”
Yazdığı ilk gazelin ilk beytindeki toplumcu gerçekçi mesaj onun tüm şiir yaşamına damgasını vurmuştur.
“Ey açlıktan inleyen millet, ne yapıyorsun?
Ey perişan fakir millet ne yapıyorsun?”
Ebe eğitimi almaya başlayan Sîmîn Behbehânî okulu eleştiren bir makale yazmakla suçlanarak programdan atılır. Okuldan atılması muhtemelen komünist TUDEH Partisi ile olan ilişkisinden kaynaklanmıştır. Evlendikten sonra kocasının soyadı olan Behbehani’yi almış ve Tahran Üniversitesi’nde hukuk okumuştur. Gördüğü eğitime rağmen hukukçu olarak iş bulamamış ve yaklaşık 30 yıl bir lisede öğretmenlik yapmıştır. 1951 yılında öğretmenliğe başlayışını şu satırlarla anlatır.
“İşe başladığım ilk gün sınıfa girdim. O kadar gençtim ki öğrencilerle aramda fazla yaş farkı yoktu. Hatırlarım, bir gün öğrenciler etrafımı sarmıştı. Gençtim, az bilgiliydim ve hiç tecrübem yoktu. Tam o esnada bir müfettiş sınıfa girdi. Hayretler içinde pazar yeri kalabalığındaki sınıfta öğrencilerden birine sordu: “Öğretmeniniz nerede?” Öğrenciler beni işaret etti ama müfettiş inanmadı…”
Behbehânî hayatı boyunca üretken bir şekilde yazmış, klasik Fars şiir formlarını yeniden yapılandırmıştır. Bilindiği gibi gazel, “kadınlarla âşıkane sohbet etmek” anlamına gelir ve ana teması aşk, kadın, şaraptır. Sîmîn Behbehânî’ geleneksel gazel türünden yeni bir gazel türüne dev bir sıçrayış yapmıştır. Bu değişim sadece basit bir teknik dönüşüm değildir; aruz vezninin şiirin vermesi gereken mesajın yükünü çekemediğini görmüş, Fars dilinde ve gazelde yeni bir müzik ve ritim yakalamayı başarmıştır.
Sîmîn Behbehânî, yazdığı ilk şiirlerden itibaren sosyal sorunları, halkın sıkıntılarını ve ilgisiz kalamadığı toplumsal sorunları işlemiştir. Şiirlerinde halk deyişlerini, masalları, hurafe ve inançları, destanları hatta çocuk oyunlarını ustalıkla kullanmıştır. Sıradan insanların sorunlarını, özellikle kadınların acılarını kolayca anlaşılabilir bir dil ile anlatmayı başarması onu Fars edebiyatının ölümsüzleri arasına katmıştır.
“Zengin adamın bu dul karısı
Kanunun kör gözünde durmuş
Adamın servetinden ve malından nikâh ve nikâh akçesi olarak
Kanun kadının eline birkaç metelik vermiş.”
İran Devrimi’nin (1979) İslami bir rejim kurmasından sonra, şiirleri ve diğer yazıları aracılığıyla insan hakları ihlallerine duyduğu tiksintiyi giderek daha fazla dile getirmiş ve böylece sürekli sansür ve tutuklanma tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Zina yapan kadının taşlanması, aç kaldığı için hırsızlık yapan çocukların elinin kesilmesi vb. cezaları eleştiren şiirler yazmış, pek çok kez İran İslam Cumhuriyeti yönetimiyle karşı karşıya gelmiş, İran- Irak savaşını eleştiren şiirini yayınlayan dergi kapatılmıştır. Üzerindeki baskılara yönelik olarak söyledikleri çarpıcıdır:
“Beni yakmak isteyebilir veya bana taş atmaya karar verebilirsiniz. Ama elinizdeki taş bana zarar verme gücünü kaybedecektir.”
Sîmîn Behbehânî sosyal adaletsizliğe ve yoksulluğa ait toplumsal yaraları güçlü imgelerle anlatmıştır:
“Gücünü bitiren bu zor işin ücretini
Bir ayın sonunda ele geçirdim
Arzu dolu ve sıcak bir gönülle
Hemen eve yöneldim
Fakat, Ne yazık ki, azıcık ücretim
Biriktirdiklerimin hepsi alacaklılara gitti!
Gözüm açılınca gördüm, Ah
Neyim varsa gitmiş
Çocuğum geldi, şaşkınlıkla gözlerime baktı
Onun iki siyah elmas gibi gözleri vardı
Arzuyla yanan gönlünün kıvılcımları
Günahsız bakışlarıyla isyan ederek:
“Ah anne! Geçen ay demiştin
Bana elbise alacağını söylemiştin
Süreyi uzattın, şüphesiz
Şimdi ne istersem getirmelisin.
Elbiselerim paramparça oldu, peki ayın sonu nerede?
Yeni ve güzel elbiseler nerede?”
Utanarak ve yavaşça dedim:
“Sabr et çocuğum, gelecek aya kadar.”
Bir seks işçisi kadını anlattığı “Fahişenin Şarkısı” adlı şiir, yaşadığı şeriat faşizmi çağında deli cesareti gerektirir türdendir.
“Allık dolu o kutuyu bana ver
Renksiz olan yüzümü renklendireyim
Yağı ver, tazeleneyim
Sıkıntıdan solmuş yüzümü (tazeleyeyim)
Misk dolu parfümü ver
Üstüme başıma dökeyim
Bana o dar elbiseyi ver ki
Beni sıkıca kucaklasınlar
…
O kadehi ver de sarhoş olayım
Kendi kara bahtıma güleyim
Mutsuz ve hüzünlü bu yüze
Aldatıcı bir çehre takayım
…
Çok kimsem var kimsesizim, bu dostlardan
Gönül dostu yok
Lafta çok teselli eden var
Fakat kısa bir andan başka bir şey değil.
…
Ey dudağım, sahtekâr dudağım
Sırlarla hüznüme perde çek de
Bana birkaç lira da fazla versinler
Gül, öpücük dağıt, naz yap…”
Sîmîn Behbehânî, İran ulusal siyasetini, özellikle de ülke yönetiminin kadınlara muamelesini ısrarla eleştirmiş, İran’daki bir kadın hakları girişimi olan “Bir Milyon İmza” kampanyasını savunmak gibi siyasi eylemlerin içinde olmuştur. 2006’da İran’daki Uluslararası Kadınlar Günü mitingine katılırken polis tarafından dövülmüş, dört yıl sonra Tahran havaalanında sorguya çekilerek pasaportu iptal edilmiş ve Paris’teki Uluslararası Kadınlar Günü konferansına gitmesi engellenmiştir.
1978 yılında, İran Yazarlar Derneği Başkanı olmuş, aynı yıl İnsan Hakları Gözetmeni Hellmann-Hammet Grant ödülünü almıştır. 1998 yılında Nobel Edebiyat ödülü adayı olmuştur. 1999 yılında ise Berlin’de İnsan hakları örgütü Carl Von Ossietzky ödülünü almıştır. 2009 yılında Simone de Beauvoir Kadın Özgürlüğü Ödülü ve 2013 yılında Janus Pannonius Şiir Ödülü ile ödüllendirilmiştir.
İran yazı dizisinin bu yazısını Sîmîn Behbehânî’nin “Yankesici” adlı şiiriyle noktalıyorum:
“Bilir misin neden hapisteyim?
Bir gencin cebine el atmıştım,
Bir şey geçmeden elime,
Ansızın feci bir şamar yedim!
Bilmiyorum babam kim benim,
Nerde açtım gözümü dünyaya;
Beni kim doğurup yetiştirdi böyle,
Kimin memesini aldım ağzıma!
Asla bu sararmış yanağım
Bilmedi anne öpüşü tadı;
Bütün ömrümce bir baba
Şefkatle başımı okşamadı!
Kimse benim için sabahlamadı
Hastayken başucumda!
Yalvarmadan ya da karşılıksız
Gelen olmadı yardımıma!
Kâh Ocak soğuğunda titredim,
Kâh inledim Temmuz sıcağında!
Ekmek hasretiyle aç uyudum
Hasır üstünde cami avlusunda!
Bazen biri götürünce elini
Yüzüme, ya da çeneme,
Sandım ki kavuşurum
Bir öğün yemeğe, bir gecelik eve.
Ancak şu sefil kurtarırdı beni,
Kavurucu susuzluktan bir tas su ile;
Yoksa bir yücenin yoktu yardımı,
Beni doyuracak bir ekmek bile.
Bütün bu çulsuzluğumla
İşte öğrendim bu sanatları;
Milletin cebinden usul usul,
Böyle belledim aşırmayı.
İyice öğrendim yollardan
Sigara izmariti nasıl kaparım;
Çektiğim dumanın acısını
Başkasının cebine nasıl koyarım.
Elime geçirdiğim şişle çocukların
Yepyeni giysilerini nasıl yırtarım.
Ya da tezgâhtan gizli gizli
Bir elmayı nasıl aşırırım!
Bütün çevikliğime rağmen
Artık çok geç, kodesteyim,
Kederimden habersiz,
Serserilerle her daim.
Mutluyum yine de, gururluyum,
Yeni dostlar mektebimizde
Eklemekteler binlercesini,
Benim eşsiz hünerlerime.”
KAYNAKLAR
1- Seda Güzel, Çağdaş İran Şairlerinden Simin Bihbehani’nin Hayatı, Edebi Kişiliği ve Şiiri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doğu Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı Fars Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013.
2- Kadir TURGUT, Modern Gazel Şairi: Sîmîn-i Behbehânî , Doğu Edebiyatı (Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi) YIL: 1, SAYI: 1, İLKBAHAR-YAZ 2007.
3-Trevor Mostyn, Simin Behbahani obituary, The Guardian, 28 Aug. 2014.
[…] https://www.mukavemet.org/iran-yazi-dizisi-iran-siiri-simin-behbehani/ […]