son günlerde özellikle sosyal medyada karşıma çıkan haberlere bakınca yavaşça fakat topluca çıldırmaya başladığımızı düşündüm. bazılarına rastlamış olabilirsiniz; ben de birkaç tanesini bir araya getirerek yarınlara not düşmeye çalışacağım… ola ki bugün olduğu gibi gelecekte de bir lider bugünleri överse veya yererse kaynak olsun… önce katlanılabilir, tebessüm edeceğiniz haberler…
İstanbul’da bir kadın yaşadığı kaza nedeniyle hafıza kaybı yaşamış… doktor yaşayacağı şok edici bir olayla iyileşeceğini söyleyince kadının akrabaları bir araya gelerek silahlı saldırı planı yapıyorlar. kadının bulunduğu yerde kuru sıkı tabancalarla çatışmaya giriyorlar… elbette hepsi karakolluk; kadının hafızası düzeldi mi bilmiyorum…
Rize’de bir yurttaş oturduğu binanın ön tarafındaki balkondan evin içerisine çok ses geldiği gerekçesiyle balkon kapısını iptal ederek duvar örüyor. yani evde balkon var, balkona açılan ne kapı, ne bir pencere var…
yavaş yavaş topluca çıldırıyoruz
KONDA Araştırma Şirketi’nin yaptığı bir araştırmada üniversite mezunlarının %43’ünün Lozan Anlaşması’nın 2023’te sona ereceğine inandığı sonucu çıkmış… ilkokul 4. sınıftan itibaren tarih dersinin niye, nasıl okutulduğuna mı yanalım, üniversite bitirmiş insanların bir kez olsun merak edip araştırmamış olmasına mı…? bir gerçek var ki bu insanların büyük kısmı AKP döneminde okullardan mezun oldular, AKP’nin propagandasına maruz kaldılar…
bir doktor sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda 65 yaşında bir kişinin sağlık raporu almak için ASM’ye geldiğini, ne yapacağını sorduğunda “inşaatta amelelik için istediler” dediğini yazdı… 65 yaş, inşaat, amelelik… yan yana o kadar uyumsuz sözcükler ki… daha doğrusu 65 yaşında insanların çalışmak zorunda kalmalarına anlamlı bir açıklama yapmak zor. yaşlı yoksulluğu nasıl anlamlandırılabilir ki…?
başka bir sosyal medya kullanıcısı durakta otobüs beklerken yanındaki bir kadının yere düştüğünü, çevredekilerle birlikte müdahale etmeye çalıştıklarını, bu sırada kadının çocuğunun ‘ANNECİĞİM’ diyerek ağladığını anlatıyordu… bu değil elbette; yere düşen kadın kendine gelirken, yardım etmeye çalışan kadına ‘AÇIM, GALİBA ONDAN OLDU’ diyor… (Mukavemet Dergi’nin dünkü değerlendirme yazısında çok daha ayrıntılı bilgiler var Türkiye’deki açlık ve yoksullukla ilgili)
21 yaşındaki bir gençle sohbetini aktaran bir sosyal medya kullanıcısından; “gelecek kaygısı yaşamıyorum çünkü bir gelecek olduğuna inanmıyorum. Benden iyi ve benden kötü yaşayan insanlar var, şimdilik yaşıyorum ben de. Hayal kuramıyorum ama ölmek istediğimi de zannetmiyorum.”
Okmeydanı’nda belediye kentsel dönüşüm kararı alıyor… mahalleli geleceği belirsiz, yüksek maliyetli borçlanmayla sonuçlanacak önerilere itiraz ediyor. açılmış bir dava var, mahalle halkının talepleri ve önerileri var. fakat belediyenin de acelesi var ki hemen yıkım işlemlerine başlıyor… mahalleli karşı çıkınca ve mahalleyi terk etmeyince tüm mahalle polis ablukasını alınıyor. bu kadar değil; Fetihtepe Mahallesi’nde su, elektrik, doğalgaz yok; hatta alışveriş yapacak market ve bakkal ile kalmamış durumda… bir savaş hali ve abluka, ambargo… Güneydoğu’da, Filistin’de, Ukrayna’da değil İstanbul’un tam göbeğinde bir ambargo…
daha önceki bazı yazılarımda değindiğim insanların canına kıyması durumu ne yazık ki sürüyor. değinmek istediğim Akdeniz Üniversitesi Elmalılı Hamdi Yazır KYK yurdunda mayıs ayı içerisinde 4 öğrencinin canına kıyması; dahası yakın bir zaman diliminde başka ölümlerin de olduğu iddia ediliyor… bir öğrenci yurdunda 1 ay içerisinde 4 canına kıyma durumu çok fazla… kamuya yansımış bir araştırma, soruşturma yok.
Çanakkale’de bir kişi anne ve babasını bıçaklayarak öldürüyor sonra köy kahvesine giderek muhtara anlatıyor ve sonrasında gözaltına alınıyor… Rize’de eşini öldüren katil öncesinde uyguladığı darp ve işkence edilmiş haldeki görüntüleri eşinin anne- babasına, arkadaşlarına gönderdi… öldürülen kadının KADES’i kullanarak polise başvurduğu fakat gelen polislerle görüştükten sonra eve gitmesi için ikna edildiği belirtiliyor.
izmir’de bir kişi sokak köpeklerini besledikleri için tartıştığı komşusunu, komşusunun eşi ve kızını öldürdü… gerekçe, torununun köpeklerden korkması… ve uyarmasına rağmen komşusunun köpekleri beslemeye devam etmesi…
biliyorum can sıkıcı, moral bozucu… korona salgının ortalarında yoğun olarak duyduğumuz canına kıyma olaylarıyla ilgili yazdığım yazıda bu tür acıların artacağını anlatmaya çalışmıştım… 1990’lı yılların sonunda Zonguldak’ta, öncesinde Batman’da farklı nedenlerle yaşanan canına kıymaların şu an içinden geçtiğimiz dönemde de artacağı kesindir… iktidarın ekonomi politikaları nedeniyle yaşanan hızlı yoksullaşma ve artan işsizlik en önemli etken; buna toplumun büyük çoğunluğunun ancak borçla günlük gereksinimlerini karşılayabildiği gerçeğini ekleyin ki neredeyse her hanede en az bir kişinin bankalara kredi, kredi kartı borcu var.
konunun daha çok psikolog ve sosyologların alanına girdiğini biliyorum; ancak sürekli ekonomik, psikolojik, sosyolojik, kültürel olarak ezildiğini, aşağılandığını sanan, bu yargıya teslim olan insanlar ya kendilerine ya da en yakınlarına zarar veriyorlar… yoksulluğun derinleştiği koşullarda çok övündüğümüz ve güvendiğimiz yakın çevre dayanışma ve yardımlaşma ilişkilerinin de kaçınılmaz olarak çözüldüğünü görmek zorundayız. o yüzden bu zor koşullardan akıl ve beden sağlığımızı koruyarak çıkmanın, kendimize ve çevremize zarar vermeden yaşamanın tek koşulu siyasi örgütlülüğü de sağlamaktan geçiyor… birbirinden haberdar olan, birbirine sahip çıkan, aidiyet ilişkisiyle davranabilen bir örgütlülük ilişkisi bizi kurtarabilir. böylece kendimize, sevdiklerimize, çevremize yönelttiğimiz, yönelteceğimiz öfkemizi sorunun kaynağına, iktidar politikalarına yönlendirebiliriz… yoksa hepimiz, yavaş yavaş, topluca insanlıktan çıkacağız…
Öğüt
bilincini taşı/ eylem ve özlemine/ facia olmamak için kendi kendine/ bilmediğini bil yaşamın boyunca/ yaşamın ucuz da olsa