Pazar, Aralık 22, 2024
spot_img

İnsanlık Onuru

Önlem almak, bilime kulak vermek yerine rantı ve siyasal gücü düşünen, sonrasında hızlı enkaz kaldırmakla, ölenleri dini ritüellere uygun biçimde gömmekle övünenlere inat olsun diye değil, onurlu bir yaşamı kurmak için…

ocak ayında yazdığım bir yazımda; “sermayenin ve çıkarları sermayenin çıkarlarıyla ortak olan siyasetçilerin ve işbirlikçilerinin bizi birbirimize rakip, hatta düşman eden politikalarına, eylemlerine, vaatlerine karşı ortak çıkarımız doğrultusunda yan yana durmak zorundayız…” demiştim. ortak çıkarları özellikle vurguluyorum; çünkü bu iktidar 21 yıldır uyguladığı politikalar, kurduğu siyasi, ekonomik, kültürel ilişkiler sonucu kitlesi durumuna getirdiği çok sayıda insanın vicdanını ve onurunu da çekip aldı… deprem sonrasında çadır yokluğu, etkin ve yeterli kurtarma çalışmaları yapılamayışı nedeniyle ‘devlet nerede?’ sorusunu soran yurttaşlara karşı takınılan tavır, edilen hakaretler ve suçlamalar iktidarın yarattığı insan tipini daha görünür kıldı… yakınlarını yitirenlerin eleştirilerine bile katlanamayan, yetmiyormuş gibi suçlayan, hakaret eden, söven, şikayet eden bir insan tipi bu…

hemen belirtmem gerekir ki yokluktan, yoksulluktan kaynaklı olarak devletten aldığı 500 kilo kömür, iki kilo makarna, çocuğuna defter- kitap yardımı gibi gerekçelerle iktidar bileşeni partilere oy vermek zorunda kalan veya kaldığını düşünen yurttaşlardan söz etmiyorum… iktidara yakın durmanın, iktidara destek vermenin karşılığında makam sahibi olmayı, terfi etmeyi, bulunduğu sendika veya STK’da yönetici olmayı, ihale almayı vb. düşünenleri, buna benzer beklentileri olanları kastediyorum… bunlara ek olarak dinci, gerici yapıların iktidar sayesinde buldukları rahatlığı ve olanakları yitirmek istemeyenler var. ikinci grupta yer alanlar açısından kendileri gibi düşünmeyen, inanmayan, kendilerine kul olmayanlara yaklaşımında vicdan, onur, saygı, insanlık aramak boştur…

değinmek istediğim; deprem sonrasında yaşadıklarımızla iyice görünür olan, bugüne dek söylenenleri doğrulayan iktidarın ve devletin piyasacı politikalarının yarattığı yıkım ve ne yazık ki onbinlerce ölümdür… iktidar resmi, sivil tüm bileşenleriyle insanları üretim aracı ve tüketici olarak bilinçlerine ve onurlarına saldırarak insanlıktan çıkarıyor. devlet ve devleti yöneten iktidar olarak görevi, sorumluluğu olan işleri yaparken bile yardım, hayırseverlik, hakkından fazlasını vermiş gibi algılarla yurttaşların hak bilincini köreltiyor. aynı iktidar devletin kasasını kullanarak kendi cebinden ve fazladan vermiş gibi söylemlerle kendisine minnet duyulmasını istiyor… üzerinde yaşadığımız coğrafyanın kültürel, dini yapısını da kullanarak hem doğrudan insanların bilincine, hem de ritüelleri aracılığıyla fiziki yaşamlarına yön veriyor. bu alanda başarılı olduğu oranda soru ve hesap sormayan, yurttaş olarak haklarından vazgeçmiş bir insan tipi yaratılmış oluyor…

depremde gördük ki bu iktidar ve yönettiği devlet bizim en çok gereksinim duyduğumuz anda yanımızda değil; depremin tarihi dışında, yerinden büyüklüğüne kadar bilinmesine rağmen ne AFAD’ın, ne Kızılay’ın hazırlıklı olmadığını gördük. bu kadar da değil, fay hattı üzerinde ve çevresindeki kentlerin belediyelerinin müteahhitlerle (neredeyse) ortak çalışarak, iktidar gücünü de kullanarak konut değil mezar inşa ettiklerini gördük… imar afları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın göz yumması, Meclis’te yapılan düzenlemeler, denetim firmaları, inşaat şirketleri, belediyeler el birliği içinde yıllardır mezar üretip bize ev diyerek satmışlar… iktidarın yargı dahil tüm kurumları baskı altında tutması nedeniyle yalnızca kurban edilebilecek zayıf veya dış halkaları önümüze atmasının anlamı yok; karşımızda onbinlerce insanın ölümüne neden olan bir suç örgütü var. saydığım zincirin bir halkası bile görevini yapmış olsaydı bu kadar yıkım ve ölüm yaşanmayacaktı…

bu zincirin halkaları durumundaki kurumların ve kişilerin vicdanlarıyla birlikte onurlarını da rant karşılığı iktidara teslim ettiklerini düşünüyorum… ‘nerede bu devlet?’ sorusu yurttaşların onurlarına sahip çıkma, vicdanlarını dinleme ve depremde yaşamlarını yitirenlerin yasına ortak olmayı da içeren en insani ve bilinçli tepkidir. çünkü bu tepki yıllardır ödenen deprem vergileri başta olmak üzere çalışanların ödedikleri vergileri, tüketim karşılığı ödenen vergileri sorgulama adımıdır… yıllardır kendilerini dokunulamaz, sorgulanamaz, her şeyi bilen, kendilerinde her şeyi yapma hakkı gören iktidar bileşenlerinin öfkesi bu sorgulama adımınadır. yıllardır devlet gücüyle yoksullaştırdıkları ve ayrıştırdıkları emekçiler, ezilenler, yoksullar hep bir ağızdan ‘devlet nerede?’ sorusuyla yıkım ve ölümlerde iktidarı sorumlu olarak gördüklerini dile getirmiş oldular… üstelik de ‘isterseniz tutuklayın’, ‘isterseniz gözaltına alın’ gibi meydan okuma içeren ve devleti kutsama geleneği ile şekillenmiş insanların bu çıkışının yarattığı korkuyla önümüzdeki günlerde iktidarın daha sert karşılık vermesini beraberinde getirecektir.

geçtiğimiz hafta bir genç canına kıydı… depremde sağ olarak kurtulan fakat çok sayıda arkadaşı ölen Berke ailesiyle gittiği Sakarya’da canına kıydı. Berke’nin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarından birindeki resimde ‘SANIYORSUNUZ Kİ HEP TANIMADIKLARINIZ ÖLECEK’ yazıyor… kurtulanların ve kurtarma çalışmalarına katılanların anlattıkları uzun yıllar sürecek bir travmanın yaşanacağını gösteriyor; üstelik bunu hepimiz bir biçimde yaşayacağız. bu yüzden deprem yaşanan yerlerdeki insanların yaşadıkları travmayı aşmaları ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için hepimizin duyarlı olması gerekiyor… fiziksel tedavileriyle birlikte psikolojik tedavilerinin de ücretsiz ve düzenli olarak devlet tarafından karşılanmasını talep etmek de savaşımın bir parçasıdır…

milyonlarca insan yakınlarıyla birlikte sokaklarını, mahallelerini, kentlerini yitirdi. birçok kent geriye döndürülemez biçimde yıkıldı… o kentlerde milyonlarca insanın yalnızca evleri yıkılmadı; bu insanların çocukluğu, gençliği, dostlukları, komşuluk ilişkileri, mekânsal güvenceleri, günlerini geçirdikleri ve kendilerini var ettikleri yerler, anıları, gelecek kurguları, tarihleri her şey enkaz altında kaldı… iktidarın yapacağını söylediği konutlarla yaratacağı kentlerin kent olma özelliği taşımayacağını da göz ardı etmeden insanlık onuruna sahip çıkıp, bu acının ve yasın hepimizin acısı ve yası olduğunu unutmamalıyız… ve depremzedelerin isteklerine, savaşımlarına bu bilinç ve duyarlılıkla geç vermeli, yanlarında olmalıyız…

önlem almak, bilime kulak vermek yerine rantı ve siyasal gücü düşünen, sonrasında hızlı enkaz kaldırmakla, ölenleri dini ritüellere uygun biçimde gömmekle övünenlere inat olsun diye değil, onurlu bir yaşamı kurmak için…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar