Pazartesi, Aralık 23, 2024
spot_img

İnsanlık/İnsanlaşma Savaşı

...özünde egemen sömürü ve iktidar anlayışına karşı verilen her savaşım insanın birey olma, bireylerin toplum olma savaşımıdır. ‘sizin için iyi ve yararlı olanı biz biliyoruz’ diyen yönetenlere karşı bir yanıttır…

toplum içinde yaşamanın, toplumsal bir varlık olmanın, hatta var olmanın koşullarını çoğu kez toplum dediğimiz ‘kalabalık’ belirliyor. bu belirleme bir anda gerçekleşmediği gibi, gerçekleştiği zamana, yere, koşullara uymayan bir geçmiş zamana, bir ilkel döneme ait olabilir. insanların birey olmasının engellendiği, kişisel özgürlük ve haklardan başlayarak toplumsal/ sınıfsal hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, kısıtlandığı, bunun bir devlet/ iktidar düzenine dönüştürüldüğü koşullarda verilen özgürlük ve hak savaşımları gerçekte insanlık adına, insanlaşmak için verilmektedir… bir yerde mi okudum veya okuduklarımdan sonra ben mi çıkarımda bulundum bilmiyorum; ben insanın tamamlanmamış bir canlı olduğunu düşünüyorum uzun zamandır… yaşamak ve savaşım dediğimiz şeyler de özünde insanlaşma yolculuğudur bence….

Marks’ın; “”Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.” saptaması doğrultusunda baktığımızda baskıların, şiddetin, yasakların, savaşların hatta dönemsel olarak barışın bile yöneten ve sömüren sınıfın iktidarı için yapılırken, özgürlük, eşitlik, sömürünün ortadan kaldırılması, bilimin öncelenmesi, sınırların ortadan kaldırılması savaşımının da işçi sınıfı için yapılmaktadır… insanlık tarihi boyunca yapılan savaşlar, barışlar, öncesine göre ilerici (bugün için gerici) değişim ve dönüşümler hem topluluk/ ülke içinde iktidar, hem de o topluluğun/ ülkenin diğer topum ve ülkelere üstünlük sağlaması için gerçekleştiğini söylemek abartı değildir sanırım…

sömürünün sürdürülebilmesi, dar bir çıkar grubunun iktidarının ayakta kalabilmesi için insanların ve toplumun bilincini oluşturan tüm değerlerin, araçların, kurumların buna uygun olarak biçimlendirilip, konumlandırılması gerekiyor… sömüren ve yönetenler açasından ne insan, ne de toplum kendi haline bırakılamayacak önem ve değerdedir!! bu yüzden insanın/ toplumun neye, nasıl inanacağından, nerede hangi okula gideceğine, nasıl giyineceğinden nerede oturacağına, neyi okuyacağından nerede çalışacağına, kimi dost kimi düşman göreceğine kadar her şeyi, ama her şeyi belirler… ‘yasal’, geleneksel, ‘meşru’ yollarla belirleyemediği, karşı çıkışla karşılaştığı zaman da zor yolunu kullanır; ki eğer bu bir devletse ‘yasal olarak’ şiddet uygulama tekelini elinde tuttuğunu da unutmamak gerekiyor. (fakat bir soru sorarak; devlet şiddet uygulama tekelini kimler için, nasıl, ne zaman kullanmaktadır…?)

bu yüzden sömürüye ve sömürü düzenini ayakta tutan iktidarlara karşı verilen savaşımın yaşamın her alanında karşımıza çıktığını, bu savaşımın yaşamın her alanını kapsaması gerektiği açıktır… özünde egemen sömürü ve iktidar anlayışına karşı verilen her savaşım insanın birey olma, bireylerin toplum olma savaşımıdır. ‘sizin için iyi ve yararlı olanı biz biliyoruz’ diyen yönetenlere karşı bir yanıttır… bugün ülkemizde kadınların, emekçilerin, öğrencilerin, emeklilerin, çevrecilerin verdiği savaşım böyle bir yanıttır… İran’da Mahsa Amini’nin başörtüsünü uygun bağlamadığı için gördüğü şiddet sonucu öldürülmesiyle başlayan ve toplumun birçok kesimini içererek büyüyen eylemler rejime karşı bir yanıttır… İngiltere’de, Belçika’da, Fransa’da vd. ülkelerde emekçilerin ücret talebiyle birlikte konut talebini, sigorta talebini, ulaşım talebini vb. içeren eylemleri de benzer türde bir yanıttır…

emekçilerin, çiftçilerin, işsizlerin, öğrencilerin, kadınların, LGBT+ bireylerin, işsizlerin nasıl yaşayacaklarından, nasıl inanacaklarına, neyi nasıl isteyeceklerine kadar tüm yaşamlarımızı kuşatan yazılı/ yazısız kurallar, yasalar, gelenekler, dinler vb. değerler büyük ölçüde baskı araçlarıdır… ülkemizde son yıllarda çokça duyduğumuz yoksulların şükretmesi, iş cinayetlerinin kader olduğu, muhaliflerin bölücü/ vatan hainliği yaptığı gibi söylemlerle birlikte emekçi eylemlerinde karşılarına kolluk gücünün dikilmesini, etkili olmazsa tutuklanmalarını bu kapsamda düşünmek gerektiği kanısındayım… hatta kendilerini bu düzenin efendileri olarak görenlerin kendi kurallarına bile uymamalarını, kendi sözlerine aykırı işler yapmalarını da aynı kapsamda değerlendirmek gerekir…

tüm bunlara rağmen yeryüzünde hiçbir kültürde, hiçbir toplumda, hiçbir inançta, hiçbir ideolojide reddedilemeyen değerler var… kapitalist düzenin ve bu düzeni koruma ve kollama işini gönüllü olarak yapan iktidarların bizi çeşitli biçimlerde bölmesine, bizi bize düşman etmesine karşı bu değerler buluşma noktamız olabilir… kim olduğuna, inancına, ırkına, ülkesine, cinsiyetine bakmaksızın; kimseye zarar vermeyeceksin, kimseyi ezmeyeceksin, kimseyi yok saymayacaksın, kimsenin (ihtiyacı olan!) malını çalmayacaksın, kimsenin inancına karışmayacaksın, kimseye ‘ahlak’ (ve din) dayatmayacaksın vb. değer ve eylemler bugün yan yana gelemediğimiz birçok insanla bir arada durmamızı sağlayacaktır… bir de siyasi seçimi, inancı, ırkı, etnik kökeni, görünümü vb. nedenlerle kimseyi küçümsemeyeceksin…

emperyalizm ve kapitalizmin çatışma/ savaş (veya kriz) yaratmaksızın ayakta kalamayacağını biliyorsak, o zaman çatışma/ savaş gerekçesi olarak kullandığı silahları/ araçları da etkisiz kılmanın yollarını, araçlarını bulmak zorundayız… ister ülkemizde, ister dünyanın başka yerlerinde kan üzerinden düzenin ve iktidarın sürdürülmesine karşı halkların kardeşliği çağrısı insanlaşma savaşıdır… çocukların işçi olarak çalıştırılmalarına ve sermayeye kurban edilmelerine karşı çıkmak insanlaşma savaşıdır… kadın cinayetlerine karşı çıkmak ve cinsiyet temelli ataerkil düzeni reddetmek insanlaşma savaşıdır… doğada kurdun, kuşun, ağacın, çiçeğin hakkı olduğunu bilerek çevreye sahip çıkmak insanlaşma savaşıdır… bence en önemli olanı da evde, mahallede, sokakta, okulda, işyerinde, ülkede tüm iktidar ilişkilerine karşı çıkarken kendi (kişisel/ grupsal) iktidarından vazgeçebilmek insanlaşma savaşıdır ki sınıfsız, sömürüsüz bir düzen olarak varılacak olandır…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar