Onlar son derece içine kapalı ve gelenekçi bir toplumun üyeleri. Her anlarını dinî kurallara göre yaşıyorlar. Erkekler baştan ayağa siyahlara bürünüyor, favorilerini kesmiyor ve geniş kenarlı şapkalar takıyor. Evli kadınlar ise saçlarını perukla örtüyor. Evlerinin giriş kapısının sağ pervazında Torah’dan yani Tevrat’tan alınma bölümlerin yazılı olduğu levhalar var. Evlerine girerken parmaklarını önce bu levhaya değdiriyor, sonra da öpüyorlar.
Yaşamlarında teknolojiye yer yok. Televizyon izlemiyorlar, akıllı telefon kullanmıyorlar ve işleri için gerekmedikçe internete girmiyorlar. Çocuklarını “Yeşiva” denen dinî eğitim kurumlarına gönderiyorlar. Erkeklerin günleri Torah, Talmud ve diğer dinî metinleri okumakla geçiyor. Çoğu bunun dışında bir işle meşgul olmuyor. Zamanlarını tamamen dine ayırdıkları için askerlikten muaflar.
Yetişkin olduklarında evlenmeleri ve mümkün olduğunca çok çocuk yapmaları şart. Çünkü onlara göre evliliğin birincil amacı soylarının devamını sağlamak. Cemaatleri içinde herkesin bu kurallara ve burada sayamayacağım diğerlerine uymaları şart. Aksi takdirde dışlanıyorlar. Çocukluklarından itibaren kendi topluluklarının koruması altında yaşadıkları için de dış dünyada cemaatlerinin desteği olmadan ayakta kalmakta zorlanıyorlar.
Evet, “Ultra Ortodoks Yahudiler” olarak da bilinen ve dünyanın en muhafazakâr dinî topluluklarından biri olan Haredilerden bahsediyorum. Birçoğunuz onları gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında görmüşsünüzdür. Haredilere sinema filmlerinde, televizyon dizilerinde, belgesellerde rastlayanlar da vardır aranızda.
TELEVİZYONDA VE SİNEMADA HAREDİLER
Aslında son yıllarda bu içine kapalı, mecbur kalmadıkça kendilerinden olmayanlarla iletişim kurmayan topluluğun yaşamına ayna tutan çeşitli televizyon dizileri, belgeseller ve filmler bir hayli popüler oldu ve tüm bu yapımlar Haredilere yönelik ilginin ve merakın artmasını da beraberinde getirdi. Bunlardan biri olan 2017 yılı yapımı ‘One of us’ belgeseli, New York’un Brooklyn semtindeki Haredi cemaatine mensup olan ve gördükleri baskı sonucu topluluklarından ayrılmayı seçen üç kişinin özgürlüklerine kavuşma ve ayakta kalma mücadelelerini aktarıyordu ve bir hayli sarsıcı bir yapımdı.
2020 yapımı dört bölümlük mini dizi ‘Unorthodox’ ise yine New York Brooklyn’deki Haredi cemaatine mensup genç ve evli bir kadının özgürlüğüne kavuşmak için Almanya’ya kaçışını ve akabinde karşılaştığı zorlukları anlatıyordu. Gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan ‘Unorthodox’un başkarakteri bir yandan kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor bir yandan da peşine düşen kocasından ve yakınlarından kaçıyordu. ‘One of us’ belgeselini ve İsrailli genç aktris Shira Haas’a dünya çapında ün kazandıran ‘Unorthodox’ dizisini izleyenler, kapalı bir cemaatte, özgürlüğünden yoksun yaşamanın ne kadar zor ve dayanılması güç olduğu üzerinde bol bol düşünmüşlerdir muhtemelen.
ÜRKÜLECEK DEĞİL, SEVİLECEK KARAKTERLER
Ancak Haredilerle ilgili bir dizi daha var ki onu izlerken böyle düşünceler içine girmiyorsunuz. Üçüncü sezonu geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayına giren bu İsrail yapımı dizinin adı ‘Shtisel’. Gerek konusu ve insani anlatımıyla gerekse oyuncu kadrosunun başarısıyla dünyanın her tarafında ilgi gören ‘Shtisel’ dizisi, Kudüs’te yaşayan bir Haredi ailenin yani Shtisel’lerin dünyasına götürüyor izleyicileri. Buradaki Harediler, ‘Unorthodox’taki ve ‘One of us’takiler gibi ürkütücü gelmiyor insana. Onları seviyorsunuz, onlarla bağ kuruyorsunuz. Çünkü ‘Shtisel’, Haredilerin dünyasına tarafsız bir bakışla yaklaşan, onları bir kaçış hikâyesinin unsurları olarak değil de doğal ortamları, kuralları içinde, insani yönleriyle ele alan bir yapım.
Dizi Kudüs’ün Haredilerin yaşadığı mahallelerinde geçiyor. Atmosfer yaratımı, oyunculuklar ve anlatım bir hayli başarılı. ‘Shtisel’in başarısının en önemli nedenlerinden biri de içerdiği sıcaklık ve doğallık. Demek ki dizinin yaratıcıları anlattıkları dünyayı iyi tanıyorlar, biliyorlar. Tabii oyuncuların özellikle de başrollerden biri olan Haham Shulem Shtisel’i oynayan Dov Glickman’ın etkileyici, inandırıcı performansının bu doğallığın yakalanmasında büyük etkisi var.
Shtisel ailesinin tüm erkek bireyleri dinî eğitim almış ve her Haredi gibi hayatlarını dinî kurallara göre sürdürüyorlar. Haham Shulem Shtisel, dinî eğitimi veren ilkokul düzeyindeki bir eğitim kurumunda müdür. 60 yaşlarındaki Shulem, muhafazakâr ve aile değerlerine bağlı biri, ancak her insan gibi onun da bazı olumsuz yönleri var. Shulem’in oğlu Akiva Shtisel de dinî eğitim almış, ama aynı zamanda ressam. Resim yaparak hayatını kazanmak isteyen Akiva babasına nazaran son derece naif ve romantik bir genç adam.
Haham Shulem’in kızı Giti ise evli ve üç çocuğu var. Geleneklerine, dinine son derece bağlı ve bunlar söz konusu olduğunda katı bir kadın Giti. Bununla birlikte çok da güçlü bir karaktere sahip. Onun eşi Lippe ise içine sıkışıp kaldığı muhafazakâr dünyanın dışına çıkmak isteyen, bununla birlikte ailesini de seven bir adam. Dizinin ilk iki sezonunda gördüğümüz Shulem’in annesi, hâlâ atalarının dili olan Yiddiş’i (Yahudi Almancası) konuşan sevimli, sempatik bir kadın. İkinci sezonda tanıyacağımız Shulem’in erkek kardeşi Nuchem ve onun kızı Libbi de önemli karakterler olarak karşımıza çıkıyor. Giti ile Lippe’nin kızı Ruchami de ön plandaki karakterlerden biri. Ruchami’yi ‘Unorthodox’ dizisinden tanıdığımız Shira Haas oynuyor.
Dizinin üçüncü sezonu biraz hüzünlü başlıyor. Hayalperest ve duygusal ressam Akiva Shtisel’in dramı ve aşk, bu sezon ön planda. Eski karakterler yine bizimle birlikte, ama yeni karakterler de katılıyor kadroya. Uzun lafın kısası ‘Shtisel’ yine insana sıcaklık, samimiyet hissi veriyor ve kendini seyrettirmeyi başarıyor.
İnsana dair hikâyeler seviyor ve farklı kültürlere, yaşam tarzlarına ilgi duyuyorsanız ‘Shtisel’i izlemenizi öneririm.