Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

dil / eyiş

Tanıklıklarla Armutçuk'ta iş cinayeti: Yıl 1983 günlerden 7 mart… grizu patlamış, grizu… duyan herkes hastane durağına doğru koşuyor. bütün evler teker teker boşalıyor, bir insan seli… yüzlerde tedirginlik, telaş, korku, acıma, şaşkınlık…

daha yeni akşam olmuştu… insanların kimi sofrada, televizyonu olanlar tek kanallı TRT’yi izlemek için tv. başında… işten çıkmış olanlar kahvehanelerde can sıkıntısını gideriyor. çocuklar oyun oynamıyorlarsa, derslerini yapıyorlar. küçük (o tarihte iki köyün birer mahallesinin oluşturduğu) küçücük bir belde Armutçuk. yıl 1983, günlerden 7 Mart…

bir anda herkesi suskunluğa iten bir elektrik kesintisi. kahvehanedekiler lüküsleri, evdekiler gaz lambalarını veya mumları yakma telaşındalar. elektrik kesintisi…elektrik kesintisi. elektr… ve çok geçmeden camdan cama, kapıdan kapıya, dilden dile bir haber yayıldı. ocakta grizu olmuş. ocakta grizu… maden beldelerinde yaşayanlar çok iyi bilir grizunun ne olduğunu… bilir misiniz; grizu patlaması denilen şey 6.000 dereceye geçen bir sıcaklık demek… ALTIBİN derece… tren, metro raylarına dikkatli bakın gördüğünüzde. yeraltında ulaşımda kullanılan o raylar grizu patlamasının basıncıyla şekilden şekle girer…

madencilerin hastalığı nasıl toz hastalığı ise, madenlerin hastalığı da grizu ve yangınlardır… ve ikisinin de çaresinin olduğunu en iyi madenciler bilir…’madenciler’… insanın yarattığı sorunun çaresi de insanda, insan aklında değil midir…?

yıl 1983 günlerden 7 Mart… grizu patlamış, grizu… duyan herkes hastane durağına doğru koşuyor. bütün evler teker teker boşalıyor, bir insan seli… yüzlerde tedirginlik, telaş, korku, acıma, şaşkınlık… kadın erkek, genç yaşlı herkes hastaneye koşuyor… kimi canına kavuşup, canından, kimi dostundan, arkadaşından, köylüsünden haber alabilmek için hastane durağına akıyor.

bir iki yaralı derken, doktorlar aranıyor. darbeden hemen sonra boşaltılan hastanenin doktorları da yok ortada.  zamanın çok önemli, tıbbi araç gereçlerin yaşamsal önem taşıdığı bir an… bir ambulans, ardından TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu)’nın servis araçları… yetmiyor…ne yaralıları, ne ölüleri taşımak için kurumun araçları da yetmiyor…sonra arabası olan vatandaşlar da başlıyorlar ölü ve yaralı taşımaya, yetmiyor… zaten belde de arabası olan 5-6 kişi var, yetmiyor…

doktorlar bulundu. bulundu da, yapabilecekleri bir şey yok. yanık ve zehirlenmelere karşı ilk müdahaleyi yapabilecek ilaç ve donanım da yok…”yoğurt getirin, ayran getirin” sesleri yükseliyor. herkes hastane önünde birikmiş, elbiseleri, bedenleri yanmış, yüzleri kapkara insanların arasından kocasını, abisini, babasını, akrabasını bulmaya çalışıyor. sanki canlarından can ömürlerinden ömür vermek ister gibi herkes aranıyor.  onlarca yaralı ve ölüye karşı 2 doktor… yalnızca iki doktor.

durumu biraz iyi olanlar TTK’nın otobüsleriyle Ereğli Hastanesi’ne gönderiliyorlar. elektrikler kesik. ambulans yok, doktor yok, ilaç yok… bütün yokluklar içinde yaralılar ve ölüler var. sanki yıllardır doktorsuz, ilaçsız, elektriksiz, ambulanssız kalmak için kömür çıkarmışlar…

103 madencinin ölümüyle sonuçlanan Armutçuk Grizusu’nun açığa çıkardığı gerçek: madenci kömür çıkardığı sürece ancak çıkardığı kömür kadar değerliydi. kesinlikle daha fazla değil. çünkü aradan geçen 39 yıl sonunda aynı hastane dispansere, doktor sayısı 1’e düşürüldü. şimdi bu dispanser de yok. hepi topu bir aile hekimi…

cenazeler tek tek sıralanmış sahiplerinin önünde… darbenin başbakanı gelecek… her tarafta sıkı, çok sıkı güvenlik önlemleri… yer altında, madencilerin sağlığı ve can güvenliği için alınmayan önlemlerin çok daha fazlası yer üstünde alınmış… başbakan Bülent Ulusu’nun gelmesini bekliyor cenazeler… yıl 1983 günlerden 7 Mart…

başbakan geldi. “yaralarınız sarılacak, devlet yanınızda.” dedi. ve başbakan gitti. 39 yıldır devlet Armutçuk’ta yara saracak; bekliyoruz. bekliyoruz…  bugün saat 16:00’dan sonra yara saracak doktoru, yaraya sürecek merhemi, içecek ilacı bile veremeyen bir aile hekimliğinin bırakıldığı Armutçuk’ta…  39 yıl önce verilen sözü anımsayarak ve anımsatarak bekliyoruz. kaç 7 Mart geçti o günden bugüne…? unutanlar için anımsatayım; Armutçuk’un bekleyişine Yeniçeltek, Kozlu, Afşin, Karadon, Dursunbey, Mustafa Kemalpaşa, Soma, Şirvan, Ermenek de katıldı….  unutanlar için yine anımsatayım; Karadon’da “güzel öldüler”, Soma’da “işin fıtratında var” denildi ölen madencilerin ardından…

derim ki kullandığınız demir/çelik ürünleri elinize her aldığınızda, evinizde kullandığınız elektrikli aletleri konforunu yaşadığınızda bir kez olsun madencileri anımsayın… madenciler grizulurda, göçüklerde kitleler halinde madenlerde, emekliliğini yaşayamadan maden hastalıkları yüzünden ölürken aldıkları ücretin tartışma konusu yapıldığını, maden ve enerji şirketlerinin sürekli ve pervasızca kazanmaya devam ettiğini düşünün…

 

dil / eyiş  *

     (en soğuk günlerinde ülkemin

        evlerimizi yak yapanlar için)

…..

yararımı da yaz infazcı gazeteci

ölmeden kömür çıkarma yolunu

yarısı tozlu yüreğime bir umar

ve yolun düşerse

birinci katını dolaş önce buranın

bir yol olsun sor adını

ölüme hergün yakın duranların

 

* erkene alınmış bir ölümün ertelenmiş şiiri, kitabımdan- sf:25

1 Yorum

  1. unutmayan anımsatan kalemine minnetle madenci
    “poli/tik” çok yalanların içinde arşa ulaşan çığlıkları kimseler duymaz ki..garibanın ölü bedeninin üstüne bir tek yel eser sessizliğin kimsesizliğin üstüne

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar