Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Destekle, Besle, Büyüt…

yıllardır sermaye için, varsıllar için, bir avuç azınlık için çalışanlar, düzeni bunun sürmesi üzerine kurgulayanlar asıl kendilerinden hesap sorulmasından korkuyorlar…

dünya ve Avrupa şampiyonlukları olan bir kadın sporcu muhalefeti desteklediğini açıklayınca iktidar kalemşörü Emin Pazarcı ‘Bu ne yahu… Destekle, besle, büyüt, altın madalya aldır, taltif et. O da sporu bırakıp gırtlağına kadar siyaset içine batsın ve sana savaş açsın!’ yazmış. iktidarın, yandaşlarının, hatta doğu toplumlarında daha çok gördüğümüz iktidar/ toplum ilişkisinde toplumun edilgen görüldüğü bakışın özetini yapmış… fakat kızgınlığın, öfkenin ötesine geçebilecek bir dil çok açık görülüyor; çünkü hain demeye getiriyor, yediği kaba… diye başlayan deyimi ve çok şeyi çağrıştırıyor…

yani bu kadının yeteneği, öğrenme becerisi, isteği, kararlılığı vs. yokmuş da iktidar madalya aldırmış… üstelik taltif etmiş, yani hoş davranmış, iyilik yaparak ödüllendirmiş. tam bir iktidar bakışı, halkı tebaa olarak gören, birey olmak yerine kul olmamızı ve biat etmemizi bekleyen hatta isteyen… hatta biraz arabeskleştirerek ‘ya benimsin ya toprağın’ düşüncesinin siyaset diline aktarımı; bu ne yahu…

biliyorsunuz İran’da Mahsa Amini adlı bir kadın sırf saçını mevzuata uygun kapatmadığı için ahlak (veya din) polisi tarafından öldürüldü. sonrasında ülke çapında gerçekleşen eylemler ve bu eylemlerde öldürülen 40 dolayında insan… İran’da yaşananlarla birlikte geçtiğimiz günlerde İstanbul’da LGBT+ bireylere karşı yapılan nefret mitingine katılanları düşünüyorum zaman zaman, özellikle de kadınları… kaçınılmaz olarak iktidar üzerinde ve bazı bölgelerde gücü olan ve akıldışı açıklamalarını duyduğumuz tarikat ve cemaat sözcülerini… LGBT+ mitingine katılan kadınların önemli bir kısmı İran’da, İran tarzı bir rejimde saçları açık olduğu için, üzerlerine uygun pardesü giymedikleri için vs. sebeplerle sokağa bile çıkamayacaklarını görmüşler, düşünmüşler midir acaba…? İran’da kadınların içinde bulunduğu durumu en iyi anlattığını düşündüğüm bir twit paylaştı eylemlere katılan bir kadın; “Erkek arkadaşım, ben ve bazı arkadaşlarımız… Dönmezsem yas tutma, intikamını öfkenle al!” diyordu… yas tutma…

İngiltere’de kraliçenin ölümü sonrası tahta çıkan Kral Charles’a bazı İngiliz yurttaşlarının “Evlerimizi ısıtmak için çabalarken bir de senin geçit töreninin parasını ödemek zorundayız” diyerek tepki göstermeleri, hatta monarşiye açıktan karşı çıkanların başlarına bir şey gelmemesi doğu ile batı arasındaki görünür farktır… sömürü, yoksullaştırma ve iktidar çatışması noktasında tüm neo liberal iktidar ve partilerin aynı olduğunu düşünüyorum… ki İngiltere’nin yeni başbakanı ekonomik daralma, işsizliğin ve yoksulluğun artması vb. gerekçeleri ileri sürerek yaptığı vergi düzenlemesinde ücretlilerin ve dar gelirlilerin vergilerini 1 puan, varsılların/ sermayenin vergilerini 5 puan düşürerek belirttiğim aynılığı göstermiş oldu.

bizde de ağustos- eylül aylarından itibaren %27’lik vergi dilimine giren ücretlilerin aldıkları maaş otomatik olarak düştü/ düşürüldü… yoksulluk sınırının 22.400 tl’ye, açlık sınırının 6.800 tl’ye çıktığı ülkemizde ücretlilerden %27 vergi almak, sermayeye vergi afları, SGK prim desteği vermek… halka karşı davranış, eleştiriye katlanma gibi görünür durumlar dışında halkı yoksullaştırmak açısından İngiltere ile Türkiye arasında bir ayrım görüyor musunuz…? iktidar asgari ücreti, memur maaşlarını artırmakla övünürken vergi dilimlerini sabit tutarak verdiği zammı geri alıyor… yani 2022 ocak ayında 637 tl gelir vergisi ödeyen bir çalışan eylül ayında 2.342 tl vergi öder duruma getiriliyor; kısacası iktidar iğneden ipliğe her şeyin fiyatını enflasyon oranında artırırken vergi dilimlerini sabit tutarak ücretlere yaptığı zammın büyük kısmını geri alıyor. vergi dilimleri de şöyle; 0-32.000 tl arası %15, 32.000- 70.000 tl arası %20, 70.000- 250.000 tl arası %27, 250.000- 880.000 tl arası %35… ‘vergi politik, vergileme ideolojik’ sözünü bu örneklerden daha somut ne gösterebilir ki…

taneyle, gramla meyve- sebze almak, ucuz olduğu için bayat ekmeğe yönelmek, ikinci el eşya ile gereksinimleri karşılamak da çözüm olmuyor bir çok aile için. 35 yıllık bir doktor yazmıştı; “…Bir vatandaş böbreğimi satmak istiyorum borcum çok, isteyen olursa haber verir misiniz…” yazmıştı. SGK’ya göre Genel Sağlık Sigortası (GSS) primini ödeyemeyen 7 milyon 200 bin yurttaşın aylık geliri 1.668 tl’nin altında, fakat bu yurttaşlar da zorunlu olarak tükettikleri ürünler üzerinden (kdv, ötv gibi) vergi ödüyorlar. açlık, yoksulluk o denli geniş bir tabana yayıldı ki artık çalışan yoksulluğundan söz ediyoruz… artık çalışanların önemli bir kısmı kredi kartıyla, alabilirse tüketici kredileriyle gereksinimlerini karşılayabiliyor… çocukların okula aç gittikleri, okul kantinlerinden yiyecek bir şey alamadıkları haberleri/ bilgileri düşüyor medyaya, var mı ötesi…

kısaca desteklenen, büyütülen, beslenen biz değiliz… biat etmekten vazgeçtiğimiz, artık yeter dediğimiz için bizi hain yerine koyanlar bir oy daha eksildikleri, tebaadan bir kişinin yurttaş olmaya karar vermesi, insanların onuruna sahip çıkması nedeniyle çileden çıkıyorlar… yıllardır sermaye için, varsıllar için, bir avuç azınlık için çalışanlar, düzeni bunun sürmesi üzerine kurgulayanlar asıl kendilerinden hesap sorulmasından korkuyorlar… bu nedenle yalnızca bugün değil, dün de elimizden, varlığımızdan, ömrümüzden çalınanların hesabını sormamız gerekiyor ki bu hesabı sormak için ayağa kalkıp örgütlenmemiz zorunlu… bizim oyumuzu, bizim inancımızı, bizim etnik/ ırksal özelliklerimizi, bizim güçsüzlüğümüzü kullanarak, tüm değerlerimizi sömürerek iktidar olup varsılları besleyenlere, haklarımızı çalanlara göz yumanlara, bu düzeni koruyanlara hesap sormak… oturup, bekleyerek veya susarak yenilgiyi baştan kabul etmektense belki bir emekçi eyleminde, belki bir çevre eyleminde, belki ‘ölmek istemiyoruz’ diyen kadınların eyleminde, belki barınamıyoruz diyen öğrencilerin eyleminde… bir yerden başlamak, karşı çıkmak isteyene o kadar çok alan, o kadar çok savaşım yeri var ki…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar