Pazartesi, Aralık 30, 2024
spot_img

Bizim Seçimimiz

...yurttaşın haklarının korunması yerine iktidarın ve sermayenin korunması uğruna yapılanlar karşı çıktığımız, değiştirmeye çalıştığımız AKP öncesi durumu bile arar olmamızla sonuçlandı… bu yüzden seçimler bu iktidar ile özgürlük, eşitlik, adalet savaşımı verenler arasındadır…

iktidar tüm bileşenleriyle gündemi değiştirip, ilgisiz ve gereksiz tartışmalarla bizi gerçeklerden, asıl sorunlarımızdan uzaklaştırmaya çalışıyor. bir yandan da seçim sürecinde siyasi, ekonomik iktidarlarını korumak uğruna gerilimi yükseltip Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi’ni ortak olarak yanına alarak önümüzdeki dönemde ideolojik, kültürel egemenlik kurma niyetini de göstermiş oldu… kısacası iktidar güç yitirdiğinin ayrımında olduğu için toplamda yüzde 1 bile etmeyen partilerle yaptığı ittifakın bir boyutu da seçimden sonra kurmak istediği düzenin ipuçlarını göstermesidir… bu yüzden seçimler iktidar bileşenleri ile laiklikten, özgürlüklerden yana olanlar arasındadır…

Afrikalılara ‘size özgürlükten önce ekmek gerek’ diyen batılı ‘beyaz adama’ Afrikalının verdiği yanıtı verebilmeliyiz; “Özgürlüğüm olmazsa ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim?” gerçekte durumumuz tam olarak budur… bir yanda bizi günden güne yoksullaştırıp servetlerine servet katanlar karın tokluğuna razı olmamızı istiyorlar. üstelik bunu da kutsal metinlere atıf yaparak tanrı buyruğu gibi göstermeye çalışıyorlar. son yıllarda emekçilerin ulusal gelirden aldığı payın ne kadar düştüğüne yönelik çok sayıda istatistik medyada yer aldı… bu yüzden seçimler iktidar ile her geçen gün yoksulluğu artanlar dün sahip olduklarını bugün yitirmiş olanlar arasındadır…

bu iktidar dönemi boyunca iş cinayetlerindeki artışın tam anlamıyla bir işçi kırımı durumuna dönüştüğüne tanık olmadık mı? benzer iş kollarında ‘gelişmiş ülkelerde’ ölüm olayı yokken veya yok denecek kadar azken ‘biz neden kitleler halinde ölüyoruz?’ dediğimizde ‘takdiri ilahi’, ‘kader’, mesleğin fıtratında var’ gibi açıklamalarla bizi tanrıyla korkutmaya, sormakta inat edersek devlet gücüyle susturmaya çalışıyorlar… söz konusu iktidarın eksiklikleri, sermayenin çıkarları olduğunda karşımıza devletin gücünü dikiyorlar. söz konusu emekçilerin işten atılması, sömürünün korunması olduğunda yargı hatta var olan yasalar bile işlemez oluyor… siyasiler yasalarla yalnızca kendilerini değil, sermayeyi ve düzeni ayakta tutan resmi, sivil tüm kurumları da koruma altına alıyorlar… bu yüzden seçimler çalışırken iş cinayetleri, meslek hastalıkları sonucu ölmemizi sıradanlaştıran bu iktidar ile ölmeden çalışmak, çalışıp kazandığı ile geçimini sağlamak isteyenler arasındadır…

yıllardır yakınlarını arayan ve her hafta Galatasaray Meydanı’nda seslerini duyurmaya çalışan Cumartesi Annelerini/ İnsanlarını biliyorsunuzdur. iktidar ve iktidar denetimindeki devlet kurumları her toplanma sırasında bu insanları baskı ve şiddetle dağıtıyor, gözaltına alıyor… oysa Anayasa Mahkemesi bu konuda Cumartesi Annelerine/ İnsanlarına karşı hak ihlali kararı verdi… devletin koruması ve güvencesi altında olması gereken yaşam hakkı ihlal edilmiş, yıllardır haber alınamayan insanların akrabaları, yakınları haklı olarak yakınlarını soruyorlar; ortalama bir hukuk düzeninde olmasını gerekeni, devletin görevini yapmasını istiyorlar. sonuç Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen her hafta gözaltı… bu yüzden seçimler bu iktidar ile ülkenin her köşesinde güven içinde yaşamak, en temel haklarını özgürce kullanmak isteyenler arasındadır…

geçtiğimiz günlerde internette rastladığım bir haberde yoksulluk nedeniyle organlarını satışa çıkaran insanları okudum; o kadar çoklar ki… bazıları suç olduğunu bildiği için satmak yerine bağış yazmış. ‘maddi sıkıntılardan dolayı karaciğer veya böbrek bağışı yapmak istiyorum…’ veya ‘karaciğer bağışı yapılır. sigara ve alkol kullanmamaktayım. sağlık konusunda bir sorunum yoktur…’ bu işlerin yurtdışında yapıldığını bildiğini düşündüğüm bir kişi de ‘B (+) kan grubum. böbreğimi paylaşmak istiyorum. pasaport var…’ yazmış. epey uzun bir listeydi ve artık ciddi bir ‘pazar’ oluşmuş durumda. düşünebiliyor musunuz, insanlar yaşamlarını riske atmayı, beden bütünlüklerini ‘gönüllü’ olarak bozmayı, organlarını satmayı göze alır duruma gelmişler… bu yüzden seçimler bu iktidar ile bu ülkenin işsizlerinin, en yoksullarının arasındadır…

adına doğal afet, kaza diyerek depremlerde, sellerde, yangınlarda ölümleri olağan gören iktidar son olarak 6 Şubat depremi ve sonrasında yaptıklarıyla insan yaşamından önce rantı, ticareti düşündüğünü gösterdi. yetmedi toplumun da böyle algılaması, buna uygun düşünmesi, hatta alışması için elinden geleni yaptı. kentsel dönüşüme karşı çıktığı için yıkımdan muhalefeti sorumlu tutan iktidar yıkılan devlet binaları, deprem yönetmeliği sonrası yapılan ve yıkılan binaları ise gözden kaçırıyor. ilgili bakanlıklara kadar uzanan sorumlular zinciri içinde en zayıf halkaları gözden çıkararak sorumluluktan ve hesap vermekten kurtulmaya çalışıyor… bu nedenle seçim bu iktidar ile evinde, sokağında, kentinde güvenle yaşamak isteyenler arasındadır… bu seçim bu iktidar ile depremlerde yaşamlarını yitiren insanların hesabını sormak, sorumluların cezalandırılmasını isteyenler arasındadır…

siyasi, demokratik, ekonomik hakları için savaşım veren çok sayıda insan tutuklu durumda. öyle ki son yıllarda uzun tutukluluk yoluyla bir cezalandırma pratiğiyle karşı karşıyayız. iktidar ve denetimi altındaki emniyet, yargı birimleri (bazen tazminat ödeneceğini bile bile) en basit yargı kurallarını da ihlal ederek hukuksuzluğu sıradanlaştırdı… yalnızca siyasi davalarda değil, basit sendikal hakların kullanılması sırasında bile gördüğümüz bu gözaltı, tutuklama uygulamaları o kadar arttı ki yurttaşın haklarının korunması yerine iktidarın ve sermayenin korunması uğruna yapılanlar karşı çıktığımız, değiştirmeye çalıştığımız AKP öncesi durumu bile arar olmamızla sonuçlandı… bu yüzden seçimler bu iktidar ile özgürlük, eşitlik, adalet savaşımı verenler arasındadır…

iktidar ve ortakları kurmak istedikleri cinsiyet, mezhep, etnik köken, yönelim ayrımına dayalı düzen için kadınları günlük yaşamdan uzaklaştıran, şiddete ve kadın cinayetlerine karşı önlem almayan, dini referanslarla yalnızca kendileri gibi inanmayanları değil, biçimsel olarak da kendileri gibi olmayanları öteki gören anlayışı egemen kılmaya çalışıyor… bu yüzden seçimler bu iktidar ile öteki olarak ilan ettiği/ gördüğü toplum kesimleri arasındadır…

listeyi uzatmak mümkün… görüldüğü gibi toplumun çok geniş ve her kesiminden insan için bu iktidardan kurtulma gerekçesi bulunuyor… o zaman attığımız slogana da sahip çıkarak en güçlü biçimde ; ‘kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya da hiç birimiz’ diyeceğiz…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar