sermaye ve meclisteki temsilcisi durumundaki iktidar parasal verileri açıklayarak sömürüyü haklı göstermeye, bizi de teslimiyete ikna etmeye çalışıyorlar… bir çok alanda olduğu gibi ekonomide de olumlu verileri kafamıza çakarlarken olumsuz verileri gizlemeye, açığa çıktığı zaman muhalefeti, dış güçleri suçlayarak, olmazsa takdiri ilahi diyerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar…
ihracatı açıklarken ithalatı gizliyorlar, enflasyon verilerini açıklarken gerçek enflasyonu/ düşen alım gücünü gizliyorlar, kendi dönemleri süresince ücretlerin ne kadar yükseldiğini söylerlerken dövizin 5’e katlandığını gizliyorlar, borsada işlem gören şirketlerin değer kazandığını açıklarlarken bu şirketlerin neden işsizliğe çare olmadığını gizliyorlar…
emekçilerin, köylülerin, küçük esnafın bilançolarında ekmek dilimleri, “bugün de ölmedim anne” diyebilecek kadar soluk almak var… geçtiğimiz günlerde bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerden birinin beslenme saatinde yemek için getirdiklerinin resmini paylaştı sosyal medyadan. bir dilim ekmek, dört dilim salata…
yoksulluk giyim kuşam, kullanılan araç gereç, sahip olunan olanaklarla ölçülmekten çıktı artık. yoksulluk sofrada, yoksulluk çocukların boynu bükük bakışlarında, belki de sorumlusu olmadığı bir düzenin yarattığı yokluklar altında ezildiğini gördükçe yaşadığı özgüvensizliğin yansıması olan utancında…
çocuğa verilememiş harçlık, dışarıdan görülmediği için giyilmeye devam edilen tabanları delik ayakkabılar, gidilememiş memleket, 25- 50 krş. ucuz olduğu için bir gün öncesinin ekmeğinin alındığı kuyruklar var… iktidar yandaşı bir kanal pazar yerlerinde çürük olduğu için atılmış meyve, sebze toplayan yurttaşların görüntüsünü “duyarlı vatandaşlar çevre temizliği yaptı” biçiminde sundu!!
insanlar işsizlik, açlık, çaresizlik içinde canlarına kıyarken, anne babalar çocukları karşısında boynu bükük, göz göze gelmemek için çaba harcarken “uygun görülen” kişilere aylık 1000 TL. yardım, 1500 TL. ücretsiz izin yardımı, asgari ücretin altında kısa çalışma ödeneği vermekle övünüyor Saray/ AKP/ MHP iktidarı… TÜİK’in bile gizleyemediği 10 milyon dolayındaki işsiz ne olacak, nasıl yeni iş alanı yaratılacak gibi sorular iktidarın ve egemenlerin gündeminde yok…
sigortasızlık var, mevsimlik işçi denerek tarla tarla, diyar diyar işe koşulmak var… doğduğumuz yerde doyamıyoruz, çıktığımız topraklara bir daha dönemiyoruz… gurbet içinde gurbet yaşıyor çoğu insan. mevsimlik işçi! kavramın kendisi bile insanı aşağılıyor; sürekli ve geçimini sağlayacak geliri olmayan insan yaptığı işle, işin niteliğiyle nasıl aşağılanır, ezikliği, güçsüzlüğü yüzüne çarpılır diye düşünmeye gerek yok; ‘mevsimlik işçi’ demek yeterli…
oysa insan yerleşik yaşama geçeli 10 bin yıl oldu; fakat ülkemizde ve dünyada milyonlarca insan konar göçer yaşıyor, yaşama tutunmaya, günü kurtarmaya, yarınlar için umut yaratmaya çalışıyor… iktidar ve yandaş medyası bu durumdan romantizm üretmeye çalıyor. geçtiğimiz yıllarda Milli Eğitim Bakanı mevsimlik işçilerin çalıştığı tarlalarda çocuklara armağanlar vermiş ve güzellemeler düzülmüştü… oysa çocukların tarlada değil okulda olması gerekirdi, çocuk işçiliğinin yasak olduğu dile getirilmeliydi…
ekmek arası ölümler var…
bir iş sahibi olmak şanslı yurttaşlardan sayılmaya yetiyor. mutlaka rastlamış veya fotoğraflarda görmüşsünüzdür; yemek paydoslarında evlerine gidemeyen işçiler işyerlerine getirdikleri azıklarıyla beslenirler… madenlerde ve inşaatlarda daha yaygın olan bu durum özellikle ramazanda siyasilerin şov malzemesine dönüştürülür. bir bakan iftar vakti işçilerin sofrasında oruç açar, boy boy haber olur…
işte o sofraların bedeli çoğu zaman ölüm olur… 1-2 saat önce yere serdikleri gazeteyi sofra yapıp getirdiklerini bölüşen işçiler bir grizuyla, çöken bir tavanla, çıkan bir yangınla, yıkılan bir iskeleyle ölümü de bölüşürler… mesleğine az çok hakim olan işçilerin dahi ihmal sonucu, yeterli önlem alınmadığı için gerçekleştiğini bildiği bu ölümlere ‘fıtrat’, ‘kader’, ‘ecel’ der yönetenler bir de ‘şehitlik’ payesi verirler ölümlerin çokluğuna göre…
bu fıtratın, ecelin, kaderin neden bizim gibi geri kalmış ülkelerde kol gezdiğini soranlara da ‘bölücü’, ‘dinsiz’ vb. sıfatları yapıştırırlar… oysa işyerleri özelinde veya ülkelere göre ortalama yaşam sürelerine, ölüm nedenlerine bakmak; ekmek arası ölümler yaşadığımızı görmemize ve ‘neden?’ diye sormamıza yetecek… bizden gizlenen bu sorulardır… sormayacak mıyız…?
şairin dediği gibi “fukara ölümü” geldim geliyorum demeyen… İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi 2020 yılında 2400’den fazla insanın iş cinayetlerinde öldüğünü açıkladı. iktidar kendinden önce ‘İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’ olan mevzuatın adını “İş Sağlığı ve Güvenliği’ olarak değiştirerek neye öncelik verdiğini göstermiş olmuyor mu…? işçi sağlığı ve iş güvenliği mi, iş sağlığı ve güvenliği mi? verilecek yanıt bizim durduğumuz yeri de gösterecektir, göstermelidir…
sermaye paracıklarını sayarken yorulur, biz ölülerimizi taşırken… sermaye kurumları, ekonomi ve maliye yöneticileri büyümeyi anlatırken şirketlerin yıllık karlarını da açıklıyorlar. İşçilerin, yoksulların “bugün de ölmedim” dediği koşullarda varsıllar gelirlerini katlıyor. kişi başı yıllık gelirin bölüşümündeki adaletsizlik günden güne artarken, bizler ölümlerle yoruluyoruz. 2020 yılında 2400’den fazla işçinin öldüğünü düşünüyorum da; yaşadığım beldenin nüfusundan fazla… bir belde yok olmuş, katledilmiş 1 yılda…
resmimiz bu kadardır işte, dünyamız da… yıldan yıla artan ölümler, yarım kalmış yaşamlar… resmimiz bu kadardır işte… durduğumuz yer ne olursa olsun insandan, emekten, paylaşım ve dayanışmadan yana net tavrımız olmalıdır. tüm ayrımlarımızı koruyarak, hatta bu ayrımları iç güzelliğimiz ve varsıllığımız sayarak yaşam hakkından yana ortaklaşmamız, birlikte savaşım vermemiz tek çıkışımız olacaktır. inadımıza bu ortaklaşmayı ekleyerek yarınlara umudumuzu taşıyabiliriz… bu ortaklaşma düne, bugüne ve yarına borcumuzdur…
(2020 kasım ayında yapılan bir araştırmada mevcut birikimleriyle ne kadar geçinebileceği sorusuna %39 hiç sağlayamam demiş. yani ya işsizler, ya da birikim yapamayacak düzeyde gelirleri var… 1-5 ay arası diyenlerin toplamı da % 51… 1 yıldan fazla diyenler % 2,8… yanıtı ve fikri olmayanlar % 5,7… var olan işini veya gelirini yitirmesi durumunda hiç geçinemeyecek veya 5-6 geçinebileceklerin toplamı % 90… orta gelir grubunun ortadan kalktığını ve ülkemizde yoksullar ve varsıllar biçiminde yeni bir yapılanmanın yaratıldığını, hatta klasik işçi sınıfının bile değişime uğradığını/ uğratıldığını da düşünmek, tartışmak zorundayız…)
çok gerçek ve çok dokunaklı..usuna yüreğine minnetle dost