“… ben 68 yaşındayım. yapamadığım o kadar çok şey var ki; bazen oturup düşündüğümde hep pişmanlık. yahu bir canımız var, başımıza bela olmuş…”
sosyal medyada izlediğim bir sokak röportajında böyle diyordu mikrofon uzatılan kişi. beden dili, ses tonuna da yansıyan garibanlık cümlelerin rastgele kurulmadığını gösteriyordu. günlerdir aklımdan çıkmıyor; “bir canımız o da başımıza bela olmuş.”…
iktidarın siyasi hırsı, her geçen gün en basit (sistem içi) gerçekliklerden (bile) kopuk uygulamaları, üzerine korona salgınıyla iyice büyüyen ekonomik kriz ve bile isteye büyütülen umutsuzluk; doğduğumuza pişman olmamız isteniyor. çünkü biliyorlar; bir kere umudu yitirirsek, bir kere doğduğumuza pişman olursak yalnızca bedenimizi değil ruhumuzu da, bilincimizi de tutsak alacaklar…
“ÖLÜM OLASILIK AÇLIK GERÇEK”
Zonguldak’ta özel bir maden ocağı işçileri çalıştıkları ocağın kapatılacak olması üzerine kendilerini madene kapatmak dahil çeşitli eylemler yapmışlardı 2016 yılında. “neden madende çalışmak için bu kadar çaba gösteriyorsunuz?” benzeri bir soruya işçilerden biri “aşağıda ölüm olasılık, yukarıda açlık kesin” demişti. oysa madencilik en iyi olasılıkla bile insan ömründen en az 15-20 yıl çalan bir sektör; özellikle de ülkemiz gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yeterince önemsenmediği ve ‘maliyet’ unsuru sayıldığı dikkate alınırsa… aşağıda grizudan, göçükten, yangından, su baskınından kurtulsa bile maden hastalığı yukarıda yakasını bırakmaz madencinin. fakat biliyoruz ki aşağıda da, yukarıda da ölmeden çalışmak mümkün…
“TÜKENİYORUZ…”
sağlık emekçileri aylardır korona salgını ile savaşımın bilimsel gerçekliklere uygun sürdürülmesi ve tüm tarafların görüşlerinin dikkate alınmasıyla etkili olacağını dile getiriyorlar. şu ana kadar 350’ye yakın sağlık çalışanı yaşamını yitirdi; iktidar ne Türk Tabipler Birliği’ni ne de sağlık alanında örgütlü sendikaları duymuyor, görmüyor… fakat sağlık çalışanları başta yaşam hakları olmak üzere ekonomik demokratik taleplerini dile getirmek için basın açıklaması yapmak istediklerinde duyuyor, görüyor ve gözaltına alıyor. oysa sağlık çalışanları “tükeniyoruz” diye çığlık atarlarken abartmıyorlar. bu tükenme hem arkadaşlarını yitiriyor olmaktan hem de emeklilik, yıllık izin, nakil, tayin vb. tüm haklarının askıya alınarak, ailelerini bile göremeyecek (zorunlu) bir çalışma temposundan kaynaklanıyor…
“ÜMİT, ÖFKELİ VE MAHZUN”
direnenler, dövüşenler de var… soma maden işçileri 2019 yılında Bağımsız Maden İşçileri Sendikası ile geriye dönük hakları için 1 ayı aşkın süre direnmiş ve kazanımlar elde etmişlerdi. 2020 yılında da geçmişe dönük hakları ödenmeyen soma ve ermenek maden işçileri yine Bağımsız Maden İşçileri Sendikası ile savaşım verdiler, veriyorlar. geçtiğimiz hafta soma maden işçileri hakları olanı aldılar; sıra ermenek’te…
PTT işçileri (PTT Sen), Bimeks işçileri, Uzel Makina işçileri (nakliyat iş), Migros işçileri (DGD SEN), Cargill işçileri (Tek Gıda İş), inşaat işçileri (İnşaat Sen), Gebze Baldur işçileri (Birleşik Metal İş), Ermenek maden işçileri (Bağımsız Maden İş)… bulundukları yerlerde kutup yıldızı yön gösteriyorlar…
“..
Dövüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.
…”*
Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektöre karşı başlayan ve özgürlük, demokrasi, bilimsel eğitim talebiyle diğer üniversitelere de yayılan eylemler… kyk kredisi kullanan ve ödeyemeyen öğrencilerin icralara karşı günden güne yükselen tepkileri, Tarım Kredi Kooperatifi’nin borç batağına ittiği çiftçilerin gündemde yeterince yer bulamayan eylemleri… umudu yaratmak, “yaşamak güzel şey kardeşim” demek ve doğduğumuza pişman olmamızı isteyenleri pişman etmek için yürünecek yolu gösteriyor.
*ahmed arif (karanfil sokağı)