Pazar, Aralık 22, 2024
spot_img

Nice Sultanları Tahttan İndirir Bir Ayrılık, Bir Yoksuzluk, Bir Ölüm*

Hangi olaya bakarsak bakalım, hangi siyasal toplumsal gelişmeyi ele alırsak alalım, ancak görünenin üzerindeki şalı kaldırarak, olayın gerçek nedenleri ve sorumlularına ulaşırız.

İzmir depremi geride büyük acılar bıraktı. Ayda bebeğin 91 saat sonra kurtuluşu bile ruhlarda açılmış yaraları sarmaya yetmedi.

Her benzer faciadan sonra olduğu gibi İzmir depreminden sonra da yıkımların, ölüm ve yaralanmaların nedenleri, sorumluları tartışıldı. Herkes kendi meşrebince değerlendirmelerde bulundu. Kimi görüneni gördü, kimi de görünenin arkasındakini anlamaya çalıştı.

Canımızı yakan her siyasal toplumsal olayın gerçekleşmesinin arkasındaki nedenleri anlamaya çalıştığımız gibi.

Kuşkusuz yaşananların tekrarlanmaması için bu nedenlerin doğru tespit edilmesi ve çözüm geliştirilmesi gerekli.

Nedenler (ve sorumlular) tespit edilirken, genellikle olayların gerçekleşmesine son düzlükte etkide bulunan gelişme ve kişileri ön plana çıkartmayı severiz.

Hem işin kolayı olduğundan hem de hızlı sonuç alma olasılığından olsa gerek.

Madende yangın çıktı! Sorumlu maden sahibi. Önlem almamış.

Bina yıkıldı! Binayı yapan müteahhit sorumlu. Malzemeden çalmış.

Kadın cinayeti işlendi! Tabi ki katil sorumlu. Kıskanç koca.

Atanamayan öğretmen intihar etti! Psikolojik sorunları var

Bu yöntem, belki durumu sadeleştirmek, olayın aktüel açıklaması açısından kısa vadede bir sonuca ulaşılmasına yol açabilir. Ancak olayları bir bütün olarak değerlendirmediği için eksik, eksik olduğu için de nihai bir çözüme ulaşmamıza olanak vermeyen bir yöntem.

Aktüel görüngüler etrafında, kendi kuyruğunu kovalayan kedi misali dönülmesine, sürekli benzer olayların tekrarlanıp durmasına yol açan bir yöntem.

Esas olan, olayların gelişimine yol açan zincirin halkalarını başlangıca doğru takip edebilmek, halkalar arasındaki bağlantıların hangi zeminde kurulduğunu tespit edebilmek ve soruna yönelik kökten bir çözüm önerisi geliştirebilmek.

Hangi olaya bakarsak bakalım, hangi siyasal toplumsal gelişmeyi ele alırsak alalım, ancak görünenin üzerindeki şalı kaldırarak, olayın gerçek nedenleri ve sorumlularına ulaşırız.

Haydi, şimdi buyurun yakın tarihten kısa bir hafıza turuna…

Bir ayrılık

Aylan bebek.

Aylan Kurdi.

Suriyeli.

Kısa kollu kırmızı tişörtüyle kıyıya vuran dalgalar arasında yüzükoyun yatıyordu Bodrum kıyılarında.

Hatırladınız mı?

Artık bir harabeye döndürülmüş ülkelerinden kaçıp daha iyi bir hayat kurmak için Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenleri taşıyan fiber tekne batmış, Aylan’ın cansız bedeni kıyıya vurmuştu.

2015’in Eylül ayıydı ve üç yaşındaydı Aylan.

Elbet bir nedeni, bir sorumlusu olmalı üç yaşında bir çocuğun yurdundan kilometrelerce uzakta, belki de hayatında ilk kez gördüğü denizde boğularak ölmesinin…

Sorsanız her kafadan bir ses çıkar.

Peki, size göre ne üç yaşındaki bir çocuğun kelebek kadar kısa ömrünü çalan asıl sorumlu?

İşte o sorumlu:

BİZE GÖRE EMPERYALİZM’dir!

3 yaşında bir çocuğu yurdundan ayrılmak zorunda bırakarak ölümüne yol açan GERÇEK NEDEN emperyalizm ve yerli işbirlikçileridir!

Bir yoksuzluk

Yer Adana… Kimi zaman gölgede bile 40 derecenin üstünü gören kentimiz.

O yıl nasıl soğuk yaptıysa…

Tarih, Mart 2012.

Biri altı yaşında, diğeri altı aylık iki çocuk annesi, 26’sındaki Emine Akçay intihar etti.

Hatırladınız mı?

Bakmayın siz adının Emine olmasına, çocuklarını ısıtmak için elindeki son parayla oduncuya gidip odun almaya çalışan, oduncunun para almayıp on liralık odun verdiği Emine Akçay bu.

Odada ısınmak için bekleyen çocuklarının önünde, odunlar ıslak olduğu için sobasını yakamayan Emine.

Saç kurutma makinesini altı yaşındaki oğlunun eline tutuşturup, altı aylık kardeşini ısıtması için yan odada bırakıp diğer odada hayatına son veren Emine.

O günden bugüne başka kaç Emine yaşamından vazgeçti belli değil.

Sorsanız her kafadan bir ses çıkar.

Peki, size göre ne 26 yaşında iki çocuk annesi bir genç kadını, çocuklarının beşik çengelinde hayatını sona erdirmeye sürükleyen bu yoksuzluğun asıl sorumlusu?

İşte o sorumlu:

BİZE GÖRE KAPİTALİZMDİR!

Emine Akçay’ın katili, Emineler arasında derin uçurumlar yaratan kapitalizm ve neo liberal politikalar uygulayan siyasal iktidardır!

Bir ölüm

Daha 19 yaşında.

Düşlerinde özgür dünya.”

Hatırladınız mı?

Evet, Ali İsmail Korkmaz.

Eskişehir’de Gezi mukavemeti sırasında sivil polisler ve dönemin başbakanının göreve davet ettiği ‘esnaflar’ tarafından dövüldü. Hastahaneye gittiğinde doktor kas gevşetici vererek eve gönderdi.

Daha sonra beyin kanaması geçirdiği ortaya çıkan Ali İsmail Korkmaz, 38 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Ali İsmail, Anayasa ve yasalar tarafından güvence altına alınmış demokratik hakkını kullanırken hayatını kaybetti. Berkinler, Abdullahlar, Mehmetler, Ethemler, Ahmetler, Medeniler, Hasan Feritler gibi…

‘Vurmayın ben öldüm’ dedikçe vurdular.

‘Vurmayın ben öldüm’ dedikçe polisimiz destan yazdı dediler.

Gözü yaşlı annesinin, “Aliş’imi dövdüler tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu” deyişi kaldı kulaklarda.

O günden bugüne ölümler durmadan devam etti.

Sorsanız her kafadan bir ses çıkar.

Peki, size göre ne 19 yaşında bir üniversite öğrencisinin ölümünden sorumlu?

İşte o sorumlu:

BİZE GÖRE FAŞİZMDİR!

Ali İsmail Korkmaz’ın katili faşizmdir.

Velhasıl demem o ki,

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün zulüm biter. 

Menekşeler de açılır üstümüzde 

Leylaklar da güler. 

Bugünlerden geriye, 

bir yarına gidenler kalır 

bir de yarınlar için direnenler…” **

Mukavemet’te kalın!

 

* Karacaoğlan

** Adnan Yücel

- Advertisement -

Bir Cevap Yazın