Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Baskı, Şiddet, Yok Saymak

Yandaş şirketlere, sermayeye bir gecede milyarlarca lira kaynak aktarabilen iktidar, işçilerin hak ettikleri 25 milyon dolayındaki alacaklarını çözmeyerek tarafını belirlemiştir. Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in ölümleri bir cinayettir

Bağımsız Maden İş Sendikası’nın Uyar Maden İşletmesi’nde çalışmış olan ve geçmiş yıllara ait tazminat vd. hakları ödenmeyen işçiler ve mağdur ailelerle Ankara’ya yürüme ve iktidar düzeyinde sorunu çözme girişimi Ankara girişinde önleri kesilerek durdurulmuştu. Dört gün süren bekleyiş sonrası çözüme yönelik girişimlerde bulunulacağının ifade edilmesi üzerine yürüyüşü gerçekleştirenler Ankara’da bir heyet bırakılması diğer eylemcilerin Soma’ya dönmesi kararını almıştı.

Bu karar sonrası bir iki gün dinlenip tekrar Ankara’ya dönmek üzere Bağımsız Maden İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve sendika üyesi (aynı zamanda tazminat mağduru) Ali Faik İnter Soma’ya dönerlerken geçirdikleri bir trafik kazası sonrası yaşamlarını yitirdiler. Adına trafik kazası dense de yıllardır ödenmeyen tazminat vd. alacaklar karşısında gereğini yapmayan iktidar ve ilgili kamu kurumları bu ölümlerden sorumludur. Soma’da 301 kişinin katledilmesi gibi kadar, diğer iş cinayetlerinde olduğu kadar ilgili bakanlıklar, ilgili kamu kurumları, bir bütün olarak iktidar sorumludur. İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2021 Ocak ayında sorunu çözme sözü verdiği, Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in sendika ve işçi temsilcileriyle görüşmelerde söyledikleri dikkate alındığında Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in ölümlerinde iktidarın payı olduğu daha net anlaşılacaktır.

Yandaş şirketlere, sermayeye bir gecede milyarlarca TL kaynak aktarabilen, vergi ve prim borçlarına af çıkarabilen iktidar işçilerin hak ettikleri 25 milyon TL dolayındaki alacaklarını yıllardır çözmeyerek tarafını belirlemiştir. İşçilerin görüştüğü AKP Grup Başkan Vekili Elitaş’ın “Size oy verdik. Karşılığı bu mu?” sorusuna “Bana mı çalıştınız, vermeseydiniz” olmuştur.

Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in ölümleri bir cinayettir. Mukavemet olarak bu cinayeti de, diğer iş cinayetlerini de, yaratılan mağduriyet ve hak gasplarını da unutmayacağız. Saray/ AKP/ MHP iktidarının ve sermayenin her türlü baskı ve yok sayma politikasına karşı ezilenlerden, mağdurlardan, yaşamını yitirenlerden yana olacağız. Bağımsız Maden İş Sendikası üyelerine, madencilere, emek mücadelesi verenlere sabırlar diliyoruz. Bir kez daha yineliyoruz; ölenlerin ardında mücadele edenlerin yanındayız.

BASKI, ŞİDDET VE OHAL

Geçtiğimiz hafta BirGün yazarı gazeteci Erk Acarer Almanya’da evinde saldırıya uğradı. Saldırganların “yazmayacaksın ulan” dediklerini ve etraf kalabalık olduğu için silah kullanmadıklarını belirten Erk Acarer’e yönelik saldırıyı kınıyoruz. Saray/ AKP/ MHP iktidarı gerçeklerin kamuoyuna ulaşmaması için bağımsız, muhalif gazeteci ve medya kurumlarına yönelik baskılarını ve şiddeti yurt dışına da taşımış oldu. Özellikle Sedat Peker’in twitlerinde belirttiği kayıp silahlar, 15 Temmuz sonrası iktidarın kendi milis gücünü yaratma doğrultusunda silah dağıttığı gibi haberlerin ardından bu konularda haber ve yazıları bulunan Erk Acarer’e yönelik saldırı haberleri doğrular niteliktedir.

Saray/ AKP/ MHP iktidarı geçtiğimiz hafta RTÜK üzerinden KRT, Tele1, Halk TV, Fox TV, TV 100 kanallarına ceza yağdırırken, mahkemeler aracılığıyla da bazı haberlere erişim engeli getirdi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın saldırıya uğrayan İzmir İl Örgütündeki basın açıklamasını yayınladığı için KRT’ye kesilen ceza medya üzerindeki baskıyı göstermesi yanında HDP’ye yönelik yok sayma siyasetinin de göstergesi olarak okunmalıdır. Bu yok saymanın en son örneği de HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun başvurusunu görüşen AYM’nin ‘hak ihlali’ ve ‘serbest bırakılması’ kararının 4 gün geciktirilmesidir. Medyaya yönelik ceza ve karartma sebepleri arasında milletvekillerinin açıklamaları, HSYK kararnamesi, FETÖ operasyonuyla ilgili haberler, kamu ihalesi/ ihaleleri hakkındaki haber ve yazılar ceza, karartma sebepleri olarak ilk sıralarda yer alıyor.

Bu cezalardan biri de CHP eski milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın Halk TV’de Grup Yorum’un Cemo adlı eserini seslendirmesi nedeniyle verildi. Korona salgını süresinde iktidarın sanata yönelik yok edici yasakçı politikalarının “terör örgütü propagandası” vb. biçimlerde de süreceğinin de yansıması olarak görülmelidir. Yıllardır alanlarda, meydanlarda, salonlarda söylenen, albümleri piyasada satılan bir şarkının RTÜK tarafından terör örgütü propagandası sayılması sanat düşmanlığının sonucudur.

Saray/ AKP/ MHP iktidarı baskı, şiddet, yok sayma politikalarını kurumsallaştırma yönünde bir adım daha atarak OHAL düzenlemelerini içeren bir kanun teklifini Meclis’e gönderdi. Korucuların maaşlarının asgari ücretin altında kalmaması, izinsiz tütün ticareti yapanların cezalarının bir yıl ertelenmesi, öğretim üyelerinin Merkez Bankası Meclisi’nde görev alabilmesi, toplu suçlarda gözaltı süresinin 12 güne kadar uzatılabilmesi, şirketlere kayyum atanması ve kamudan ihraçlara ilişkin yetkinin 3 yıl uzatılması gibi düzenlemeleri içeren kanun teklifi önümüzdeki günlerde emekçilere, muhaliflere, medyaya, hatta iktidar karşıtı şirketlere yönelik baskının, şiddetin, keyfiliğin çok daha şiddetleneceğini gösteriyor.

04.01.2021 tarihli “2020’den 2021’e Kalanlar” başlıklı yazımızda; “Saray/AKP iktidarının her alanda, evlerimizin içinde bile ‘biz’i denetlemek ve dönüştürmek istediğini görüyoruz. Siyasi olarak iktidar olmakla, devleti tümüyle yönetmekle yetinmeyen, tek tek bireyleri de biat ettirmeye, sindirmeye, kontrol altına almaya dönük bu ideolojik saldırıya karşı yapılabilecek tek şey polemik yapmanın, slogan atmanın yanında ortak, örgütlü ve özgürlükleri önceleyen ortak bir mukavemet hattını acilen oluşturmaktır.” demiştik. 2021’in ilk yedi ayında yaşadığımız, tanık olduğumuz tüm olay ve gelişmeler bu çağrımızı yaşamsal kılmaktadır.

İKTİDAR MECBURİYET

Ekonomik kriz, AKP’nin kendi iç iktidar kavgası, Sedat Peker’in açıklamaları sonrası ortaya çıkan ilişkiler ve çürüme, iktidar ortağı MHP’nin Saray ve AKP arasındaki politik çatışmalar ve iktidar mecburiyeti gibi bir sıkışmışlık içinde Saray/ AKP/ MHP iktidarı yargı dâhil tüm araçları/ devleti kullanarak muhalefeti bastırmak, seçim kanunu siyasi partiler kanunu ve Anayasa değişikliği yoluyla iktidarlarını sürdürmek istiyorlar.

Bu iktidar mecburiyeti siyasi, toplumsal, kültürel, ekonomik alanlar dâhil tüm yaşamın kuşatılması ve baskı altına alınması gibi uygulamaları beraberinde getiriyor. ABD, AB, NATO şimdilik iktidarın bu halini kabul etmiş görünüyor. Uluslararası sorunlu alanlarda geri adım atıldıkça bu kabullenmenin kullanışlı bir araca dönüştürüleceğini söylemek abartı olmayacaktır. Burada şu an iktidar ve batı/ uluslararası sermaye için ayrılık noktaları sermayeye güvence veren, denetimi olanaklı kılan bir yapının oluşturulamayışı ve sorunlu bölgelerde iktidarın el yükseltme isteğidir. Libya’daki paralı militanlar başta olmak üzere yabancı güçlerin çekilmesi, Suriye’de YPG üzerinden ifade edilen çatışmalı konularda geri adım karşılığında en yüksek faydayı amaçlayan iktidarın bu konularda batıdan kazandıkları karşılığında Rusya ve Çin’le ilişkilerinde kaybedecekleri arasındaki tercih de zorluyor olabilir.

İktidarın Libya, Suriye politikalarını, Rusya ve Çin’le ilişkileri batının istediği yöne yaklaştırması karşılığında ekonomik alanda da kısmen rahatlayacağını görmüş durumdadır. Ancak Ortadoğu, Afrika ve Kafkasya politikalarını sürdürmek niyetinde olan iktidar şu an iki tarafı da idare ederek zaman kazanma, şu anki fiili durumunu kabul ettirme eğilimindedir.

Batıyla ilişkileri düzeltmek için Afganistan’da gönüllü asker yazılan iktidar ABD ve Nato’nun yokluğunda Rusya ve Çin’le baş başa kalacağı gibi Taliban’ın da hedefi haline gelecektir. Taliban yaptığı açıklamada “Afganistan’daki tüm yabancı askerleri düşman olarak göreceğiz” dedi. Dolayısıyla ülke içinde askeri üstünlüğü bulunan Taliban karşısında Türk askeri açık hedef durumuna gelecektir. Nato’nun çekilmesi sonrası Afganistan’a komşu eski Sovyet ülkelerinin Rusya ile güvenlik ilişkilerini gözden geçirmeleri ve yeni işbirliğini teyit etmeleri tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir. Bu bölgede Çin’in de önemli bir aktör olduğu dikkate alındığında iktidarın batıyla eş zamanlı olarak Rusya ve Çin’i ‘idare etme’ politikalarının uzun erimli olmayacağı görülüyor.

Bu arada iktidar bileşenleri içinde de bu konularda tartışmalar, gerilimler olduğu kesindir. Önümüzdeki Yüksek Askeri Şura’da terfi edecek, emekliye ayrılacak, kızağa çekilecek subayların nitelikleri bu gerilimleri de gösterecektir. Avrasyacı ve Natocu eğilimliler arasındaki tercih iktidarın ve iktidar bileşenlerinin kırılma noktalarından biri olabilir. Daha önce Mavi Vatan olarak belirlenen Akdeniz politikasından vazgeçilmesi ve bu politika mimarların tasviye edilmesi, Kanal İstanbul konusunda açıklama yayınlayan emekli amiraller ve açılan soruşturma gibi çatışmayı görünür kılan durumların çeşitlenerek artacağı beklenmelidir.

Geçtiğimiz hafta bazı illerin emniyet müdürleri değiştirilirken, bazıları da kızağa çekildi. Başta Trabzon emniyet müdürü olmak üzere görevden alınanların ülkücü/ MHP’li olması veya yakın görünmesi Saray’ın MHP ve Süleyman Soylu’nun etkisini azaltmak, kontrol dışı olabilecek operasyon ve soruşturmalara önlem olarak da okunabilir.

Bu noktada Sedat Peker’in açıklamalarında adı sıkça geçen Süleyman Soylu’nun Saray’da yapılan kaymakam adayları törenine çağrılmamış olması dikkate değerdir. Devlet Bahçeli’nin doğrudan Soylu’ya sahip çıkan ve örtülü olarak Saray’ı da sahip çıkmaya çağıran açıklamasını da not düşmek gerekiyor. Bu açıklama aynı zamanda MHP’nin iktidar içindeki temsilcisinin Soylu olduğunu veya Soylu’nun MHP’ye de yakın 3. ortak olduğunu göstermektedir.

11.01.2021 tarihinde “Kendimizi Bulmak, Kendimizi Görmek” başlıklı değerlendirmemizde yaptığımız bir saptamamızdaki durumu görmek ve bir mukavemet hattını yaratmak zorundayız. “Egemenler, mevcut sorunları, krizleri yönetmek üzere çeşitli olanakları değerlendirir, yeni zeminler inşa etmeye çalışırken, bölük pörçük sosyalistlerin hala kendi yağlarında kavrulmaya çalışmaları, herkesin kendi kulübesini tahkim etmeye çalışması kadar anlamsız bir hal yok.

Hele bunca yıldan sonra hiç yok!”

 

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

Haftalık Siyasal Durum Değerlendirmesi