Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

Asker Tanığından Türkiye’nin En Büyük İşçi Grevi

15-16 Haziran 1970 işçi olayları, Türkiye işçi sınıfı tarihinde sınıfın ilk kez ücret dışındaki sendikal hakları için mücadele edişini simgeler. Ben de 15 Haziran 1970 tarihinde Kartal Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay’da teğmen rütbesinde 22 yaşında muvazzaf bir subaydım. Bölük komutanının Doğu Anadolu bölgesine tayini çıkması nedeniyle bölüğü devir teslim alıyordum.

O gün, yani 15 Haziran günü tugayın Ankara asfaltına bakan tarafında işçi ve öğrencilerle emniyet güçleri arasında taşlı sopalı bir çatışma çıkmıştı. Polisler iri yarı bir işçiyi yakalayıp nizamiye kapısına getirdiler.

“Stalin’in rubleleri nerede?”

Kapıda sivil polisler ve binbaşı, yarbay rütbesinde subaylar vardı. Polisler işçiyi hırpalarken içlerinden bir sivil polis, “Ulan, Stalin’den aldığın rubleleri ne yaptın?” diye soruyordu. Stalin 1956’da ölmüş, yıl ise 1970’di, öte yandan Rus para birimi olan “ruble”yi işçi nereden bilebilirdi. Nitekim işçinin verdiği cevap oldukça ilginçti; “Ben Türküm ve Müslümanım”…

O gün öğleden sonra Kartal’da bulunan Haymak Demir Döküm Fabrikası’nı işçilerin işgal ettiği ve makinelere zarar verdikleri haberi geldi. Haymak Fabrikası zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel’in ortağı olduğu bir fabrikaydı.

14 zırhlı personel taşıyıcısı (kariyer) ile fabrikaya doğru giderken işçiler bizi alkışlayıp “Ordu millet el ele” slogan atıyorlardı. Bilindiği gibi  27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra orduya karşı bir sempati söz konusuydu. Sosyal haklar tanıyan yeni bir anayasa yapılmıştı. Ancak bizim birlik fabrikaya gelince, etrafı çevirdik, güvenlik tertibatı aldık, işin rengi değişti. Sivil polisler içeriye girip fabrikanın içini boşalttılar.

15 16 Haziran3

“Vuracaksan vur beni”

Bu arada fabrikanın etrafını kariyerlerle çevirdiğimiz sırada genç bir işçi, büyük bir çeviklikle zırhlı personel taşıyıcının üstüne fırladı, göğsünü açtı, “Vuracaksan vur beni” dedi. Ben de kendisine, “Sizin gibi düşünüyorum ancak burada emirleri uygulamak zorundayım. Kariyerden inin, sakinleşin” dedim.

Akşam bizim birlik kışlaya döndü. Ben de askerleri topladım. “Arkadaşlar işçiler, hakları için eylem yapıyorlar. Yarın bir gün siz de işçi olabilirsiniz” diye bir konuşma yaptım. Ertesi günlerde bu işin devam edeceğini seziyorduk, müdahaleler olabilirdi. Askerden de, işçiden de herhangi bir zayiat olmasını istemiyordum.

İşçiler Fenerbahçe Stadı’nın Önünde

Ertesi gün, yani 16 Haziran’da Kadıköy Yoğurtçu Parkı Kurbağalı Dere mevkiinde çatışmaların olduğu söylendi. İşçiler de Maltepe’den Bağdat Caddesi yoluyla Fenerbahçe Stadı’nın olduğu yere kadar gelmişlerdi. Onlar Fenerbahçe Stadı’nın önünde, biz de Kurbağalı Dere Köprüsü’nün üzerindeydik, üç tane kariyeri köprünün önüne koyduk, askerler de kol kola girmiş biçimde işçileri bekliyorlardı.

Utgm. OzseverO sırada Birinci Ordu Kurmay Başkanı Vahit Güneri Paşa’nın binbaşı rütbesindeki emir subayı bana dedi ki; “Teğmenim, işçilerin kariyerleri aşıp aşağıya vapur iskelesine inmesini istemiyoruz, vapur iskelesinden karşıya geçip Levent veya Eminönü’ndeki diğer işçi gruplarıyla buluşacaklar. Bu durumu engelleyelim”.

“Tamam, komutanım” dedim.

Yoğurtçu Parkı’ndaki Barikat

İşçilerin Kurbağalı Dere köprüsünde kurduğumuz barikata yaklaşması üzerine binbaşı manevra mermisi kullanmanın gerekli olduğunu söyledi. Manevra mermisinin öldürme riski yoktu ama 50 metreye yaralayıcı bir etkisi vardı. Ben herhangi bir çatışma çıkmadan işçileri engellemek ya da işçilerin kol kola giren askerlerin arasından geçip gitmelerini istiyordum.

Binbaşıya, “Komutanım 14 tane kariyer var. Hangisindeki gerçek mermi, hangisinde manevra mermisi var, tam vakıf değilim. Müsaade edin bir bakayım” dedim. Tabii amacım biraz daha oyalamaktı. İşçilerle aramızda 200 metreden az bir mesafe vardı, bir an önce bizim barikatı aşmalarını istiyordum. Yoğun bir işçi kalabalığı olduğu için barikatı aşıp geçtiler.

Asteğmen Omuzlarda

Benim asteğmenimi coşkuyla omuzlarına aldılar. Yoğurtçu parkındaki polis arabasını da ters çevirip tekmelediler. Buradan da işçinin asker ve polise karşı tavrı anlayabilirsiniz… Bu arada önlem olarak vapur seferleri iptal edilmişti. İşçiler Kadıköy bölgesinde kaldı. Olaylar böyle cereyan ederken akşam sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetimin ilanından sonra işçi liderleri ve temsilcileri tutuklanmaya başladı.

16 Haziran akşamı, bizim birlik Fenerbahçe Orduevi önüne gönderildi. Orada subay lojmanlarını korumakla görevlendirildik. Daha sonraki günlerde olaylarda görev alan subayların ifadeleri alındı. Ertesi yıl, Doğu Anadolu’ya, Tatvan’a tayinim çıktı. 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrasında ordu içindeki devrimci subaylar da tasfiye edilmeye başlandı.

Siyasi düşüncelerimden ötürü 2.5 yıl cezaevinde kaldım. 1974’te afla özgürlüğüme kavuştum. Uzun yıllar gazetecilik yaptım, daha sonra iktisat doktoramı tamamlayarak 2003’ten itibaren öğretim görevliliğine başladım, halen de sürdürüyorum…

15 16 Haziran2

Neden ve Sonuç

15-16 Haziran olaylarına yol açan faktörlerin başında ekonomik ve sosyal olgular gelmektedir. 1970’lere doğru ekonomi zora girince işverenler yüksek maliyeti gerekçe göstererek düşük ücret önerdiler. Düşük ücret politikası da grevlerin başlamasına neden oldu. Bu arada Adalet Partisi (Demirel) Hükümeti, sendikal hareketi kontrol etmek için daha sonra 15-16 Haziran olaylarına yol açacak olan 1317 sayılı yasayı TBMM’ye sevk etti.

1317 sayılı yasa, Türkiye çapında bir sendikanın faaliyette bulunabilmesi için o işkolundaki işçilerin en az üçte birini (yüzde 33’ünü) temsil etmesi gerektiğini koşula bağlıyordu. Yasanın esas amacı, DİSK’i tasfiye etmekti.

Yasanın TBMM’de kabul edilmesi üzerine DİSK harekete geçti, 15 Haziran günü 70 bin işçi yürüdü, 16 Haziran’da bu sayı 150 bine çıktı. Bir yandan İzmit’ten İstanbul’a doğru işçiler yürürken bir yandan da İstanbul’un hem Asya, hem Avrupa yakasında büyük gösteriler, fabrika işgalleri yapıldı. Olaylar sırasında çatışma çıktı; üç işçi, bir esnaf ve bir polis öldü.

Olaylar, DİSK’in de boyutlarını aştı, Türk-İş üyesi işçiler de eyleme katıldı, olaylara katılan 168 işyerinden 121’i Türk-İş üyesi işçilerdi. Öğrenciler de eyleme destek verdi. 16 Haziran akşamı İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan edildi. 21 DİSK yöneticisi tutuklandı. Sonuçta 5 binden fazla işçi işten çıkarıldı.

Eylemden sonra TİP ve CHP, 1317 sayılı yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Anayasa Mahkemesi Ekim 1972’de yasanın önemli maddelerini iptal etti.

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR