Pazar, Aralık 22, 2024
spot_img

Acımızı Da Öfkemizi De Saklayacağız

Bu düzeni kuran, sürmesi için olmadık yollar, araçlar kullanan, işbirliği içinde bulunan herkes bu ölümlerden sorumludur… 301 madenciyi katledenlerle aynı tarafta yer alanlar, aynı çıkarlar etrafında madencinin emeğinde, haklarında ve canlarında gözü olanlardır…

sözün anlamını yitirdiği ya da anlatmak istediklerimize yetmediği anlar vardır. konuşmak kadar yazmanın da zor olduğu anlar…

Bağımsız Maden İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve Soma’daki emek ve hak savaşımının önemli isimlerinden biri olan Ali Faik İnter’in ölüm haberlerini aldığım andan itibaren ne söylenirse, ne yazılırsa söz yerini bulur diye düşünüyorum… öyle bir söz, sözcük yok… hele de sendikal mücadelede olmaz denileni gerçekleştirmek, yıllardır kanıksanan yerleşik teslimiyetçi düzeni parçalamaya çalışan insanları anlatmak…

Soma Katliamı’nda 301 kişinin öldürülmesi sonrası dört kez Soma’ya gittim… anmalarına, duruşmalarından birine, 2019 Ekim ayında engellenen Ankara yürüyüşlerinin Kırkağaç Çamı’nda direnişe dönüşmesi üzerine direniş alanında iki gün yanlarında olmaya çalıştım… Tahir Çetin’le yüz yüze görüşmem de bu direniş sırasında oldu… ilk izlenimim başkan olmayan başkan; maden işçileriyle, mağdur ailelerle, dayanışmaya gelenlerle kurduğu ilişkide onlardan biri olduğunu, bizden biri olduğunu pratiğe dökmüş bir insan…

Bağımsız Maden İş’in sendikal anlayışının Yeraltı Maden İş pratikleriyle örtüştüğünü görüp sevinmiştim… kabul etmek gerekir ki sendika yönetiminde bulunanların kişisel tutumları, anlayışları, örgütlenmeye ve sendikal savaşıma bakışları belirleyicidir. Tahir Çetin maden işçisi olarak Soma gibi siyasetin, sarı sendikanın, sermayenin tüm alanları kuşattığı bir kentte genel başkan olarak sorumluluk almakla bile tarihsel bir rol üstlenmiştir… söz ve eylemleriyle, madencilere/ işçilere özgü refleksleriyle, eylem ve direnişlerde işçi arkadaşları ve mağdur aileleriyle eşitlik ilişkisini doğal olarak kuran bir sendika yöneticisi örneğiydi… onun bulunduğu alanda birileri size söylemezse orada bir genel başkan olduğunu bilemezdiniz…

2019 Ekim ayında başlayıp Kasım ayında biten Kırkağaç Çamı’ndaki direniş alanında sabah, öğlen, akşam karayoluna çıkarak gerçekleştirilen eylemler sırasında orada bulunan bütün işçilerin sırayla slogan attırdıklarına, alanda görev dağılımı yaptıklarına, basına açıklama yapılırken alanda bulunanlara söz verildiğine tanık olunca sendikal savaşım ve anlayış açısından sevinmiştim… burada Tahir Çetin ve yönetimde bulunan arkadaşlarının, sendika uzmanlarının payı yadsınamaz elbette. fakat Tahir’in kendi kişiliğinin de hakkı verilmelidir… yıllarca Türkiye Maden İş gibi bir sarı sendika örneğini yaşamasına, tanık olmasına rağmen etkilenmeden, öykünmeden savaşımı seçmek, yollara düşmek, parklarda, yollarda yatmak; işçilerin deyimiyle betonu yatak bareti yastık yapmak çok değerli ve öğreticidir… sınıf ve kitle sendikacılığının izinde, hakların alınması ve korunması için yetkinin, sayının değil kararlı bir savaşımın öncelikli olduğunu öğretenler/ gösterenler arasında Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’i yazmalıyız bilincimize ve anılarımızda saklamalıyız…

bir kez Soma Meydanı’nda karşılaştığım Ali Faik İnter’i daha çok sosyal medya ve Soma maden işçilerinin direnişlerindeki haberlerden tanıyorum. 2002’de babası madende öl-dürül-müş bir arkadaşımız. o günden bugüne ödenmeyen hakları için başladığı savaşımını yükseltirken öğrenmiş, öğrendikçe de öne çıkmış doğal işçi önderi olma yoluna girmişti…

geçtiğimiz hafta sosyal medya hesabından “Madencinin hakkı, deri koltuklu, şatafatlı makam odalarında, klimanın karşısında oturarak savunulmaz!!!…” yazmıştı… belli ki bu satırları Ankara’da betonu yatak, bareti yastık yaparak direndiği alanda yazarken, beraberindeki diğer mağdur işçileri/ aileleri düşünüp, sarı sendikanın yıllardır işverenlerle işbirliği yapmasına duyduğu öfkeyi de dile getiriyordu. elbette tek başına öfke değil… çünkü devamında “… temsil ettiğin işçi ile aynı maaşı alarak da yapabilirsin makamının gerekliliklerini” yazmış… bilinç!

sınıf ve kitle sendikacılığının en temel ilkesini anımsatırken, işçi sendikası ile işçiler arasındaki bağa, sendika yöneticiliği ile ‘sendikacılık’ arasındaki farka da vurgu yapmış… yaşadığı yer, yaşamı, yaşı birlikte düşünüldüğünde eylemden, direnişlerden öğrenmiş bir genç insan Ali Faik İnter…

bir eylem sırasında madencilerden biri işçi işveren ilişkilerini anlatırken “taşa söylenmeyecek sözleri bizlere söylüyorlar” demişti Kırkağaç’ta… Bağımsız Maden İş Sendikası’nda örgütlenen işçiler ve Tahir Çetin, Ali Faik bu durumu tersine çevirmenin öncülleri olarak yer aldıkları eylem ve direnişlerde yapılabilecekleri yapmaya çalıştılar… benim gördüğüm, izlediğim budur… sendikal hareketin tarihi içinde bugünden yerlerini aldıklarını biliyorum…

bu ölümler de cinayet

Soma Katliamı’nda 301 kişinin öldürülmesine ‘kaza’ denmesine karşı çıktığım gibi Tahir ve Ali Faik’in ölümlerine kaza denmesine de karşı çıkıyorum, çıkacağım… daha en başta var olan ve madencilerin ve ailelerin yollara düşmesine sebep olan mağduriyetler yaratılmamış olsaydı, İç İşleri Bakanı “2021 Ocak ayında çözeceğim” sözünü tutmuş olsaydı, ilgili bakanlıklar gerekli düzenlemeleri yapsalardı, Soma’daki ilgili kamu kurumları yasal sorumluluklarını yerine getirmiş olsalardı bu arkadaşlarımız Ankara yollarına düşmeyeceklerdi…

Ankara’da en çok attıkları slogan “ölmek var dönmek yok” olmuştu… Tahir ve Ali Faik birkaç gün sonra tekrar Ankara’ya dönmek üzere yola çıkmışlar. bir iki gün dinlenip, gelişmeleri izlemek için tekrar Ankara’ya geri dönmek üzere çıkmışlar yola… ancak “fukara ölümü/ geldim, geliyorum demez/ ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü”…

ölenler için olduğu kadar geride kalanlar için de  “her ölüm erken ölümdür”… geride aileler, sevenler, arkadaşlar, dostlar… bu yüzden içimdeki acı daha da büyüyor… babası madende ölmüş olan Ali Faik’in bundan kaynaklı tazminat hakkı için yollara düşmesi ve ölümü, Soma’daki sömürü ve soygun düzenini yıkmak için yola çıkanlar arasında yer alan Tahir’in ölümü katlanılabilir ölümler değil…

bu düzeni kuran, sürmesi için olmadık yollar, araçlar kullanan, işbirliği içinde bulunan herkes bu ölümlerden sorumludur… arkadaşlarımızın ailelerinin, dostlarının, emekçilerin yaşadığı acı yoksunlukta payı olanlar 301 madenciyi katledenlerle aynı tarafta yer alanlar, aynı çıkarlar etrafında madencinin emeğinde, haklarında ve canlarında gözü olanlardır…

ne yazarsam yazayım yeterli olmayacak… arkadaşlarımız eylem ve direnişlerde konuştukları, sosyal medya hesaplarında yazdıklarıyla kendilerini de anlattılar aslında… bu yüzden Tahir ve Ali Faik’i unutmamak, unutturmamak için üzerimize düşeni yaparken, sorumluları da unutmayacağız, unutturmayacağız… acımızı da öfkemizi de içimizde saklayacağız…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar