Cumartesi, Aralık 21, 2024
spot_img

2020’den 2021’e Kalanlar

Devleti tümüyle yönetmekle yetinmeyen, tek tek bireyleri de sindirmeye, kontrol altına almaya dönük ideolojik saldırıya karşı yapılabilecek tek şey örgütlü ve özgürlükleri önceleyen ortak bir mukavemet hattını oluşturmaktır

AİHM’in Selahattin Demirtaş kararını uygulamamakta direnen Saray/AKP/MHP iktidarının açıklamalarıyla eş zamanlı olarak Osman Kavala’nın dosyasını görüşen AYM’de oy çokluğu ile hak ihlali olmadığına karar verdi.

Bu arada, AİHM kararının uygulanmak zorunda kalınması olasılığına karşı, Selahattin Demirtaş hakkında alelacele ‘Kobane olaylarıyla’ ilgili yeni bir soruşturma daha açıldı. Benzer bir uygulamanın, adil yargılanma hakları ihlal edilmiş muhaliflere yönelik AİHM kararları için de gündeme getirilebileceği anlaşılmış oldu.

MHP’nin “HDP kapatılsın” çıkışına karşı, AKP’nin “HDP’ye hazine yardımının kesilmesi, milletvekilliklerinin düşürülmesi gibi kimi ön cezalar” önermesi, bir yanıyla AKP’nin doğrudan siyasi parti kapatma yoluna gitme konusunda tereddüt yaşadığını gösteriyor. Asıl HDP’yi hukuki önlemler ile siyaset yapma imkanlarından mahrum bırakarak, fiili olarak kapatmayı deneyeceğinin ipuçlarını veriyor.

Her durumda, başta HDP olmak üzere tüm siyasi partilerin “terör” gerekçesiyle fiili olarak siyaset dışına itilebileceği bir iklime doğru hızla ilerleniyor.

Hele son çıkan torba yasada “terörle mücadele” gerekçesiyle derneklere kayyım atanmasının kabul edildiği de göz önüne alınırsa, iktidar karşıtı, iktidarın eksiklerini görünür kılan çalışmalar yapan tüm derneklerin de baskı altına alınmaya çalışılacağını söyleyebiliriz.

28.12.2020 tarihinde yaptığımız değerlendirmede “OHAL Rejimi Sürüyor… Açık ki iktidar, muhalefeti tepeden tırnağa hareket edemez, örgütlenemez hale getirmenin açık planlarını yapıyor, adım adım bu hedefe doğru hukuki düzenlemeler yaparak ilerliyor” saptamasını yapmıştık.

Belli ki, 2021’de de bir yanıyla siyasal partileri hareket edemez hale getirirken, toplumsal muhalefeti de hizaya getirme arayışları tüm hızıyla devam edecek.

2021 yılında da dış ilişkiler ve zorlamaların düzeyine göre ülke içerisinde bazı değişiklikler yapılacak olsa da, Saray’ın tavrını esas olarak ABD, AB ve Rusya’nın aralarında yaşanacak gerilimler belirleyecektir.

Dolayısıyla çokça sözü edilen hukuk ve ekonomi alanında yapılacağı iddia edilen reformları sermaye için ve Saray’ın iktidar ömrünü uzatmak üzerine kurgulanacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu arada dış politika iç siyasi malzemeye dönüştürülüp ümmetçi, milliyetçi söylemler demokratik taleplerin baskılanması için de kullanılacaktır.

KADIN CİNAYETLERİ

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2020 yılında 300 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü, 171 kadının şüpheli olarak erkek şiddetiyle öldürülmüş olabileceğini açıkladı.

Yüzyıllardır kadınlar üzerinde kurulmaya çalışılan eril hegemonya, özellikle 2000’li yılların başından itibaren sürekli olarak körüklenen ataerkil/muhafazakâr kültür ile birlikte cins kırımı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini “olağan” hale getirmiştir. Bir yandan kadının yaşadığı şiddeti meşrulaştırmaya çalışan cezasızlık pratiği bir yandan kadını ev içi ücretsiz bakım emeğinin öznesi gören anlayış, bir yandan iktidar üyelerinin (siyasetçiler, yandaş medya ve yazar çizer takımının) kullandıkları cinsiyetçi ve şiddeti cesaretlendiren eril dil, bir yandan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, kaldırılmasına yönelik tartışmalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı iktidar pratiğinin toplumda körüklediği algı ve düşüncelerin yaratılması kadınların yaşam haklarının yok edilmesiyle sonuçlanıyor.

Var olan siyasal, kültürel, ekonomik yapı korona virüs salgınının sonuçlarıyla (işsizlik, ücretsiz izin ödeneğine tutsak olmak, eve kapanmalar vb.) birleştiğinde 2020 yılında kadınların, çok daha fazla şiddete maruz kaldığı, şiddetin görünürlüğünün azalması sonucu birçoğunun sesinin duyulmadığı, korunamadığı açık; 2021 yılında da kadınların başta yaşam haklarına yönelik olmak üzere erkek şiddetine maruz kalacakları görünüyor. Bu bağlamda şiddeti körükleyen ve meşrulaştıran siyasetin, kadınların yaşam hakkı konusunda sessiz kalarak razı oldukları, rıza ürettikleri gözden uzak tutulmamalıdır.

Yaşam hakkı ve eşitlik temelinde kadına yönelik şiddetin durdurulması ayrımsız tüm toplumsal, siyasal yapıların ana gündemlerinden, önceliklerinden biri olmalı ve şiddeti üreten iktidar pratiğine ve toplumda yaratılan şiddeti “meşru” gösteren algıya karşı kesintisiz bir savaşım verilmelidir.

EVDE, SOKAKTA, SANATTA

Evlerde yapılacak yılbaşı partilerine müdahale edileceğinin açıklanması, korona virüsle mücadele gibi sunulsa bile Saray/AKP iktidarının ideolojik olarak farklı yaşam biçimlerine müdahale için virüsü bahane olarak kullandığını anlamamız gerekiyor. Benzer bir yaklaşımla sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde içki satışları da yasaklanmıştı. Yılbaşı günü cuma namazını Ayasofya’da kılan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada yeniden türban tartışmasını öne çıkarmaya çalışması da bu kapsamda görülmelidir. (Evlerde yılbaşı kutlamak için bir araya gelinemez fakat yüzlerce işçi bir arada çalıştırılabilir. İşçiler, çevreciler, kadınlar basın açıklaması için bile bir araya gelemez fakat siyasi parti kongreleri yapılabilir vb.)

Yaşam biçimlerine müdahale ve ideolojik hegemonya kurma isteği “milli muhalefeti de biz oluşturacağız” sözüyle dile getirilmişti. Yetmemiş olacak ki Tayyip Erdoğan bir ödül töreninde adeta milli sanatçı tanımı yaparak sanatçıyı “polemik yapmayacak, slogan atmayacak” diye tanımladı. 18 yıllık iktidarı boyunca yaptıkları bütün olarak değerlendirilince Saray/AKP iktidarının her alanda, evlerimizin içinde bile ‘biz’i denetlemek ve dönüştürmek istediğini görüyoruz. Siyasi olarak iktidar olmakla, devleti tümüyle yönetmekle yetinmeyen, tek tek bireyleri de biat ettirmeye, sindirmeye, kontrol altına almaya dönük bu ideolojik saldırıya karşı yapılabilecek tek şey polemik yapmanın, slogan atmanın yanında ortak, örgütlü ve özgürlükleri önceleyen ortak bir mukavemet hattını acilen oluşturmaktır.

KİME DEVA?

Deva Partisi Kongresi’nde de Ali Babacan’ın 28 şubat günlerine değinmesi önümüzdeki dönemde siyaset dilinin yeniden türban, türbanlı kadınların yargıda, emniyette, orduda görev almaları gibi tartışmalara çekileceğini gösteriyor. Özellikle muhalefet partilerinin bu noktaya yönelmeleri Tayyip Erdoğan’ın işini kolaylaştıracak; şu an var olan yoksulluğun, işsizliğin, KHK mağdurlarının, tutuklu siyasetçilerin, gazetecilerin, kadın cinayetlerinin, icralık olan milyonlarca yurttaşın, direnişte/grevde olan işçilerin seslerinin duyulmasını güçleştirecektir. Siyasal İslamcı/ muhafazakâr partilerin geçmiş ‘mağduriyetleri’ öne çıkaran diline ve anlayışına karşı bugünün sorunlarını, bugün yaratılan mağduriyetleri, acıları öne çıkarmak Saray/ AKP’nin gündem belirleme yeteneğini de ortadan kaldıracaktır.

DIŞARDA

ABD’nin Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımları Trump’ın tercihiyle en alt düzeyde tutulmuştu. Ancak ABD Merkez Bankası’nın 13 ülke merkez bankasıyla swap (takas) anlaşmasına Türkiye’yi dahil etmediği dikkate alındığında, ABD bürokrasisinin de Biden’ın göreve başlamasını beklediğini gösteriyor.

(Ancak CAATSA yaptırımlarının dışında bu da önemli bir ayar ve diğer yaptırımların da gündeme alınabileceği yönünde bir uyarı olarak okunmalıdır.)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “ABD tarafından CAATSA yaptırımları konusunda çalışma grubu kurulması teklifi geldi” açıklamasının ABD tarafından anında yalanlanması Saray/AKP iktidarının bir manevra yoklaması yaptığı veya iç kamuoyuna yönelik bir açıklaması olarak okunabilir.

ABD’de Biden’ın seçilmesinden sonra Saray/ AKP’nin dış politikada ABD’yi rahatsız etmeyecek, fakat Suriye, Irak ve Libya’da belirleyici olmaktan vazgeçmeyecek bir değişime hazırlık yaptığı görülüyor. Bu kapsamda Suudi Arabistan’la üst düzey telefon görüşmeleri yapılması, İsrail’le ilişkileri normalleştirme isteğinin açıklanması, Mısır’la yeniden ilişkiler kurulmasına yönelik hamleler dış politikadaki sıkışıklığı aşma isteğiyle birlikte, Biden’ın göreve başlayacağı ana kadar sorun olabilecek alanlara yönelik pürüzleri giderme hamleleri olarak okunabilir.

(Bu konuda bkz. Cüneyt Akman’ın yazısı)

Katar’ın Suudi Arabistan’daki ‘Körfez Ülkeleri’ toplantısına davet edilmesi, Mısır’ın da davet edileceğine yönelik bilgiler ABD’nin birbiriyle kavgalı olan Arap ülkelerini barıştırdığı/barıştıracağı şeklinde okunabilir.

Geçtiğimiz yıl ‘yeminli’ İsrail düşmanı Arap ülkelerini İsrail’le buluşturan ABD’nin Katar ile Suudi Arabistan ve Mısır ile Suudi Arabistan’ı barıştırması Katar’ın Saray/AKP ile ilişkilerini alt düzeye çekebileceği gibi, bu barışmalar sonrası Ortadoğu’da ve Libya’da Türkiye karşıtı geniş bir Arap Bloğunu da yaratabilir.

Bu arada Saray/AKP iktidarı tarafından Libya’ya götürülen paralı milislerin 5 aydır maaş alamadıkları için eylem yaptıkları haberleri Saray/AKP iktidarının yalnızca rakip grup veya ülkelerle değil kendi örgütlediği milislerle de sıkıntı yaşayabileceğini gösteriyor. Mısır’ın Libya’da Türkiye’nin desteklediği hükümetle görüşmesi, BM’nin Libya’daki iki grubu da tanıyıp, ortak seçim hükümeti kurmaya ikna etmesi gibi gelişmeler Saray/AKP/MHP iktidarının (Perinçek ekibinin de) Libya politikasının hiç de iddia edildiği gibi iyi gitmediğini gösteriyor.

2021’DE SOSYALİSTLER

Geçen yılın (ve kuşkusuz önceki pek çok yılın) performansına bakarak, 2021’de de sosyalistlerin siyasete ve toplumsal yaşama güçlü ve etkili biçimde müdahale edemeyeceğini söylemek yanlış olmayacak.

Belirli bir hedefe yönelmiş bir hazırlık, stratejik bir fikri ve örgütsel biriktirmenin gerçekleşmediği koşullarda, kısa ve orta vadede ülkenin üzerine çökmüş karanlığa karşı sosyalist bir ağırlık merkezi inşa etme olanaklarımız bir hayli sınırlı.

Ancak buna rağmen, sandık siyaseti ile sokak siyasetini birleştirecek sosyalist bir siyaset merkezi ihtiyacı her geçen gün artıyor. Var olan sosyalist/devrimci yapı ve bireylerin toplamını kapsayıp aşacak böylesi bir merkezin inşası için inisiyatif alınması, sosyalist siyasetin daha fazla özgüvenli hareket etmesinin de yolunu açacaktır.

Aksi takdirde Türkiye’nin üzerindeki karanlık daha da büyüyerek devam edecektir.

3 YORUMLAR

Bir Cevap Yazın

Haftalık Siyasal Durum Değerlendirmesi