Bu yazımda size bir heykelden yola çıkarak tarihi bir kişiliği, 1700’lerde yaşamış bir kadını, zevk ve lükse adanmış hayatını ve günümüzde kendisine ait bir heykelin başına gelen üzücü ama komik bir olayı anlatmaya çalışacağım. En azından ben komik buldum diyelim? Tuhaf bir karışım oldu farkındayım, ama sanata biraz da eğlenceyle yaklaşabiliriz diye düşündüm.
Anlatacağım kişi bir kadın; lüks ve zevk içinde yaşamayı seven ve iki mutsuz evlilik yapmış olan Pauline Bonaparte (20 Ekim 1780 – 9 Haziran 1825). Napolyon’un ikinci kız kardeşi olan Pauline olabildiğince güzel bir kadındı; kendine âşıktı ve tek ilgilendiği şey zevkti. Kız kardeşlerin içinde en güzeliydi.
Pauline Bonaparte, 20 Ekim 1780’de Korsika, Ajaccio’da doğdu. Bonaparte ailesinin altıncı çocuğuydu ve Napolyon’dan 11 yaş küçüktü. Sorumluluk Pauline’in güçlü yanı değildi. Resmi bir eğitim almadı ve sıfır entelektüel eğilimi vardı. Görünüşüyle, özellikle de solgun teni, güzel elleri ve ayaklarıyla büyük gurur duyuyordu (Napolyon da zarif şekilli elleriyle gurur duyuyordu).
Pauline başka biriyle evlenmek istese de Napolyon kızkardeşinin, ekibinde yer alan Fransız subay Victoire Leclerc ile evlenmesini sağladı. Bu evlilikten Dermide adında bir oğulları oldu. Tüm aile sarıhummaya yakalandı ve kocası Leclerc öldü.
Daha sonra Fransız işgali altındaki İtalya ile bağlarını pekiştirmek isteyen Napolyon, Pauline’i kendisi kadar sığ ve sorumsuz olduğu ortaya çıkan zengin bir Romalı soylu olan Prens Camillo Borghese ile evlendirdi.
Pauline’in ciddiyetsizliği, kocasını açıkça küçümsemesi ve sadakatsizlik ipuçları üzerine Napolyon 6 Nisan 1804’te ona şunları yazdı:
“Madam ve sevgili kız kardeşim, – Roma şehrinin görgü ve geleneklerine uyma konusunda sağduyulu olmadığınızı acıyla öğrendim; Oradakileri hor gördüğünüzü ve gözlerinizin durmaksızın Paris’e dönük olduğunu duydum.
Kocanızı ve ailesini sevin, dostane olun, kendinizi Roma’nın yaşamına alıştırın ve şunu unutmayın; kötü tavsiyelere uyarsanız artık bana güvenemezsiniz. Paris’te hiçbir destek bulamayacağınıza ve kocanız olmadan sizi orada asla kabul etmeyeceğime emin olabilirsiniz. Onunla tartışırsanız bu sizin hatanız olacak ve Fransa size kapalı olacak. Mutluluğunuzu ve saygımı feda edeceksiniz.”
Zaman içinde Pauline’in sağlığı onu rahatsız etmeye devam etti. Borghese, Pisa hamamlarını ziyaret etmelerini önerdi. Pauline, oğlu Dermide’yi getirmek istedi ama kocası buna karşı çıktı. Bunun yerine altı yaşındaki oğlu, Borghese’nin erkek kardeşinin yanında kaldı. 14 Ağustos 1804’te Pauline’in yokluğunda, çocuk ateş ve kasılmalardan öldü. Pauline, Borghese’yi Dermide’nin ölümünden sorumlu tuttu.
Sonunda Pauline, Napolyon’un taç giyme törenine katıldı, ancak Josephine’in elbisesinin kuyruğunu tutmak zorunda olmasına itiraz etti. Josephine (Napolyon’un ilk eşi) ve Napolyon’un ikinci eşi Marie Louise’den hoşlanmıyordu.
1806’da Napolyon Pauline Bonaparte Borghese’yi İtalya’da Guastalla’nın Prensesi ve Düşesi yaptı. Pauline kısa süre sonra dükalığı Parma’ya altı milyon franka sattı ve sadece Prenses unvanını elinde tuttu.
Pauline Bonaparte mutlu bir evliliğe sahip değildi, ama – kardeşi Louis gibi – Napolyon’un ısrarı üzerine evinde kaldı. Prens Borghese’nin serveti ve unvanı işe yaradı. İkisi evli kalmasına rağmen ayrı yaşadılar. Napolyon 1814’te Elba’ya sürgün edildiğinde Pauline, mal varlığını tasfiye etti ve orada ona katıldı. Napolyon’un kardeşlerinden bunu yapan tek kişi oydu. Pauline, Napolyon’un çevresinin hayatı ve ruhu haline geldi ve cömertçe masraflarını karşılamasına yardım etti.
Pauline, kötü sağlık durumlarına yenik düşmeye devam etti. Ayrıca Napolyon konusunda endişeliydi ve serbest bırakılmasını veya sürgünde ona katılmayı umuyordu. Napolyon hasta düşmüştü ve sonunda 5 Mayıs’ta öldüğünde haberi henüz Roma’ya ulaşmamıştı.
Pauline’in sağlığı kötüleşti. 1824’te, Floransa’da metresiyle yaşayan kocası Borghese ile uzlaşmasına yardım etmek için Papa’ya ricada bulundu. Son aylarını 9 Haziran 1825’te 44 yaşında ölen kocasıyla geçirdi. Ölüm nedeni midede tümör olarak verildi. Pauline Bonaparte Borghese, Roma’daki Santa Maria Maggiore Bazilikası’na gömüldü.
Gelelim heykelin komik hikâyesine;
“Sakar bir müze ziyaretçisi, kucağında selfie çekmeye çalışırken İtalya’daki tarihi bir heykelin parmaklarını kırdı.” ?
Prens Borghese, dönemin en ünlü İtalyan heykeltıraşı Antonio Canova’ya ünlü Pauline heykelini yaptırdı. Canova başlangıçta Pauline Bonaparte’ı tamamen iffetli tanrıça Diana gibi giyinmiş olarak tasvir etmek için görevlendirildi, ancak Pauline Venüs’te ısrar etti. Pauline, Venus Victrix olarak çıplak poz vermeye karar verdi, bu da kocasını dehşete düşürdü. Çıplak olmaktan rahatsız olup olmadığı sorulduğunda Pauline, “Ah, ama oda alev alıyordu.” dedi.
Pauline modellik yaptığı bu heykelde, Yunan mitolojisinde altın elmanın en güzel tanrıçaya verildiği hikâye olan “Paris’in Yargısı” ndaki Venüs’ü (Roma mitolojisinde Afrodit) canlandırıyor. Venüs gibi o da hikâyedeki zaferi çağrıştıran elmayı elinde tutuyor.
1808’de bu tasvirin yapıldığı sırada, yaşayan bireylerin çıplak portreleri alışılmadıktı ve hoş karşılanmıyordu. Bu heykelde kafa gerçekçi bir portredir ancak biraz idealize edilmiştir. Aynı zamanda çıplak gövde, neo-klasik olarak idealize edilmiş bir kadın formudur ve bu sebeple illa Pauline Bonaparte’a dayanması gerekmiyordu.
Heykelin stili belki de Borghese ailesinin efsanevi(mitik) atalarından da etkilenmiş olabilir. Borgheseler, mitolojide Roma’nın kurucusu olan, Venüs’ün oğlu Aeneas aracılığıyla, Venüs’e dayanan soy izlerinin olabileceğini iddia etmişlerdi.
Napolyon’un kız kardeşi Paolina Bonaparte Borghese’yi Venüs olarak tasvir eden heykelin mermerden ünlü versiyonu, Roma’daki Galleria Borghese koleksiyonunun bir parçası. Heykelin parlaklığı yalnızca mermerin olağanüstü kalitesinden değil, aynı zamanda yakın zamanda restore edilen cilalı yüzeyinden de kaynaklanıyordu. Buraya yeri gelmişken Michelangelo’nun heykeller hakkındaki güzel bir sözünü de ekleyeyim.
“Her taş bloğunun içinde bir heykel vardır ve onu keşfetmek heykeltıraşın görevidir.”
Paulina Borghese Bonaparte’ın Venüs Victrix’i canlandırdığı kazaya uğrayan bu heykeli, Neoklasik heykel sanatçısı Antonio Canova’nın Roma ‘Galleria Borghese’deki mermer başyapıtının orijinal alçı versiyonuydu.
Müzenin söylediğine göre “kazayı yapan kişi olayı bildirmeden aceleyle müzeyi terk etti”. Personel, kısa süre sonra hasarı fark etti ve sorumlu tarafı bulmak için güvenlik görüntülerini inceledi.
İtalya’daki müzeler kapandıktan sonra yeniden açıldıkça, yabancı ziyaretçilerin isimlerini kullanarak giriş yapmalarını istemeye başladılar, bu da müzenin sorumlu kişiyi tanımlayabileceği anlamına geliyordu.
İtalya’da önerilen yeni yasa, 100.000 € (117.000 $) para cezasına ek olarak, sanatı tahrip etmeye verilen maksimum cezayı sekiz yıla çıkarıyordu.
La Repubblica’ya göre, 1804 tarihli alçı heykeli, 1917’de bir bombalama saldırısının müzeyi vurduğu 1. Dünya Savaşı’ndan sağ kurtulmuştu. Müze müdürü “Şans eseri, heykelin kırık kısımlarını bulduklarını” söylüyor.
Nihayetinde heykeli kırmaktan sorumlu 50 yaşındaki Avusturyalı turist kazanın sorumluluğunu üstlenmiş ve maliyeti ödemeyi teklif ederek şöyle demiş:
“Ziyaret sırasında, neden olduğum zararı açıkça fark etmeden heykele oturdum. Benim açımdan sorumsuz bir davranıştı. Ben kaçmadım, mümkün olan her şekilde özür dilerim.”
Kaynaklar:
https://shannonselin.com/2014/03/pauline-bonaparte/
https://news.artnet.com/art-world/austrian-tourist-apologizes-breaking-canova-sculpture-1899926
https://borghese.gallery/collection/sculpture/venus-victrix-by-canova.html